Alper Taş’ın CHP’den Beyoğlu Belediye Başktanlığına aday oluşu, sadece Marksistler için değil, temsil ettiği gelenek ve bugünkü ÖDP çizgisi açısından da kabul edilemez.
Alper Taş’ın, adaylığının kollektif bir karar olduğunu söylemesi üzerinden ÖDP’nin, CHP ile yerel görünümlü ama merkezi siyasi anlam taşıyan ittifakı üzerine söz söylememiz hem siyaseten hem de vicdanen gereklidir.
Nedeni çok açık: Birincisi, Alper Taş’ın kişisel tarihidir, onu korumamız gerekir.
İkincisi, ÖDP niyetlerden bağımsız sosyalist hareketin ana akımlarından biridir.
Üçüncüsü, birleşik mücadelenin, parti oluşumlarının önemli bileşenlerinden biri ÖDP’dir.
Bu nedenle tekrar tekrar eleştirimizi söylemek zorundayız ve tutarsız oluşlarını açığa çıkartmak zorundayız. Belki de bunlar son çabalarımız olacak, yine de görevimizi yapmalıyız. Yanlış yoldasınız, demeliyiz!
Devrimcilik meselesi…
Devrimcilik nedir? Bunun ilk yanıtı mevcut düzeni yani sömürü, talan, rant iktidarını işçi sınıfı öncülüğünde yıkmak ve yerine halk iktidarını, emekçi iktidarını kurmaktır.
Peki bu iş bir ilçeden olur mu?
Bir ilçeden başlayarak olur mu?
“Güzel günler göreceğiz” reklamcılığıyla olur mu?
İstanbul’un emekçi semtleri varken, ünü entellektüellikle, şehrin üst sınıflarıyla tanınan bir ilçesinden, Beyoğlu’ndan başlar mı?
CHP ile olur mu?
Kimse kusura bakmasın: Öyle taban istedi, çok baskı yapıldı, telefonlarım kitlendi vb. ile devrimci politika izah edilemez.
Kimse kusura bakmasın: HDP’ye kan kustururlarken ve buna CHP eli bulaşmışken, devrimciyim diyenlerin CHP ile ittifak olması kabul edilemez. En azından, milletvekili seçimlerinde olduğu gibi mesafe konması beklenir.
Üstelik, CHP kurmaylarının istifa ettiği koşullarda Alper Taş’ın hala aday olarak ortada dolaşması hiç kabul edilemez! Yadırgıyoruz.
Yol Dergisi ne diyor?
Beyoğlu yerelinde ÖDP Genel Başkanı ile CHP ittifakına üçüncü sayısı yayınlanan Yol Dergisi’nin başyazısından cevap verelim.
Yol Dergisi, bilmeyenler için söyleyelim, esasen ‘imzasız’ yazılardan mütevellit ÖDP’nin teşkilat yayını sayılır. Yol Dergisi iddialıdır ve başyazısının “Seçimler, Siyaset ve Muhalefet” başlığı altındaki bölümünde CHP için şunları söylemektedir:
“CHP ise, artık kimsenin birşey beklemediği göstermelik bir Parlamentonun sınırındaki siyaseti de –hem de AKP’nin taklacısı İdris Naim’lerle birlikte- gerici ve sağcı akımlarla kol kola girmeye vardırarak, tabanında yer alan ilerici birikimden de kopuyor. CHP’nin buna rağmen bir muhalefet odağı olarak ortada durabilmesinin tek nedeni ise, başka bir seçeneğin olmadığı koşullarda, AKP’ye karşı duran kesimler için zoraki bir çatı görünümü kazanmasından ileri geliyor”. (Yol Dergisi Sayı 3, s.2, başyazı)
Alper Taş ve danıştığı ÖDP kurmayları (her kimse) Yol Dergisi’nin 3. sayısının daha mürekkibi kurumadan ‘ kimsenin birşey beklemediği’, ‘ gerici ve sağcı akımlarla kol kola girmeye var’an bir partiyle eş başkan (Yürütme Kurulu üyesi, eş başkan) düzeyinde bir ittifaka, işbirliğine girmiştir.
Üstelik, Yol Dergisi’nin başyazısında devamla şunlar söyleniyor: “(…) düzene razı olmayan çok büyük bir direniş potansiyeli var. Artık onlar bu bildik muhalefet partilerinden de seçimlerden de parlamentodan da bir şey beklemiyor”. Alper Taş ne bekliyor?
Yol Dergisi devrimci düşünceleri somutlamanın adresi olarak ne seçimleri ne parlamentoyu işaret ediyor ve “direnişlerin geliştirilmesi ve toplum içindeki örgütlülüklerin çoğaltılmasını ön plana alarak mücadele edilemsi gereken bir dönemdeyiz” diyor. Öyleyse, böyle bir dönemde Alper Taş ve danıştığı ÖDP kurmayları ne yapıyor? Yazılanın, söylenenin tersini yapıyor.
Mahir Çayan bu işe ne der?
İkinci olarak da ÖDP’nin köklerinden, Mahir Çayan’dan söz etmeliyiz.
Kuşkusuz dönem farkı vardır ancak, savunulan görüş ‘Demokratik Devrim’ programıdır ve bu program ÖDP için dün olduğu gibi bugün de geçerlidir.
