Bir sahne sanatı örneği: The Vagina Monolog!
“Number 1” dedikleri gibi Batıda feminizmin en başta gelen anlatılarından biridir.
Tek kişilik tiyatro gösterisi olarak yazıldı.
Amerikan tiyatro tarihinde geçen yüzyılın en başta gelen 25 eseri arasında yer aldı.
Türkçeye 2006’da çevrilmiştir; Pegasus Yayınları basmış.
Türkçe karşılığıyla söylemesi, çevirmesi bile zor.
Amerikalı tiyatro yazarı Bayan Eve Ensler’in 1996’da iki yüzden fazla kadınla yaptığı “sözlü tarih” çalışmasına dayanan bir diyaloglar kitabı yayınladı; bir tür röportaj kitabı: The Vagina Monolog!
Başlık davetkârdır!
Birden ünlenen kitap ABD’de çok satanlar listesine yerleşti, uzunca zaman oradan inmedi. Ardından Ensler bu kitaptaki anlatılardan yola çıkıp vaginası üzerine konuşan tek kadın oyuncuyu sahneye çıkarttı; bir oyun yazdı. Daha sonraları sahneye birden fazla kadın oyuncu davet edilmiştir.
Amerikan tiyatro geleneğinin merkezi olan Broadway’de bu oyunu sahneleyen tiyatronun önünde uzun kuyruklar görülmekteydi. Sekiz yıl boyunca Broadway’in sahnelerinde – haydi şimdiden sonra vajina diyelim! – vajina aşağı vajina yukarıydı; neredeyse tek mevzu bu oldu.
Oyunun tek, sürekli, sabit bir metni yok; zaten ortada bir kurgu-tiyatro eseri de yok! Basit bir sahne dekoru dahi görülmüyor, tıpkı stand-up / ayakta konuşan anlatıcılar gibi tiyatrocu kadınlar sahneye çıkıp başlarından geçeni anlatıyorlar.
Tabii habire başlarından bir şey geçmiş olabileceğinden, bir akşam evvelki hikâye ertesi gün başkalaşıyor.
Kadınların karşılaştığı şiddet, taciz, işyerinde eşitsizlik, eşler arasındaki cinsel sorunlara kadar Batı toplumlarının üstesinden gelemediği türlü sorunlar vajina konuşmalarının ana temalarıdır. Sakın cinselliği pornografik anlatıma çeviriyorlar varsayımıyla, öyle zannetmeyiniz.
Her ne kadar, geçenlerde, Kanada’nın Edmonton şehrinde izlediğim Vajina Konuşmaları gösterisinde sahneye çıkan oyuncular birbirinden mükemmel orgazm taklidi yaparak kocalarını, eşlerini, sevgililerini yahut partnerlerini nasıl iknâ ettiklerini temsil etmesi, oyunu seyre gelen erkekler için heyecan ve merak uyandırıcı olduysa da, salt bu nedenle, sanırım oyunun bu kısmına pornografik bir anlam yüklemi veremeyiz.
Gerçi salonda bulunan biz, erkek izleyicilerin, demek böylesi de varmış diye içine kurt yeniği düştüğünü söylemesi de pek mümkündür.
Gelgelelim, bundan daha önemlisi, izlediğimiz gösterinin oyuncuları Kanada’ya göçmen gelmiş çoğu ikinci kuşak Müslüman kadınlar olunca, gösteri baştan sona anlam kazanıyor.
Facebook sayfasında “Muslim Feminist Collective of Edmonton” başlığıyla takip edilebilen Müslüman kadın oyuncular sahneye çıkıyor ve “vajinalarının başından geçen pek çok meseleyi” izleyicilere aktarıyor. Başörtülü bir kadın oyuncu, vaginasını kocasının daima ağdalı görmek isteyişine karşılık kendi bedeni üzerinde seçim hakkı olduğunu aktarmasıyla başlayan izlence, ardı arkasına bu ve buna benzer türlü mahrem hikâyelerle devam ediyor. Mahrem kamusala karışıyor, herkesin hikâyesine dönüşüyor.
Kimilerinin başörtüsü var; diğerleri omuzları açık tişörtler, kısa etek ve hatta dekoltesi cömert giysilerle sahneye sırasıyla çıkmaktadır. Anlattıkları kapalı ve muhafazakâr-dinsel baskının sürdüğü Müslüman ailelerde, evliliklerde kadınların hatta genç kızlık çağındakilerin yaşadıkları üzerinde yoğunlaşmakta…
“Müslüman Vajina Konuşmaları” kâh komediye varan gülümsemeyle dinleniyor, kâh acıklı hikâyelere kadar uzanıyor. Aralarında Türkiye’den kimse olmamakla beraber, hemen tüm İslam coğrafyasından Kanada’ya gelmiş kadınların bu gösterisi, hiç kuşkusuz, Kanada basınında, sosyal medyada ilgiyle izlendi. Gösterinin yapımcısı, sahneye koyan ve rol alan Bayan Erum Afsar’ın adı da bu vesileyle basında yer aldı.
İzlediğimiz gösterimde sahneye çıkan Etiyopyalı bir Müslüman kadının tüyler ürperten hikâyesi anlatılmadan yazıyı sonlandıramayız. O, acıklı hikâyesini aktarırken, salonda nefesleri kesiyor. Kadın klitoris sünnetinin mağdurlarını anlatmaktadır; başından geçenleriyle…
Lafımız buraya kadar uzayınca, Eve Ensler’in Vajina Monologlarını yeterince feminist bulmayanların da olduğunu eklemeliyiz. Cinsellik organı olarak salt vajinanın öne çıkarılmasını uygun görmeyen radikal feministlerin, klitoristen niye bahsedilmiyor dediğini eleştirilerinden okuyoruz.
Âdem ile Havva’dan bu yana bitmeyen bir çekişmenin tiyatro sahnesinde sonlanacağı, son sözün söyleneceği zannedilmesin. Ancak kadınların gizemli dünyasına yaklaşabilmenin, cinsler arasında empati kurmanın kapısını aralayan bir sahne gösterisidir; dikkate, izlemeye, üzerinde düşünmeye değer bir izlencedir.