İkinci yazıya bu kadar ara vermeyi planlamamıştım. Hem yaz rehaveti hem de yurt dışından ardı ardına gelen yeğenlerimizden ötürü yazıya ve masada bekleyen işlerime konsantre olamadım. Asında bundan hiç de şikayetçi değilim. Bizim kuşağa çok yabancı, özellikle sosyal bilimlerle ilgili yeni terminolojiyi öğrenmek, onları dinlemek, vakit geçirmek işime de geldi diyebilirim.
Yine de bu tatlı bahaneler gecikme için okurlarımdan “kabulü ricasıyla” özür dilememe engel değil.
Konu ile ilgili ilk yazımın girişinde alıntıladığım Sibernetik biliminin kurucusu ve matematik bilimci Norbert Wiener’den yeni bir alıntı! Çok önemli, üstelik bir bilim kurucusu olan bu deha, 1948 gibi erken bir tarihte yazdığı “Cybernetics” adlı kitabında bakın nasıl bir öngörüde bulunmuş:
“İkinci Sibernetik bir endüstri devriminde, ortalama becerilere sahip sıradan bir insanın satın almaya değecek hiçbir şeye sahip olamayacağı.”
Wiener’in okuduğumda bana şok havuzu etkisi yapan öngörüsü üzerine yeğenlerle aldıkları eğitimleri ve geleceğin meslekleri üzerine de epey konuştuk. Bizim için en ilginç olanı İngiltere’de sosyal hayatın içinde kullanılan birçok yeni terminoloji kalıbının Türkçede karşılığının olmamasıydı.
Günümüz toplumundaki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin birey açısından nelere mal olabileceğini ve devamı halinde bizi nasıl bir dünyanın beklediği bu kadar net ve öngörülü açıklanamazdı. Teknolojinin rotasını insanlığın yararına olacak şekilde değiştiremezsek, özellikle YZ sistemleri, geleceğin olası distopik dünyasın da kilometre taşı işlevi göreceklerdir.
Bu yazıda, “YZ sistemleri insanlık yararına nasıl evrilebilir” sorusu üzerine genel argümanlardan söz edeceğim. Bu argümanların etkileri ve dolaşımı sınırlı da olsa değişik platformlarda tartışılan, dile getirilen, üzerine makaleler ve tezler yazılan başlıklardan oluşuyor. Meraklıları bu konudaki tartışmaları değişik raporlardan/platformlardan takip ediyorlar. Genel okuyucu açısından bu yazı bir özet/bilgilendirme amacını taşıyor. Her bir başlık aslında ayrı bir yazı konusu. Baştan kendimi iki ayrı yazı ile sınırlandırdım, ne yapalım.
YZ teknolojilerinin ve teknolojik inovasyonların rotasının tüm insanlığın yararına nasıl dönüştürülebileceğine yönelik genel argümanlar şu şekilde özetlenebilir:
- Teknoloji devlerinin aşırı piyasa gücünün dengelenmesi için parçalanmaları gerekliliği,
(ikinci sanayi devrimi sonlarında tröstlerin parçalanmasının sağladığı faydalar!) - Veri toplama ve kullanmaya yönelik yasal düzenlemelerin genel olarak yetersizliği ve kişisel verilerimizin “veri sahipliği kooperatifleri” yoluyla kontrol edilmesi, veri minimizasyonunun sağlanması,
- Küçük teknoloji şirketlerinin de var olabilmelerini sağlayacak daha demokratik bir teknoloji ekosistemi yaratılması,
- YZ teknolojilerinin algoritmalarının açık kaynaklı olması,
- Büyük YZ projeleri için bağımsız denetim organizasyonları kurulması, bu organizasyonların projeleri denetlemesi ve kamuya açık raporlaması,
- Sosyal medya algoritmalarının sorunlu yapısının acilen gözden geçirilerek manipülasyon ve bilgi kirliliğinin önlenmesi;
- Teknolojinin yönünün sınırlı elit/vizyoner grubun tekelinden alınarak, spesifik olarak inovasyonların toplumun sosyal, ekonomik refahına ve adil paylaşımına odaklanması, toplumun farkı katmanların bu amaçla katılımının sağlanması, biyoteknoloji ve tıp alanında kullanılan etik standartların adapte edilerek bu sistemler için de uygulanması.
Yukarıda sıralamaya çalıştığım sınırlı da olsa ısrarla değişik platformlarda gündemde tutulmaya çalışılan argümanlar hemen uygulamaya geçmelidir. Hızla harekete geçmemiz gerektiği de aşikârdır.
Geleceğimiz versiyonları üzerine ciddi bir çalışmanın ve entelektüel birikimin sonucu olarak Peter Frase tarafından yazılan “Dört Gelecek, Kapitalizmden Sonra Hayat” kitabından aşağıdaki paragrafı da alıntılayıp buraya koymak isterim. Meraklısına bu özel kitabı tavsiye ediyorum.