Dün bu gelenek açısından, Demokratik Devrim’in görevleri içinde İkinci Milli Kurtuluş Savaşı ve bununla ilgili Milli Cephe oluşturulması gündemdi. Bugün ise, AKP ve siyasal gericiliğine karşı CHP ile ittifak gündemdedir.
Önce bir düzeltme yapalım: Alper Taş, T24’te Şirin Payzın ile yaptığı röportajda “Kemalist değiliz ama Atatürk’ü devrimci olarak görürüz” diyor. Kelime oyunu yaparak, CHP ile itifakına siyasi bir mana katıyor. Oysa, siyasi tartışma Atatürk ile değil Kemalizm iledir.
Mahir Çayan Bütün Yazılar adlı derlemesinde (1970), CHP içinde Kemalizmin küçük bir fraksiyon olduğunu söyler. CHP’yi Kemalist sayanlara karşı da “‘Gardrop Atatürkçülüğü’ ile Kemalizmi birbirine karıştırmakta, Kemalist kökleriyle bağlarını kaybetmiş olan CHP’nin dümen suyunda rota takip etmektedirler” diye serzenişte bulunur. İttifak CHP ile değil Kemalistlerle olabilir.
Çayan şöyle devam eder: “içinde “anti emperyalist unsurlar da var” diye de emperyalizmle uzlaşan bu partiyi, akıl almaz bir tutumla Kemalist ilan edemeyiz”. Yani ittifak yapamayız.
Mahir Çayan, o dönem için ve gerçekleşmediği için bugün de geçerli olması gereken siyasi görevleri şöyle ifade ediyor: “Milli demokratik devrim mücadelemizin bu aşamasında proleter devrimcilerinin ana görevi nedir?” diye soruyor. “Bir yandan proletaryaya sosyalist bilinç götürüp onu örgütlemek, proletaryayı öz partisine kavuşturmak, diğer yandan da, millici sınıfların anti-emperyalist mücadelesine omuz vermek, onları öz örgütlerine kavuşturmak için çalışmak” şeklinde konulan bu iki çelişkili görevden hangisi ana görev, hangisi tali görevdir?”
Yani, “Mücadelemizin bu evresinde, bu koşullar altında proleter devrimcilerinin ana görevi (dikkat edilsin, bütün veya tek görevi değil) işçi yığınlarının dışındaki, diğer millici sınıfların veya zümrelerin öz örgütlerine sahip olması için çalışmak, Kemalistlerin cılız da olsa yürüttükleri devrimci mücadelelerine destek olunması değil, işçi sınıfına bütün siyasi gerçekleri açıklama kampanyası ile sosyalist bilinç götürmek, işçilerin kendiliğinden gelişen hareketlerini örgütlemek ve proletaryayı öz partisine kavuşturmaktır. Diğer bir deyişle, proleter devrimcileri olarak güç ve olanaklarımızın önemli bir kısmını bu ana yönde, geri kalan kısmını da tali yönde istihdam edeceğiz. Bu çelişkili ikili görevi bu kadar somuta indirgeyerek karakterize etmemiz, bu ikili yönün karşılıklı ilişkilerini ihmal edecek kadar aşırı basitleştirmek değil, tam tersi, iki çelişkili görevin ayırıcı karakterini ayrı ayrı ele almamız, marksist diyalektiğin tahlil metodu olarak gerektirdiği bir zorunluktur”.
Görüldüğü gibi, siyasi anlamı olan bir Kemalizm’in varlığı koşullarında dahi Mahir Çayan, esas görevi ‘proletaryayı öz partisine kavuşturmak’ olarak görmektedir, CHP’yi Kemalist saymamakta ve ittifak unsuru kabul etmemektedir. Ne zaman? 40 yıl önce…
Bugün CHP Bucak’ları aday göstermektedir.
CHP ile ittifak devrimcilerin işi değil
AKP-MHP gericiliği karşısında, AKP’ye kaybettirmek üzere şekillenen siyasetin zaafı (HDP’nin de zaafı), burjuvazinin bu iki (AKP-CHP) fraksiyonu karşısında üçüncü seçeneği yaratmayı tali plana almasıdır.
HDP’nin politikası açısından bunun bir anlamı olabilir ve Kürt demokratik hareketinin siyasal hedefleriyle uyumludur. Ancak, devrimcilik iddiasında olan sosyalist akımlar için AKP-MHP’nin geriletilmesi gündemi olsa bile, bu CHP eliyle yerine getirilemeyecek bir olgudur. Sonuçta CHP, burjuvazinin bir fraksiyonu olarak AKP ile rekabet halindedir ve hiçbir devrimci girişime kapı aralamamaktadır. Kürt demokratik hareketi karşısında ise, tam bir Türk ırkçılığı kumpası içindedir.
Bütün bunlardan dolayı, Alper Taş ve ÖDP’nin yerel görünüllü ama sonuçları merkezi değer taşıyan siyasi ittifakı, sosyalist değerleri yıkan, devrimci imkanları burjuva düzenin içine mahkum eden yönleriyle, tahrip edici bir adımdır.
Engellenmesi mümkün müdür, sanmıyoruz. Çünkü ÖDP tabanı da uzun zamandır CHP tipi politikalarla zehirlenmiş ve devrimci dinamiklerini zayıflatmıştır. Bu bir iddia mı? Belki. Ancak görülen köy kılavuz da istemez. Alper Taş’ın adaylığının ÖDP ve çevresinde yarattığı heyecan, maalesef sevinmemizi değil üzülmemizi gerektiriyor.