“Bu kusursuz bir an olmalı.
Bu gibi anlar için nefes alanlar bilir.
Kanın damarlarında aktığını hissettiğin o an.
Nihayet kendin olabildiğin.
Kendin olarak başkalarıyla bağ kurmayı başarabildiğin.
Kalabalıklar tarafından anlaşıldığını hissettiğin hayattaki o yegâne an. Hayatın yaşamaya değdiğine inandığın. Zamanın durduğu kusursuz an.
Ve o anı yeniden yaratmak…
Sonsuz kere.
Bir sanatçının işi. Yeniden ve yeniden. Bir doğumu, bir yaşamı, bir ölümü beklemeden. Onları hissedebileceğin bir an yaratmak.
Yaratmayı ummak.”
Müge Oskay’ın “ÇARPIŞMA” piyesi seyirciyi öyle bir yerden alıp öyle farklı bir noktaya getiriyor ki, oyundan bir dakika gözünüzü ayıramıyorsunuz. İnanılmaz heyecan, kuşku ve son derece merak uyandıran bir piyese imza atmış Oskay. Katmanlı bir şekilde ilerleyen sahne geçiş ve replikleri performansa dayalı.
Müzikte notalardan birine basılmadığında detone olursunuz. Bu oyun bana sezon başında oyuncusu olduğum “Aşk ve Siyaset” oyununu hatırlattı. Tarık Günersel’in eseri olan piyes son derece matematiksel ve titizlikle yazılmış, bir cümleyi ya da kelimeyi değiştirdiğinizde anlam kayması oluyor. Bu tür oyunlarda oyuncuların, felsefesi oldukça yüksek olan yazarın cümlelerine sadık kalması gerekiyor. Cümlelerin başına sonuna ünlem koymanız, piyesin büyüsünü bozuyor.
“Aşk ve Siyaset” piyesinin oyuncusu olarak ilk başlarda anlamakta güçlük çekmiştik, oyun rotasına girdiğinde yazar ve rejinin tam olarak ne yapmak istediğini anladık. Tabii yönetmen de Tarık Günersel olunca daha da zorlandık. Müge Oskay da aynı ustalıkla yazmış piyesi. Santimetre kareye 2 bin ilmek dokumuş adeta. Piyes sonrası gelen olumlu tepkiler hedefine ulaştığını gösteriyor Oskay’ın. Kubilay Karslıoğlu ise yorumu ile adeta zirveye çıkarmış piyesi.
Bizde aslında tam bu noktada Müge Oskay’ı daha yakından tanımak istedik, “ÇARPIŞMA” serüveni nasıl başladı diye kendisine sorduk.
Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İstanbul Devlet Konservatuarı Müzikal Tiyatro Bölümü ve İstanbul Üniversitesi’nde Fransız Edebiyatı eğitimi almış bir yazarım. Tiyatro dışında öykü gibi edebiyatın diğer alanlarında da yazıyorum. Tiyatro, müzik ve edebiyat benim hayatımda ve ürettiklerimde iç içe.
“Çarpışma” oyununu nasıl yazmaya başladınız?
2022 yılında, Stockholm’de Nobel Ödülleri onuruna verilen bir konserde, müziğin de duyguları harekete geçiren güçlü etkisiyle kafamda oyun fikri belirdi. Daha yoğunlukla öykü yazdığım bir dönemdeydim fakat bu fikir belirdiğinde onun bir öykü ya da başka türde değil, bir tiyatro oyunu olduğunu hemen fark ettim. Belki oyunculuk kökenli olduğum için tek bir karakterden yola çıkarak yazmayı çok severim. O karakterin ayaklanmasını, konuşmasını yani sahneye çıkmasını istedim. Gerçek bir ilham anından doğan hikâye, birikimim ve anlatmak istediklerimle birleşti ve bu oyun ortaya çıktı.
Oyunun dikkat çeken felsefi gücünü oyunun hangi ana fikrinden aldınız?