20. yüzyıl başının büyük sosyalist kuramcısı ve örgütçüsü Rosa Luxemburg şu sloganı popülerleştirmişti: ‘Burjuva toplumu bir yol ayrımında duruyor; ya sosyalizme geçilecek ya da barbarlığa dönülecek.’ Bugün bu söz her zamankinden daha fazla geçerlidir. Bu kitapta iki değil, dört gelecek öngörüsünde bulunacağım; dilerseniz iki sosyalizm ve iki barbarlık diye de düşünebilirsiniz.1
Sevgili dostumuz, finans sektöründe danışmanlık ve eğitimler de veren Dr. Vedat Güven, ilk versiyonunu da okuduğum “Yapay Zeka Felsefeye Karşı” isimli romanını bitirdi ve iki sayfalık özetle birlikte okumamız için gönderdi. Farklı bir bakış açısı/kurgu ile yazılan bu ilginç roman umarım yakın zamanda okuyucusu ile buluşur.
Veri “yeni dönemin altını” olarak tanımlanıyor. Dr. Vedat Güven ise veri için “yeni dönemin petrolüdür” diyor. Petrolün stratejik, kıymetli, kirli ve tehlikeli özelliklerinden ötürü bu tanımı yaptığının altını çizerek.
Meraklılarının tabii ki gördüğü, bana göre yakın dönemin çok önemli iki haberini paylaşmak isterim.
Popüler teknoloji girişimcilerinden Elon Musk, SpaceX aracılığıyla Mars’ı kolonileştirme hedefini açıkça ve kapsamlı şekilde ifşa etti.2 Musk’ın, Mars’ı kolonileştirme hedefi, birçok devletin gündemine almadığı/alamayacağı kadar iddialı ve bir o kadar da dikkat çekicidir. Üstelik hedefler içinde “koloni yönetim biçiminin de olduğunu” özellikle belirtmeliyim. Bu hedeflerin geleneksel devlet rollerinin ötesine geçmesi, teknoloji devlerinin/özel sektörün gittikçe artan gücü ve rolü ile günümüzde artık klasik devlet paradigmasından söz edilemez. Olağan dönem iflas etmiştir çünkü… “Şirketlerin iktidarı!” Yazıyı yazdığım dönemde hala yasak devam ettiği için altını çizeyim. Türkiye’de hiç bir siyasi partinin İnstagram kadar üyesi yok!
Abonesi olduğum bir bültende okuduğum bir başka haberi de paylaşarak devam edelim.
“OpenAI, Nvidia, Microsoft, Google ve Amazon’un da yer aldığı geniş katılımlı ‘Güvenli Yapay Zeka Koalisyonu’ (CoSAI) faaliyete geçti.3
‘Güven’, toplumun farklı katmanlarında nasıl algılanıyor acaba? En azından Koalisyonu oluşturanlar, yani teknolojiyi üretenler ile bu teknolojileri kullananlar açısından ‘güven’ ne anlam ifade ediyor? Takdiri ve üzerine düşünmeyi sizlere bırakıyorum.
Çok olası gözüken yakın dönemde “şirketlerin iktidarı” süreci gerçekleşecek gibi. Bana göre dev tanımı bile yetersiz kalan şirketler ile hükümetler arasında (tabi ki gelişmiş ülkelerde) şirketlerin seçilmiş otoritelerle bir üst perdeye taşıyacakları savaşlara tanık olacağız. Toplum bu savaşta tarafını nasıl belirler? İşte sorun da, tercih de tam burada!
Yazıyı yazarken çok güncel bir haber daha gördüm.
“AB YZ yasası bu hafta yürürlüğe girdi”4
AB, vatandaşlarını korumak için öncülük etti. Yolun hala başındayız ama çok umut verici denebilir mi? Emin değilim. Patent sayılarını baz alırsak yasal düzenlemenin hala yapılmadığı ABD ve tabi ki Çin. Çin’den etik yasal düzenleme beklemek saflık olur. ABD ise hala bir soru işareti.
Son olarak, teknolojinin demokratikleşmesi ve toplumun tüm kesimlerinin teknolojiye şeffaf, adil ve güvenilir erişiminin sağlanması gereklidir. Bu, eğitim fırsatlarının artırılması, dijital okuryazarlığın yaygınlaştırılması ve teknolojik altyapının her yerde erişilebilir hale getirilmesi ile mümkündür. Ancak bu şekilde, teknolojinin gücü herkesin yararına kullanılabilir. Tam da bu noktada ilginç bir veri ile yazıyı tamamlayalım.
Bugün insanlığının yüzde 95’inin internete erişimi var, ancak sadece yüzde 67’si internet kullanabiliyormuş. Yani 2,6 milyar kişi hala internetten mahrum.5 Sebebi de “yüksek maliyet”. Düşük gelirli ülkelerde aylık ortalama gelirin yüzde 9’u internet erişim maliyeti!
Bizim yaşlarımız için bazılarımıza göre uzak bir ihtimal gibi gözükse de, -insanlık böyle devam ederse- çocuklarımız ve onların çocukları için Wiener’ın öngörüsü gerçekten çok olası gözüküyor.
Farklı konularda da yazı kaleme almak için bu konuyu devam ettirmeyeceğim. YZ ve Fikri Mülkiyet sorunsallığı ile başlayan dört yazı yazdım. Teknoloji ve sinema dışında da yazmak hevesim var. Uzun yıllardır bir köyde yaşadığım için kültür ve sanat aktivitelerini de sadece yayınlardan takip edebiliyorum. Belki de şehirden göçen birisi olarak köy hayatı üzerine yazılar yazabilirim. Bakalım zaman neler gösterecek.
1 Peter Fraze: Dört Gelecek Kapitalizmden Sonra Hayat. KÜY. S.24