Türkiye kökenli bir ailenin Berlin’de doğup büyüyen müzisyen kızı Defne Şahin, ilk albümü ‘Yaşamak’ta Nazım Hikmet’in şiirlerinden bestelediği şarkılara yer verdi. Şahin, New York’ta çıkardığı ikinci albümü “Unravel”da ise Shakespeare ve Emily Dickinson şiirlerinden bestelediği parçaları seslendirdi.
1960’lı yıllarda Türkiye’den Berlin’e göçmüş bir ailenin ikinci kuşak çocuğu olan Şahin, müziğe yabancı olmayan bir evde büyümüş. “Benim babaannem ve dedem 60’lı yıllarda Berlin’e gelmişler, çalışmak için. Çocuklarını Türkiye’de bırakmışlar. Babam Türkiye’de Alman edebiyatı okudu. Annem de öyle Alman edebiyatı okuyup Almanya’ya geldi. İkisi babaannem, dedem çalışırken sonradan geldiler Berlin’e. Babam bağlama çalıyor. Annem şarkı söylüyor mandolin çalabiliyor. Böyle hep müzik ortamı vardı evde. Hep müzik dinlerdik, misafir gelince şarkılar söyleniyordu. Ve beni 3 yaşından sonra hep müzik okullarına götürdüler yani her zaman müzik ve dans da vardı hayatımda. Balede dans ettim küçüklüğümden beri.”
Müzik eğitimine küçük yaşta başlayan Defne Şahin, Berlin Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Escola Superior de Música Barcelona’da caz müziği şan öğrenimi görmüş. New York’ta da yüksek lisans eğitimi almış. Şahin öğrenim sürecini şöyle anlatıyor: “Berlin’de caz müziği okumaya başladım. Sonra bir sömestr Barselona’da okudum. Bir ara İstanbul ve Berlin arası yaşadım. Bir albüm çıkardım Yaşamak adıyla. Nazım Hikmet şiirlerini besteledim. Ondan sonra bir daha okumaya karar verdim New York’a geldim. Üç sene burada kaldım, Mastırımı yaptım Manhattan School of Music’te. Brezilya’da, ilk okurken yani 10 sene oluyor, Brezilya’ya gideli. Orada üç ay bir çocuk projesinde çalışmıştım müzik öğretmeni olarak. Ve konserler verdim. Ben Almanca, Türkçe, İngilizce, İspanyolca, Portekizce biliyorum ve biraz okulda Fransızca öğrendim ama onu artık konuşmuyorum.”
Şarkılarını İngilizce yazıyor
Almanca ve Türkçeyi ana dili olarak gören Defne Şahin, şarkılarını ise İngilizce olarak yazmayı tercih ediyor: “Yazdığım sözler genelde İngilizce. Çünkü benim için İngilizce müzikte bir anadil gibi. Gerçek yaşamımda Almanca benim anadilim ve Türkçe de, ama Türkçeyi fazla konuşmuyorum. Onun için Almanca daha rahat geliyor bana. Ama müziğin içinde en iyisi benim için İngilizce. Türkçe söyleyince sesim başka tonlarda çıkıyor. Portekizce söyleyince başka tonlar çıkıyor.
İspanyol müziklerini seviyorum, Türk müziklerini seviyorum, Brezilya müziklerini seviyorum. Tabi ki Amerikan standartları seviyorum caz müziğini. Almanya’da ilk enstrümanım piyanoydu yani klasik piyano çaldım onlar da tabi müziğime yansıyor.”
Lise eğitimi sırasında öğrenci değişim programıyla Philadelphia’da bir süre kalan, Barselona, New York ve İstanbul’da da dönem dönem yaşayan Defne Şahin evi olarak ise Berlin’i görüyor: “Galiba Berlin her zaman benim evim. En çok Berlin’de yaşadım ve her zaman Berlin’e dönmek benim için sakinlik oluşturuyor ama mesela Brezilya’da da kendimi evde gibi hissediyorum ya da Barselona’da. Uzun kaldığım yerler böyle atmosferi ya da kültürü beğenince oralar benim için ev oluyor yani ‘Home’. Benim hayatta en çok sevdiğim şey bir müzik öbürü de seyahat etmek, başka kültürleri tanımak. Ve orada yaptığım deneyimler müziğime de yansıyor.”
“Caz benim için özgürlük”
Cazın kendisi için özgürlük anlamına geldiğini anlatan Defne Şahin, sükunet ve deniz dalgalarının kendisine ilham verdiğini söylüyor: “Caz benim için özgürlük. Caz müziğinin içinde çok değişik akıntılar var. Doğaçlama var. Besteleriniz her yöne gidebiliyor. Öyle şeyler beni ilgilendiriyor ve açık olması çok güzel benim için. Ne zaman denizin etrafında olursam, yani deniz benim için çok ilham verici bir yer. Dalgaların sesi beni çok sakinleştiriyor ama dalgalar gibi harekete geçiriyor beni. O her yerde olabilir aslında. Böyle sakin olsun, deniz olsun, dalgalar olsun etrafımda, çok güzel müzikler çıkıyor bence. Müzik yaptığımda bütün ne dinliyorsam, ne seviyorsam sanki böyle bir kanaldan onlar birleşiyor ve çıkıyor ortama.”
İlk albümü Nazım şiirleri
İlk albümünde Nazım Hikmet’in şiirlerinden bestelediği şarkıları okuyan Defne Şahin, Nazım’ın dizelerindeki özlemden etkilenmiş. Çocukluğunda Nazım’ın “Dünyayı verelim çocuklara” şiirini çok beğendiğini anlatan Defne Şahin, üniversite yıllarında bu şiiri bestelemiş: “Ben çocukken bir şiir duymuştum Nazım Hikmet’ten ‘Dünyayı verelim çocuklara’ ve o beni çok etkilemişti. O düşünce yani ‘dünyayı çocuklara versek, onlar dünyayı yönetse nasıl olur’ diye düşünüyordum. Ondan sonra üniversitede okurken bir proje vardı dünya ile ilgili beste yapmak üzerine. Ben de ilk önce o şiiri besteledim. Ve bana çok ilginç gelen melodiler çıktı ortaya, İngilizcede söylemediğim melodiler çıktı. Ondan sonra merak ettim Nazım Hikmet başka neler yazmış diye. Öyle okumaya başladım, çok beğendim. Ve öyle bir albüm yaptım sadece onun sözleriyle.”
Nazım Hikmet’in şiirlerinde özgürlük ve doğa sevgisi vurgusu olduğunu ve büyük bir özlem hissedildiğini belirten Şahin, bu şiirleri başarılı bir şekilde caza uyarladığını söyledi.
Aşık Veysel’in parçalarını seslendirdi
Defne Şahin bir diğer projesinde ise Aşık Veysel’in türkülerini seslendirmiş: “Onun dışında bir Aşık Veysel projesi yapmıştım. Benim babam Sivaslı. Onun için Aşık Veysel yakın geldi bana. Çok güzel türküler söylemiş. ‘Aşık duo’ diye bir projem vardı. O da New York’ta oluştu bir İsrailli piyanistle, Guy Mintus. Onunla beraber Aşık Veysel’in parçalarını söyledik.”
Avrupa, Brezilya, Amerika ve Güney Afrika’daki caz kulüplerinde konserler veren, caz festivallerine katılan Defne Şahin, müzik yolculuğunu, kendisinin de yorumladığı Aşık Veysel’in parçasındaki gibi uzun, ince bir yolda sürdürüyor.
Kaynak: Mustafa Keleş / VoA