Van Gölü’nden Urmiye Gölü’ne olan bölgede Kürtçe, Ermenice, Farsça, Süryanice, Arapça ve Türkçe’den başka bir de Yahudi dili yüzyıllarca konuşuldu: Lişan Didan.
Binlerce yıldır konuşulan Aramice’nin modernleşmiş bir lehçesi olan Lişan Didan Kürdistan’da Yahudilerin konuştuğu Neo-Aramice dillerden yalnızca biri ve bugün Türkiye olan yerlerde en yaygın olanı.
Genellikle İbrani harfleriyle yazılan bu dilde Lişan Didan ‘bizim dil’ demek. Konuşanlara da Naş Didan (Bizim İnsanlar) denir. Türkiye’de Cizre, Elbak (Türkçe Başkale) ve Gawar (Türkçe Yüksekova) Aramit Yahudilerinin nüfus merkezleriydi ve ağırlıklı olarak Van vilayetine bağlı Elbak ve Gawar’da yaşayan Yahudiler Lişan Didan konuşurdu.
Birinci Dünya Savaşı ile buradaki nüfusun onda bire inmesi ve özellikle 1950lerde son kalan ailelerin İstanbul’a ve İsrail’e göç etmesiyle bugün Van ve Hakkari’de yaşayan Yahudi kalmamıştır.
İstanbul’a yerleşen ailelerde ise hem Ladino konuşan ailelerle evlenilmesi hem de Türkçe’nin ezici ağırlığı sebebiyle Lişan Didan genç nesillere ulaşmamıştır. İstanbul’da zaten sayılı kişinin konuştuğu bu dili 50 yaşının altında konuşabilen belki de 0 kişi vardır.
Bazen Targum da denen bu dil Semitiktir ve İbranice’den çok etkilenmiştir. Bölgedeki komşuları Nasturiler, Keldaniler ve Süryaniler de Aramit diller konuşsa da Lişan Didan konuşan Yahudilerle Hristiyan komşularının dilleri arasında karşılıklı anlaşılma olanı şaşırtıcı derecede azdır. Birbirlerine fiziken uzak olsalar da farklı Yahudi Aramit lehçeleri birbirini komşu Hristiyan lehçelere göre daha iyi anlar. Yani Gawarlı Yahudi ile Sanandajlı Yahudi, biri Hristiyan biri Yahudi iki Gawarlı’dan daha çok ortak kelimeye sahiptir.
Ölümü neredeyse kesin olan bu dil arkasında büyük bir zenginlik bırakıyor. Yahudiliğin en eski dinsel yazılarının birçoğu bu dilde yazılmıştır. Ardında da birçok dinsel yazı üretilmiştir. Lişan Didan laik mevzularda da üretken olmuş ve geniş bir sözlü hikaye kültürü ortaya çıkarmıştır. Zakholu profesör Yona Sabar kendi lehçesinde hikaye anlatan bir Ammo’yu saatlerce kaydetmiş ve öyküleri günümüze ulaştırmıştır.
Dilin bıraktığı bir başka zenginlik de şarkılarıdır. Üçü de 1967’de kaydedilen bu şarkılar Naş Didan’ın klasik melodileridir. Sonuncusu düğünlerde çalınan bir şarkıdır.
Erken Cumhuriyet Türkiye’sinde özellikle Kürdistan’da sıkıca uygulanan Türkçe soyad zorunluluğunun bu soyadlar Türkiye’den çok İran ve Iraklı Aramit Yahudilerinde kalmıştır.
Türkiyeliler ise daha çok Gülcan, Gezer, Kutlar, Şen, Güner, Ergün, Başaran, Yener, Şeker gibi soyadlar almıştır.İsimlerin bazıları uzun olsa da Kürt isimleri gibi sonunda o harfiyle sıkça kısaltılır.
Erkek isimlerde Yisrael’e Yısro, Nahum’a Nıho, Rahamim’e Hamo, Avraam’a Avro, Haskıl’a Asko veya Eliyahu’ya Ilo gibi. Kadın isimlerindeyse Debora’ya Dade, Rahel’e Raho, Hanna’ya Hano, Miryam’a Mıro gibi örnekler vardır.
Kaynaklar
http://nashdidan.co.il/en/nash-didan
Sabar, Yona. ‘First Names, Nicknames and Family Names among the Jews of Kurdistan.’ The Jewish Quarterly Review New Series 65:1 (Jul 1974), 43-51.
Bu yazı -Avlaremoz internet sitesinden alınmıştır