Ben bu gücün, tek kişilik oyunumdaki ana karakterin tutkusundan kaynaklandığını düşünüyorum. Onun yaptığı işe, sanata, yani müziğe karşı taşıdığı kuvvetli tutku, kendisiyle, çevresiyle ve dünyayla çatışmasına sebep olan güçlü fikirler, duygular ve düşünceler uyandırıyor. Hepimiz taşıdığımız tutkular güçlü olduğunda böyleyizdir. Düşüncemiz, duygumuz, fikrimiz kuvvetlenir, sivrilir ve aslında kendimizle, çevremizle, hatta dünyayla çatışmaya başlarız.
Oyunda istediğiniz hedefe ulaştınız mı? Ulaşmadıysanız biraz bunlardan bahseder misiniz?
Oyunda bir sanatçı ruhunun derinliklerine inebilmek istiyordum, bu konuda ifade etmek istediklerim vardı. Yazdıklarımın özgün ve gerçek olmasını önemsiyordum. Metinde ve onu sahnede ilk izlediğimde bu kişisel hedefime ulaştığımı hissettim. Çok iyi bir ekiple bir araya geldi ve bu ekipteki herkesin sanatsal ifadesi ve katkısıyla ortaya özel bir oyun çıktı. İzleyici için kolay bir oyun değil ama ben izleyiciye güveniyordum. Artık izleyiciyle buluştuğunda, oyunun gördüğü karşılıkla da hedefime ulaştığımı hissediyorum.
Kubilay Karslıoğlu ile çalışmak nasıl?
Yazar olarak ben ilk aşamada yönetmenle metin aracılığıyla iletişim kurmuş oluyorum. Karşılıklı olarak metin aracılığıyla kurduğumuz iletişimin kuvvetine en baştan itibaren güvendik. Bu gerçekten yazar ve yönetmen uyumu hakkında yeterli şeyi söylüyordu. Oyun çıktıktan sonra da hâlâ bir yazar olarak yönetmenim Kubilay Karslıoğlu’nun desteğini ve yüreklendirmesini hissediyorum. ¨Çarpışma¨ da, ben de Kubilay Karslıoğlu ile biraraya geldiğimiz için çok şanslıyız.
Nasıl bir iç dünya kurdunuz? Bu dünyanın ne kadarı gerçekleşti?
Tek kişilik oyunda, karakteri bir oyuncu güdüsüyle takip ediyorum ve onunla bir yolculuğa çıkıyorum. Bir anlamda, yazdıklarımı bu keşif yolculuğunda deneyimlediğim için yazıyorum aslında. Karakterin iç dünyasına hiçbir şey dayatmıyorum. Sonradan yapay bir şekilde karaktere eklemeler düzeltmeler yapmaya çalışmıyorum, bu yüzden karakterin özgünlüğünü sağlayabildiğimi düşünüyorum. Aslında oyunculuk ve yazarlığın özündeki kaynak çok farklı değil. Empati, merak ve belki kendinde başka birini yaşamak. Bu karakter bana kendi hikâyesini, ben onun adımlarıyla yürüdüğümde, onun gibi nefes aldığımda ve onun gibi düşündüğümde, duyumsadığımda gösterdi. O yüzden iç dünyası da o şekilde hissederek ortaya çıktı. Yani, karakterin içinden bakarak samimi ve gerçek bir yerden yazdım.
Can Atak tipoji olarak ve karakter olarak sizin hayallerinizi gerçekleştirdi mi?
