Broadway müzikallerini Türkçeye kazandırmak, Türkçe söylemek zor iş!
Her şeyden evvel Amerikan esprilerine dil döndürmesi zor…
Mesela, oyunda olur olmaz, soğuk ve rahatsız edici gülen bir karakter var, “Kahkahaya çalışıyorum” diyor; bu şakanın Amerikan kültürü dışında bilinmesi güçtür.
Bu güçlüklere karşın iki Amerikan tiyatro yazarının kaleminden çıkmış bir müzikal, İstanbuL’da kendi sahnesi olmayan, göçebe kalmış Devlet Tiyatrosu elinde gayet güzel sahnelenmiştir:
Günün Çorbası bu yılın en iyi müzikalidir; sahi başkası da var mıydı?
Romantik bir komediyi müzikal şarkılar, danslar eşliğinde izlemesi tiyatronun en zevkli seyirlerinden birisi, hiç kuşkusuz.
Dekoruyla, karakterlerin dansları-koreografiyi yerli yerinde tamamlamasıyla, hikâyenin müziğe dökülmesiyle güzel bir şölendir, müzikal.
Biz de gider, rahat koltuklarımızda oturup izleriz; ama sahne arkasını da sormalı. Güç iştir.
Bu güç işlerden birisini başaran, Günün Çorbası’nı sahneye koyan yönetmen Taner Tunçay başta olmak üzere DT’nin tüm kadrosu alkışı hak ediyor. Sıfır hata ve tam mükemmeliyet mümkün değil elbette, fakat unutmamalı, sanat kusursuzluğu arar ama kusursuz olmaz. Bir de ars longa vita brevis diyordu Latinler, hayat kısa sanat uzun; bitmez, bitmemeli…
Günün Çorbası, 1939’un 1 Eylül günü Alman Orduları Danzig’i geçip Polonya’yı işgal ederken, bu haberin Amerika’ya ulaştığı gün başlıyor. The New York Herald Tribune gazetesi, haberi alır almaz Pulitzer Ödülü kazanmış en iyi muhabirini, kadın madın demeden savaş için Londra’ya göndermeye karar veriyor.
Müzikalin baş oyuncusu Katharine Hawks valizini toplayıp gidecektir. Fakat öte yandan Büyük Elma-Big Apple’ın, adlı adınca New York’un en meşhur lokantasında her gün farklı lezzetlerle kaynatılan çorbanın sır olarak saklanan tarifini öğrenmek, bu haberi yakalayıp öteki gazeteleri “atlatmak” da istemektedir, gazetenin cin gibi tüccar patronu.
Çorba Savaş’tan daha önceliklidir gazete için… Oyun, burada Amerikan halkının dış dünyaya olan ilgisizliğini, apathy’sini vurguluyor.
Patron, Katharine’yi bir iki gün oyalamak ve çorbacıya göndermeye karar verir. Olaylar böylece gelişir.
İki dekorla sahne sık sık değişiyor oyun süresince; kâh gazete yazı işlerindeyiz, kâh lokantada…
Ne var ki, lokantaya tebdil-i kıyafet, garson olarak işe giren muhabir Katharine, Soup Du Jour diye adlanan günün çorbasının tarifi peşindeyken, tam da o gün evlenecek olan lokantanın genç, yakışıklı sahibinin dikkatini çekecektir. Eros okunu çekmiş, bu iki genç insana nişan almıştır.
Lokantacının müstakbel eşi kakidik, tatsız tutsuz bir kadındır, hani gıcık dedikleri cinsten; evliliğe birkaç saat kala acaba koca adayı bu kararından vaz geçecek midir?
Aslına bakılırsa lokantacı, babadan kalma tarifi kaybetmiştir ve ne zamandır Soup Du Jour müşteriye servis edilmemektedir. Fakat cin gibi gazeteci Katharine, ne vakittir lokantacının baba tarifini aradığı o reçeteyi kaybolduğu yerde bulur, hem basına sızdırır ama hem pişman olur, pişmanlığın ardından gerçek aşk başlar; Temel Reis’in Safinaz’ı kılıklı kötü kadın kovalanır, iyi kız eş seçilir. Herkes ve biz de mutlu oluruz.
Bar dekoru ardında asılı, lokantanın kurucusu babanın portresi de, Amerika’nın 26.Başkanı Theodore Roosevelt’e ne kadar benzemektedir; şıp demiş burnundan düşmüş! Dikkatimizden kaçmadı, biliniz yani…
Bir de dekorda yer alan Broadway Street duvar tabelasıyla, Wall Street Street kesişimini gösteren öteki tabelalar sanki hatalı gibi duruyordu; Avenue ve Street’ler kesişir de… Sahne düzeni kuran umarım doğru yapmıştır.
Muhabir Katharine Hawks’ı canlandıran fındık kurdu gibi cici kız, Nermin Koçak Tunçay’ın oyun başlarında performansı, nedense, bunlar ısınma hareketleri, azıcık antreman yapayım da sonra marifeti gösteririm gibisinden bir parça düşüktü, sonrasında ambeleden çıkmış motor gibi sürekli hareket, enerji ve başarı içindeydi. Bir de oyun gereği yalan söyledikçe hıçkırığı tutuyordu ama hemen geçiyordu, bu kadar çabuk geçen hıçkırık seyirci tarafından algılanır mı, onu da bilemedim. Fakat alkışı hak ediyor; Elbette tüm ekibe bol bol alkış…
Katharine Hawks bir ya da iki kez oyunda “Ta Ta” diye hoşça kalın sedası çıkardı.
Bu, 1943 yapımı İngiliz komedisi olan Bayan Mopp Eğleniyor başlıklı filmden kalma hoş, çapkınca, bunu şimdi işittik haydi bir daha yapsa diye beklenecek kadar keyifli bir sesleniştir. Hawks’ı canlandıran Nermin Hanımın Ta Ta’sı arada kaynadı gitti; bence oyunun birçok yerine yönetmeni bunu yakıştırmalı, uyarlamalıydı.
Güzeldi, hoştu, fırsat bulsam bir kez daha giderdim diye salondan çıktım; oturdum bunu yazdım.