16 Nisan’da yapılacak referandumda sadece iki seçenek var: ‘Evet-Hayır’ denilerek tercih yapılacak. Tercihler içindeki ton farkları kaybolacak ve tercihler iki seçenek etrafında toplanılacak. Örneğin bir milletvekili seçimine 15, 20 parti katılabiliyor ve siz istediğinize oy verebiliyorsunuz. Bu kez iki seçenek. Üstelik tercihlerimizi Olağanüstü Hal koşullarında yapacağız. Yani bir olağanüstülük hali bu Anayasa değişikliğinin dayatılmasında da var.
OHAL koşullarında özgür bir seçim mümkün değil. Ancak iktidarın başka türlüsünü yapma seçeneği yok: Ya bu yetkileri olağanüstü artırılmış Cumhurbaşkanlığı sistemi geçecek ya da AKP iktidarı iktidarını artık yürütemeyecek. AKP için hayat memat meselesi. Öyle ki, 14 yıllık AKP iktidarları döneminde ne yapmak istediyse yapan bir hükümet ve Cumhurbaşkanı olmasına rağmen varolan sistem onlara yetmiyor. Daha da güçlü bir yürütme ve yetkiye ihtiyaç duyuluyor. Neden?
Nedeni şu: Bugüne kadar yapılan gayri insani, gayri kanuni işlerin üstü örtülecek, AKP icratlarından hesap sorulabilirlik ihtimali tamamen sıfırlanacak.
Değişikliklerin neler olduğu pek bilinmiyor. Peki, bilinmesi isteniyor mu? Hayır. Değişikliklerin neler olduğunun bilinmesi istense, sadece ‘evet’ seçeneğinin değil ‘hayır’ diyenlerin çalışma yapmasının da önü açık olurdu. Evet gibi Hayır demenin de özgürce ifade edilmesine olanak verilirdi. Alman yetkililerin – ki buna sonradan Hollanda ve Avusturya da eklendi – kendi ülkelerinde AKP’li bakanların gelip kamusal alanda siyasi propaganda yapmalarının engellenmesine gösterilen tepki ile çelişkili biçimde Türkiye’de yasaklar mevcut. Öyle ki, hayır demek Kandil demek, 15 Temmuz Darbe Girişiminde bomba atmak demek, FETÖ üyesi olmak delmek…
Hayır tercihini ileri sürenlerin çalışmalarına getirilen engellerden anlıyoruz ki, Anayasa değişikliğinin içeriğinin bilinmesi AKP-MHP bloğunca istenmiyor. Almanya’ya demokrasi vaazı verenler Türkiye’de Hayır demeyi yasaklıyorlar.
Evet seçeneğini savunanlar da değişiklik maddeler üzerinde durmuyorlar. Abidik, gubidik başbakan da Cumhurbaşkanı da değişikliğin içeriğini savunmadan, sadece siyasi aktörler üzerinden konuyu tartışmayı tercih ediyor. Çoğunlukla 15 Temmuz Darbe Girişimicileri, FETÖ üyeleri, Kandil çevresi ‘hayır’ diyorlar diyerek‘evet’ denilmesini istiyorlar.
Oysa ki, söz konusu olan Anayasa. Bir partinin hükümet programı değil. Bir ülkenin yönetim biçimi, yönetimin işleyiş kuralları oylanacak. Evet ve hayır denilecek olan şey mesela hükümeti oluşturacak partinin tercih edilmesi değil ki. Ülkenin geleceğinin nasıl bir yönetim sistemiyle devam edileceğine karar verilecek. Anayasa demek, her partiden yurttaşı bağlayacak bir metin demektir. Referanduma katılmayanları, oy kullanmayanları da bağlayacak bir metin.
Değişikliklerin içeriğini savunmak yerine, AKP ve MHP kendilerini ‘milli partiler’ olarak ilan ettiler. Kendi dışındakileri ‘gayri milli’ sayıyorlar. MHP diye bir parti neredeyse kalmadığı için yaygın söyleyiş AKP üzerinden şekilleniyor: “AKP, Türkiye’dir, Türkiye AKP’dir” deniyor. “Tek millet, tek bayrak, tek devlet” söylemine Anayasa değişikliğiyle “tek adam” ilave ediliyor ve bütün bu ‘tek’ler AKP’de, dolayısıyla Tayyip Erdoğan’da ifadesini buluyor.
İşte Anayasa değişiklikleri de, bu ‘tek adam’ rejiminin işleyiş kurallarını belirleyecek.
Tek adam diyoruz çünkü Anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanına öylesine büyük ve aşırı yetkiler veriliyor ki, Cumhurbaşkanı kim olursa olsun onu ‘tek adam’ yapacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi adı verilen yeni düzenlemede Cumhurbaşkanının yetkileri Prof. İbrahim Kaboğlu’nun ifadesiyle şunlar:
- Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.
- Üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler.
- Yabancı devletlere Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcilerini gönderir, Milli güvenlik politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır.
- TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığını temsil eder.
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar verir.
- Yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir; olağanüstü hal ilan eder.
- Ayrıca Anayasa’da ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.
- Seçimlerin yenilenmesine karar verir. Bu durumda, TBMM genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
- Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.
Dikkatle tekrar edilirse, Cumhurbaşkanı kim olursa olsun devletin yargısını, ordu komutanlarını, bakanlarını ve tüm üst düzey memurları seçmeye, atamaya, görevden almaya yetkili olacak. Olağanüstü hal ilan etmeye, kararname çıkartmaya, ülke bütçesini yapmaya, seçimleri yenilemeye/iptal etmeye tek yetkili o olacak.
Cumhurbaşkanı ülkeyi kararnamelerle yönetecek. Eğer bir kanun varsa, kararname değil, o kanun geçerli sayılacak. Meclis 151 vekil ile kanun çıkartabilecek, ama başkan bu kanunu beğenmez ve meclise iade ederse, o kanun 301 milletvekilinin oyuyla geçerli sayılacak. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının kararnameleri her zaman Meclisten önde olacak. Fiilen meclis devre dışı kalacak. Milletvekili yaşının 18’e, milletvekili sayısının 600’e çıkartılmasının hiçbir cazibesi bulunmuyor.
Değişiklik maddeleri arasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” denilmektedir.
Ya da yargı örgütünün üst ve beyin örgütü olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun oluşumunda (6 üyeyi Cumhurbaşkanı, 7 üyeyi ise Meclis belirliyor) yargı mensupları tamamen dışlanıyor.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanı da olabilecek. Böylece hem yargıyı, üst düzey bürokratları, bakanları seçecek hem de partisi adına siyasi faaliyetini sürdürecek. Böylece Devlet başkanı ve Parti başkanı ‘tek adam’ olacak. Tek adam, sadece yasama ve yürütme işlerini yerine getirmeyecek, bu faaliyetleri denetleyecek olan meclisteki muhtemel çoğunluk partisinin başkanı olarak kendi kendini denetleyecek, oy kullanacak.
Eğer bu tek adam, Tayyip Erdoğan gibi fıtratında tek adamlık olan İslamcı-Milliyetçi bir siyasetçi ise, kendisi gibi düşünmeyen, onun gibi yaşamayan insanlara karşı ziyadesiyle ‘tek adam’ olacaktır. Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı, Parti Başkanı: Tek adam olacak: Bu nedenle Hayır!