Hakkında bilgilendiğimiz bazı kişileri tanışmadan sever, yakınlık duyarız ya, Louis Ferdinand Celine bana böyle hissettiren bir yazar…
Bu yazımda, amacı bambaşka olsa da yazarlık sevdasında olanlara da katkısı olacağını düşündüğüm Profesör Y İle Konuşmalar adlı kitabından bahsedeceğim.
Önce 20. yüzyılın en etkili yazarlarından sayılan Louis Ferdinand Celine’den biraz bahsedeyim. ‘Biraz’, çünkü hakkında sayfalar dolusu yazılabilir.
Louis Ferdinand Celine. (27 Mayıs 1894 – 1 Temmuz 1961) Asi ruhlu. Yeniliğe, bilgiye kapanan düzene karşı öfkeli bir Fransız, geçimsiz bir yazar ve kendisini yoksullara adamış bir doktor. Céline mezuniyet tezini, tıbbi geleneklere meydan okuyan ve meslektaşlarının düşmanca tepkisine maruz kalan Doktor Semmelweis üzerine hazırlamış. 1924 yılında yazdığı, daha sonraki üslup ve temalarının habercisi olan bu tez aynı zamanda önemli bir edebî eser olarak kabul edilmekte.
Fransız edebiyatının ince, nahif klasik yazım sanatının ortasına sokak dili dediği anlatımla dalarak bütün yapıyı alt üst etti. Severek okuduğumuz pek çok yazarın üslubunu etkiledi. Celine, yazı sanatında dönüm noktası olarak değerlendirilen 1932’de yayınlanmış Gecenin Sonuna Yolculuk’un yazarı. Aynı yıl 1926 yılından bu yana her yıl verilen Fransız Edebiyat Renaudot Ödülü’nü kazandı.
Kendisi tarzını, “Konuşmanın coşkun dilini’’ yazıya dökmek olarak tarif ediyor. Başkaları, ondan dil kırıcı, kural yıkıcı, dünya edebiyatına şekil vermiş biri olarak bahsediyor.
Celine iki büyük savaşı da yaşamış biri. Şiddetli bir antisemitist olması sebebiyle 1945’te Danimarka’ya sürgüne gider ve Nazilerle işbirliği yaptığı gerekçesiyle bir yıldan fazla tutuklu kalır. Birinci Dünya Savaşı’nda Alman ateşi altında, ağır yaralanmasına rağmen önemli bir mesajı cesaretle ilettiği için madalya almıştır. Bu başarısından dolayı 1951’de Fransa tarafından af edilir. Fakat ülkesine döndüğünde çalışmalarının gözden düşürüldüğünü görür. Edebiyat alanındaki itibarını geri kazanmak için ”Profesör Y ile Konuşmalar”ı yazar.
Celine, yazarlığını övenler kadar yerenlerin de olması sebebiyle üslubunu anlatır bu kitapla. Nasıl yazdığını anlatırken ticari amaç için şekillendirilen edebiyatın, yazarların, yayınevlerinin yalanlarını ve gerçeklerini de anlatır. 1955’de yayınlanan Profesör Y İle Konuşmalar adlı kitap, ülkemizde Ayberk Erkay çevirisiyle Yapı Kredi Yayınlarından çıkarıldı. İncecik, 103 sayfalık, bilgi deposu, konsantre bir kitap.
Kitap, Celine’e yöneltilen eleştirilere verdiği cevapları hayali ve mizahi bir röportaj kurgusuyla bize aktarıyor. Edebiyata yaptığı katkıdan icat olarak bahsediyor. Hatta “kıytırık bir icat” diye… Getirdiği yeniliğin bir gün başkası tarafından eskitileceğini söyleyecek kadar mütevazı.
Hikâyede iki karakter var. Başarısının farkında olan bir yazar ve kuşkucu, hatta paranoyak Profesör Y. (Albay Réséda)
Biri gerçek, diğeri kurgu olan bu iki karakterin dışında ne çok isimden bahsediliyor kitapta. Hayali Profesör Y’nin 1948’de Danimarka’daki sürgünü sırasında Céline ile tanışıp ona yardım etmeye çalışan Amerikalı, Yahudi yazar ve akademisyen Milton Hindus olduğunu iddia edenler de var.
Kurguya ustalıkla yerleştirilmiş isimleri incelerseniz hepsinin alanlarında dönüm noktası olacak şekilde yenilik yapmış, ilk isimler olduğunu göreceksiniz. Adı geçenler Celine’in olması gerektiğini savunduğu gibi “sürüden ayrılmış” isimler.
Mekân olarak bir parkta geçiyor öykü: Arts et Métiers. Park olarak kullandığı isimle dikkatimizi çekmek istediği yer, 1794 yılında kurulan Sanat ve Zanaat Konservatuarı, bilimsel teknikler kullanarak teknisyenleri ve mühendisleri eğitmeyi amaçlayan bir kuruluş. Cehalete karşı metafor olarak değerlendirebiliriz. Park dışında öyküde pek çok yer adı geçiyor. Bahsi geçen bir adres ise gerçekte bir kitap adı.
İçeriğinde sektörü eleştirirken edebiyatın bir ayağı olan okuru eleştirmeyi de unutmuyor. Aynı kitabın elden ele dolaştırılarak okunduğundan şikâyet ediyor. Edebiyata katkısı olmayan vasat yazarların cilalanmış eserleriyle okurun nasıl ele geçirildiğinden bahsettiği, dönemin edebî durumunu eleştirdiği kısa romana şu sözlerle başlıyor.
“Hiç kıvırmaya lüzum yok, vaziyet meydanda, kitapçılar sinek avlıyor, durum vahim.”
“… ne hikmetse, kitabın durduk yere çoğalması mucizesi ve buna ilaveten yazarın beleşe emek sarf etmekle mükellef olması sanki dünyanın kanunuymuş gibi geliyor yine insan evladına.”
Celine’den insanları kişiliği ve yazarlığı konusunda tezata düşüren yazar diye bahsedilir. Bu kitapla bir örneğini canlı olarak yaşadım. Celine öfkesini argo sözcüklerle anlatıyor. Okuma grubundaki bazı kadın arkadaşlarım argo sözcüklerden rahatsızlık duydular. Fakat Celine’in bu konudaki açıklamasına da bayıldılar.
“ağızlara layık, enfes bir baharattır argo!… fakat elinin ayarı bir kaçtı mı, mahvedersin yemeği!”
“Netice, argo deyip geçmeyeceksin, işe yarar! muhakkak yarar!… aynı baharat mevzuu… hiç mi koymadın? o çorbadan hayır gelmez!… fazla mı koydun? artık hiç hayır gelmez!… kıvamını tutturmakta maharet!…”
Alıntıladığım satırlara dikkatinizi çekmek isterim. Celine’in üç noktalarına… noktadan sonra küçük harfle yazarak devam etmesine…
Kurguların ardındaki detayların izinde buluşmak dileğiyle.