29 Nisan, Türk tiyatrosunun kurucu isimlerinden, yönetmen, oyuncu ve yapımcı Muhsin Ertuğrul’un 45’inci ölüm yıl dönümüydü. Türkiye’ye iki önemli kurumu, Darülbedayi ve Devlet Tiyatrosu‘nu kazandırmış “Baş Yönetmen” Ertuğrul’un mezarını İBBŞT yönetimi ve birkaç oyuncu ziyaret ederek karanfil bıraktı, kendilerine çok teşekkür ederim.
Kurumlar Neden Hatırlamadı?
“Baş Yönetmen” Muhsin Ertuğrul Türkiye’ye önemli kurumların yanı sıra birçok önemli sanatçıyı da kazandırdı. Koskoca Darülbedayi-İBBŞT bu çok önem arz eden ölüm yıl dönümünde, bırakın özel bir yapım ile anma töreni hazırlamayı, sadece çiçek bıraktı; Devlet Tiyatroları‘nda çıt yok. Mezarına karanfil bırakılarak hatırlanacak bir sanat adamı değildir “Baş Yönetmen” Muhsin Ertuğrul.
Türk toplumuna, önemli kurumlar, sanatçılar, belgeler, uluslararası başarılar bırakmış bir “Baş Yönetmen“dir.
Aşağıda doğumundan yaşam öyküsüne, yapıtlarına kadar tüm detayların sadece bir kısmı yer almaktadır. Daha fazlasını herkes araştırdıkça birçok kaynaktan öğrenebilir. Ben okudukça şaşırdım ve ne yapıyoruz sorusunu kendime tekrar tekrar sordum.
“Sanat, Siyaset Üstüdür!”
Bu ülkeye eserler bırakmış, bizim toprağımızın çok kıymetli bir ustasını hatırlamamak ne acı… Devlet işleri, kurum işleri derken var olma sebebimizi neden unutuyoruz? Yöneticiler ve idareciler sizlere soruyorum. Nasıl vizyoner olmayı hedefliyorsunuz?
Kurumların başında vizyoner yöneticiler olmalı. Nasıl olur da kendi insanımızı uluslararası alanlarda tanıtamayız, nasıl olur da ülke için kurumlar kazandıran bir “Baş Yönetmen“i her yıl özel bir tören ile anmayı unuturuz. Algılarımızı ve farkındalıklarımızı tekrar gözden geçirelim, derim. Özel bir tören her yıl sanata dahil olan yeni genç sanatçı adaylarını bilgilendirecek ve tarihimizi öğrenecek. Bazen yazılar değil görsel bir anma töreni farkındalıklarımızı oluşturacak.
Tekrar hatırlatmak isterim aşağıda yaşam öyküsü bulunan “Baş Yönetmen” Muhsin Ertuğrul‘un hayatına tekrar bir göz atın. Bulunduğunuz kurumlarda bulunma sebebinizi tekrar hatırlamış olursunuz.
Unutmayın ki, Mevlana’nın dediğince; “Eseri olmayanın yerinde yeller eser!”
“Anısına saygı”
Muhsin Ertuğrul’un Yaşam Öyküsü:
(Bilmeyip öğrenecek olanlar için ve bilip unutanlar için hatırlatma…)
1892 yılında İstanbul’da doğdu. İlkokulu Tefeyyüz Mektebi’nde okuduktan sonra Topbaşı Rüştiyesi’nde, Mercan İdadisi’nde okudu. Tefeyyüz Mektebi’nde okurken tiyatroya ilgi duydu ve aktör olmaya karar verdi. 1909’da Erenköy’deki Burhanettin Tiyatrosu’nda Arthur Conan Doyle’un, Sherlock Holmes oyununda ‘Bob’ rolüyle ilk kez sahneye çıktı. Bu toplulukla birçok oyunda rol aldı. Ailesi, sahneye çıkmasına karşı çıktığı için baba evinden ayrıldı ve tiyatro eğitimi için 1911’de Paris’e gitti. Orada Comédie Française ve birçok Rus tiyatro topluluğunun oyununu izledi.
1912’de İstanbul’a dönünce yönetmen ve oyuncu olarak çalışmaya başladı. İlk kez Shakespeare’in Hamlet oyununu sahneye koydu ve Hamlet rolünü oynadı. 1913’te Bursa’da Millet Tiyatrosu adıyla İsmail Galip Arcan, Behzad Arcan, Behzad Butak ve Kemal Emin Bara ile kurduğu Yeni Turan Temsil Heyeti’nde çok sayıda yabancı oyunu sahneledi ve bu oyunlarda oynadı. Aynı yıl Şehzadebaşı’nda Ertuğrul Sineması’nı açtı. Burada film gösterimleri yanı sıra Karanlık İçinde Buse, Fener Bekçileri gibi oyunlar da sunuldu. Sinemada film öncesi kısa gösteriler sundu.
1913 sonunda karıştığı bir siyasi olay nedeniyle sınır dışı edilince tekrar Fransa’ya gitti. Paris konservatuvarına tüm uğraşmalarına karşın giremedi, ancak oradaki tiyatrolar ve sinema stüdyolarında gözlemler yaptı; Jacques Copeau ve Andre Antoine’ın Odeon Tiyatrosu’ndaki çalışmalarını izledi.