Bu yeni bir metin olduğu için, karakter ilk defa canlandı ve Can’la ayağa kalktı. Yeni bir metindeki bir karakterin canlanması çok duygusal bir şey. Yazar için, oyuncu için ve yönetmen için de daha önce hiç görmediğin bir şekilde karşında duruyor oluyor. Ne çıkacağını provalarda keşfediyorsun. Özellikle yazar için büyük bir sürpriz. Bu benim için özellikle heyecanlı. Oyunculuktan geldiğim ve yıllarca oyunculuk eğitmenliği de yaptığım için oyuncuyu çok seven bir yazarım zaten. Oyuncuların metinle neler yapacağını görmeyi heyecanla bekleyen bir yazarım. Hacettepeli, çok iyi eğitimli bir oyuncu Can Atak ve yönetmenin de görüşüyle beraber karaktere abartısız, çok gerçekçi bir yerden yaklaşıyor.
Başka oyunlarınız var mı?
Başka yazdığım oyunlar var. Yeni sezon için yaptığım bazı hazırlıklar var. Dileğim, yazdıklarımın ilham vereceği kişilerle buluşup, tiyatroyu tiyatro yapan oynama güdüsünü harekete geçirebilmesi ve birlikte nice oyunlar oynamak. Hem özgün oyun hem roman adaptasyonu çalışmalarım var.
Afife Tiyatro Ödüllerinde en iyi yazara verilen Cevat Fethmi Başkut Ödülünü aldınız. Öncelikle tebrik ederim. Düşüncelerinizi merak ediyorum, kendinizi nasıl hissediyorsunuz ? Can Atak da ¨Çarpışma¨ ile en iyi erkek oyuncu dalında Afife’ye adaydı. Ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim. Oyunumuz Çarpışma’nın ilk sezonunun harika bir kutlaması oldu bu. Görülmek, anlaşılmak ve desteklenmek özel bir duygu. Bunun kıymetini hissediyoruz. “Çarpışma” sezon boyunca sessiz sedasız ama kuvvetli ilerledi ve Afife Ödüllerinin dikkatli ve özenli jürisi bunu gördü. Sadece popüler olanın, konuşulanın ötesine bakan bir ödül Afife Ödülleri. Yazar olarak bu jüri tarafından farkedilmek ve bu önemli ödülle takdir edilmek büyük bir mutluluk.
“Çarpışma” oyununda sizi etkileyen cümleler hangileri?
Yaratma anını ifade etmeye çalıştığım ve benim için oyunu yazma sebebimi yansıtan en önemli bölüm burası;
“Bu kusursuz bir an olmalı. Bu gibi anlar için nefes alanlar bilir. Kanın damarlarında aktığını hissettiğin o an. Nihayet kendin olabildiğin. Kendin olarak başkalarıyla bağ kurmayı başarabildiğin. Kalabalıklar tarafından anlaşıldığını hissettiğin hayattaki o yegane an. Hayatın yaşamaya değdiğine inandığın. Zamanın durduğu kusursuz an.
Ve o anı yeniden yaratmak… Sonsuz kere. Bir sanatçının işi. Yeniden ve yeniden. Bir doğumu, bir yaşamı, bir ölümü beklemeden. Onları hissedebileceğin bir an yaratmak. Yaratmayı ummak.”
Son olarak söylemek istedikleriniz.
Gerçekleştirilmesi çok zor olduğu için hayalim olarak bahsedebilirim, bir müzikal tiyatrocu olarak müzikal tiyatro oyunu yazma hayalim var. Dünyada da müzikal daha ticari bir tür olarak ele alındığı için, fazla örneği ortaya çıkmayan entelektüel, derinlikli bir müzikal yazmayı amaçlıyorum. Stephen Sondheim’ı örnek alıyorum. Elbette iyi bir müzikal ortaya çıkarmak için, iyi bir metinden çok daha fazlası gerekiyor. Çünkü müzikal tiyatro ancak pek çok açıdan kuvvetli sanatsal iş birlikleriyle ortaya çıkabilecek bir tür. O yüzden umarım bunu hayata geçirebileceğim koşullar oluşur günün birinde.
Kendisini tebrik eder, bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim.
Tabii ki, 2024-2025 sezonunda “ÇARPIŞMA” piyesini kaçırmamanızı öneririm.