Her yıl 19 Ocak’ta bir anı paylaşır sosyal medyada takip ettiğim arkadaşlarım. Biri var ki her paylaşıldığında içimi çok acıtır, Sarah Dink’in babası hakkında söyledikleri pek gönençli baba kız ilişkisinin böyle ansızın kesilmesine ilişkin; “Ben ne zaman kafam karışsa, içinden çıkamadığım bir durum olsa babamı ararım” anlamına gelen bir cümlesi var ki kalbimi acıtıyor her okuduğumda. Her kız çocuğunun değil her insanın böyle bir insanı olması ne büyük zenginlik! Hele ki bu insanın hep sabit kalması, arayacak insanın her zaman orada bir yerde bulunması.
Bu sene bu alıntıyı okuyunca kendime döndüm, ben kimi arıyorum kafam karıştığında diye sordum. Beni arayan çoktu da, ben kimi arıyordum peki? Vardı üç beş kişi, içlerinde ölenler oldu, hayatımdan sessiz veya gürültülü gidenler de. Yenileri geliyor elbet, ama zaman alıyor öylesine güvenmek, zihninin içini açmak, korkularını paylaşmak, yaralarını göstermek. Bir yandan yeni gelene kutlama yapmak ama çoğu zaman gidene ağıt oluyor hissettiğim.
Gidenlerin yasını tutmayı sevmiyorum. Çok insan gitti hayatımdan, hatırlanmaya değer bulduklarımı yaşatmanın yolunu da onların en sevdiğim yanlarını kendimde yaşatarak buldum.
Peki bunları nerden hatırladım şimdi? Canım Mihran Tomasyan’ı izlerken elbette. Yaptığı her işi severek izlediğim, arkadaşım olsa dediğim Mihran, izin verir sanırım kendisine Mihran dememe. Hrant’a öyle bir ağıt yakmış ki, izlerken tüylerin diken diken oluyor, gözünden yaş akmaya kalksa bile pınarlarına gelip bekliyor o bile. Çünkü Mihran sahnede öyle çok iş yapıyor ki, ağlamaya fırsat bulamıyorsun. Tere bulanıyor, tek başına bir dolu efekt yaparken, bavulundan çıkardığı aletlerle bir evren kurup o evreni kendinin kılarken sevgili dostunun hatırasını yad ediyor. Hrant hepimizin dostuydu, öyle olmasa aradan geçen bunca yılda “buradayız ahparig” deyip toplanmazdık Agos’un önünde. Ailemizden biriydi, Açık Radyo’da yaptığı programlardan tanıyıp kalbimi kaptırmıştım.
Böyle anılmak herkese kısmet olmadığı gibi birini böyle anmak da herkese kısmet olmaz. Mihran Hrant’ın üstüne yıldızlar yağdırıyor, ama aynı zamanda bize de umut veriyor, güç veriyor. Kızının babası hakkında söylediklerini doğrularmışçasına ona anlatıyor şikayetlerini. Berkin’i söylüyor, Ethem’i söylüyor, içimiz yakan bir dolu ölümü söylüyor, çünkü onları anca Hrant anlardı o da biliyor. Pamuklara sarıyor, içinde saklıyor, bize de öyle yapmamızı tavsiye ediyor.
Herkesin böyle dostu olsun, babası olsun, yoksa bulsun, kötü bir şey olduğunda, kafamız karıştığında, ağlamaklı olduğumuzda arayalım, ölmeden önce de pamuklara sarıp sarmalayalım, sahip çıkalım diye.