Darülbedayi’de Sanat Yönetmenliği
1927 Şubat’ında İstanbul’a dönen Muhsin Ertuğrul, Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’ın önerisiyle Darülbedayi’de sanat yönetmeni oldu. 1949’da Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne getirilinceye kadar sürdürdüğü çalışmalarla kuruma bir şehir tiyatrosu kimliği kazandırdı. Sahne çalışmalarını düzen altına alan yönetmelikler hazırladı ve uygulamaya koydu. 1928’de Darülbedayi sanatçılarıyla başarılı bir Kahire turnesi yaptı.
Bu dönemde İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Faruk Nafiz Çamlıbel’in Akın piyesinde başrolde oynamış, Atatürk katıldığı bu prömiyerde Ertuğrul’un başarılı oyunundan etkilenerek ağlamıştır.
Devlet Tiyatrosu’nun Kuruluşu
1947’de kurulmakta olan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünü yönetmek üzere Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi’nin başına getirilen Muhsin Ertuğrul, artık sinemadan uzaklaşmaya ve tiyatro alanında çalışmalarını yoğunlaştırmaya başladı. Çeşitli aralıklarla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Tiyatroları Başrejisörlüğü görevini sürdürdü.
1947’de Ankara’da Küçük Tiyatro, 1948’de Büyük Tiyatro’yu kurdu. “Bir Komiser Geldi” oyunundaki müfettiş rolüyle oyuncu olarak son kez sahnede görünen sanatçı, 1950’de Büyük Tiyatro’da balo yapılmasına karşı çıkınca Demokrat Parti iktidarının tepkisini çekti ve görevinden istifa etti. Sanatçı o yıl, Handan Ertuğrul ile ikinci evliliğini yaptı.
Devlet Tiyatrosu’ndan istifasının ardından Yapı Kredi Bankası’nın çağrısı üzerine İstanbul’a gitti; Küçük Sahne’yi kurup genç sanatçılarla oyunlar yönetti. 1953 yılında Türk sinemasının ilk renkli filmlerinden biri olan “Halıcı Kız”ı çekti. Büyük başarısızlıkla sonuçlanan bu film, Muhsin Ertuğrul’un son sinema çalışması oldu. 1954’te ikinci kez Devlet Tiyatrosu genel müdürlüğüne getirilince Küçük Tiyatro ve Oda Tiyatrosu’nu açtı (1955). İzmir ve Bursa’da Devlet Tiyatrosu, Adana’da şehir tiyatrosu açılmasında emeği geçti (1957). 1958’de görevinden alındı; İstanbul Şehir Tiyatrosu’na başyönetmen olarak atandı.
İstanbul Şehir Tiyatrosu Baş yönetmenliği
Muhsin Ertuğrul, 1958-1966 yıllarında İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndaki baş yönetmenlik görevini sürdürdü. Bu dönemde çoğu yurt dışında eğitim görmüş yeni kuşak tiyatrocularla yeni bir dönem başlattı; Üsküdar Tiyatrosu’nu ve Kadıköy Tiyatrosu’nu açtı (1960-61); Rumelihisar temsillerini başlattı; Zeytinburnu Tiyatrosu’nu açtı (1965). 1964’te Türkiye’de ilk kez Brecht’in bir oyununu ve Shakespeare’in 400. doğum yıl dönümü nedeniyle beş sahnede beş Shakespeare oyununu sahneletti. Bu çalışmaları nedeniyle bazı eleştirilere hedef oldu. 1966’da İstanbul Belediye Meclisinin kararıyla başrejisörlük kadrosu kaldırıldı. Kamuoyunda, mecliste ve medyada büyük tepkilere yol açan “Muhsin Ertuğrul olayı”, Türk Tiyatrosu’na indirilen bir darbe olarak yorumlandı.
Şehir Tiyatrosu’nda baş yönetmenlik kadrosunun kaldırılmasıyla açıkta kalan Muhsin Ertuğrul, Federal Almanya ve İspanya’daki tiyatro eğitim yöntemlerini incelemeye gitti. 1967’de LCC Tiyatro Okulu’nda sahne dersleri, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde tiyatro eleştirisi dersleri verdi.
23 Aralık – 12 Ocak 1970 arasında 60. sanat yılını büyük programlarla kutlayan Muhsin Ertuğrul’a, 23 Ekim 1971’de Kültür Bakanı Talât Halman’ın çabasıyla Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya verilen Devlet Kültür Armağanı takdim edildi. 1974 yılında 82 yaşındaki Muhsin Ertuğrul, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine atandı. Semt tiyatrosu, öğle tiyatrosu, gezici tiyatro gibi çeşitli uygulamalarla yeni bir tiyatro seferberliği başlattı; Gültepe Tiyatrosu’nu ve Bayrampaşa Tiyatrosu’nu açtı (1974-75), Deneme Sahnesi’ni kurdurdu. Ne var ki iç çekişmeler üzerine 1976’da görevi bıraktı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazılarını sürdürdü.
Çağdaş Türk Tiyatrosu’nun temelini atan ve geliştiren Muhsin Ertuğrul’a 23 Nisan 1979’da Ege Üniversitesi’nce fahri doktor payesi verildi. Sanatçı, unvanını almak ve sanat yaşamının 70. yıl kutlamalarına katılmak üzere gittiği İzmir’de 29 Nisan günü kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.
Kaynak: Wikipedia