Salt Galata’da 7 Mart’da açılan “Mihri: Modern Zamanın Göçebe Ressamı” sergisi, imparatorluğun son döneminde yetişen portre ressamı Mihri’nin kimliği, yaşamı ve sanatına odaklanıyor. 9 Haziran’a kadar açık kalacak sergi, Mihri’yi Osmanlı-Türkiye, Fransa, İtalya ve Amerika’daki yaşamı bağlamında hem sanat hem de kadın tarihinin aktif bir öznesi olarak kuruyor.

Türkiye’nin ilk kadın ressamlarından biri olan aynı zamanda kadınlara üniversite düzeyinde sanat eğitimi veren ilk kurum olan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kuruluşuna da ön ayak olan Mihri Müşfik ya da Mihri Rasim’in ömrünün büyük bir kısmını yurt dışında geçirmiş olması, Türkiye sanat tarihi yazımında arka planda kalmasına neden olur. 1990’lı yıllarda Mihri hakkında yaşamını sanata ve resme adadığı ancak toplum tarafından anlaşılamadığı için sefalet içinde tükendiğine dair, romantik sanatçı imgesini Mihri özelinde yeniden üreten bir dizi yazı yayımlanır. Mihri için kurulan “Osmanlı’nın düşkün kızı” söylemi, akılda kalıcı, nostaljik ve romantik olsa da, hem doğru değildir hem de onun sanatçı ve eğitimci olarak yaşam hikayesini ve Osmanlı-Türkiye bağlamındaki sanat, sanat eğitimi ve kadın tarihi açısından önemini bulandırarak onu doğru değerlendirmeyi zorlaştıran bir etki üretir.

“Mihri: Modern Zamanın Göçebe Ressamı” sergisi ise Mihri’nin İstanbul’dan çeşitli Avrupa şehirlerine uzanan yaşamının izini eserleri, arşiv belgeleri, haritalar, gazete ve dergi yazıları eşliğinde sürerek birçok kritik dönemecin ardı ardına yaşandığı tarihsel bir aralıkta bir ressam, sanat eğitimcisi, göçmen ve kadın olarak Mihri’nin kimliğine, yaşamına ve sanatına dair çok yönlü bir perspektif sunuyor.

portresini yaptığına dair haber (tarihi bilinmiyor)
Rollins College, Olin Library Arşivi ve Özel Koleksiyonu
Mihri’nin yaşamı ve sanatının Osmanlı-Türkiye modernleşmesi bağlamında sanat ve kadın tarihinin araştırılması, yorumlanması ve yeniden yazımı için de önemli olduğunu belirtmek gerekir. 1885 yılında Kadıköy’deki Ahmed Rasim Paşa Konağı’nda doğan Mihri, Osmanlı’nın üst sınıf ailelerinden birinin üyesi olmasının sağladığı imkanla saray ressamı İtalyan Fausto Zonaro’dan resim dersleri alır ve sanat eğitimine Avrupa’da devam eder. İstanbul’a döndükten sonra 1914 yılında kadınlara yüksek öğretim düzeyinde sanat eğitimi veren ilk kurum olan İnas Sanayi-i Nefise’de önce hocalık ardından ise yöneticilik yapar. 1922’de İtalya’ya ardından da 1927 yılında New York’a taşınan Mihri, yaşadığı her şehir ve ülkede hem kimliğini hem de yaşamını yerleşik koşullara içkin bir şekilde yeniden kurar. Resim dersleri verir.
Amerika Birleşik Devletleri 32. Başkanı Franklin D. Roosevelt, mucit Thomas Edison, şair Edwin Markham ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de aralarında olduğu önemli toplumsal figürlerin portrelerini yapar. Sergiler açar ve okullarda bilfiil ders veren bir eğitimci olarak faaliyetlerinin yanı sıra, League of Women Voters [Kadın Seçmenler Topluluğu] gibi kadın hakları derneklerinin etkinliklerinde yer alır ve yapılanmakta olan Türkiye üzerine ve kadınların özgürleşmesine ilişkin halka açık konuşmalar yapar.

Sergide, bu bağlamda farklı koleksiyonlardan eserlerini, fotoğraflarını, Şişli, Kadıköy, New York ve Paris’teki atölyelerinin konumlarını gösteren haritaları, sergilerine dair gazete kupürlerini, kendisi ile yapılmış söyleşileri, kendisine dair anıları da içeren birçok belge eşliğinde Mihri’nin yaşamı ve sanatı hakkında bilgi edinilebiliyor.

Yapı Kredi Koleksiyonu
Sergi, henüz kadınların yüksek sanat eğitimi alamadıkları bir dönemde sınıfsal olanakları sayesinde resim eğitimi alan bir kadın ressamın kadınların sanat eğitimine erişebilmesi için girişimlerine ve İnas Sanayi-i Nefise’nin erken dönem öğrencilerinin çalışmalarına ve fotoğraflarına da yer vererek Türkiye’de kadınların sanat eğitiminin tarihine dair bir izlek de sunuyor. Aynı zamanda Mihri’nin Avrupa’nın farklı şehirlerinde ve New York’da bir göçmen kadın ve sanatçı olarak kendi kimliğini her seferinde yeniden nasıl inşa ettiğine ve oryantalist imgelemi kendi lehine nasıl dönüştürdüğüne dair de örnekler sunarak Mihri’ye dair katmanlı bir anlatı kuruyor. Dolayısıyla “Mihri: Modern Zamanın Göçebe Ressamı” sergisi, kendisi ile ilgili var olan romantik düşkün sanatçı imgesini kırarak Mihri’yi ve yaşamını gerçeklik zeminine yerleştiriyor. Sergi, kadınların hikayelerinin nasıl anlatılacağı, nostaljinin anlatıyı eleştirel okumalara açabilmek için stratejik şekilde nasıl kullanabileceğine dair iyi bir örnek ve Türkiye sanat ve kadın tarihi alanında yeni araştırmalar için de olanaklar sunuyor.