Ben bir film izlemedim, rüya gördüm.
İlk gençlik çağlarım hatta çocukluğum vardı Machuca’da.
Başka?
Gerçekleşmemiş hayallerim, iç sızılarım da.
İnanılmaz şaşırdım.
Bunca konuyu, hayatı, farklı zamanları, tarihi, acıyı, rüyayı, faşizmi, darbeleri, Allende’yi ve şahsında tüm devrimcileri, Pinochet’yi ve şahsında tüm diktatörleri, yoksulluğun simgesi Pedro Machuca’yı, orta sınıf kaypaklığının çocuk yüzü Gonzalo Infante’yi, buluğ dönemlerimizin asi prensesi Sivana’yı ve akla gelmesi olanaksız diğer sarsıcı ayrıntıları bir film nasıl böyle kendi içinde eritir ve ondan unutulmayacak bir hikâye çıkarır, inanın çözemedim.
Gezi olaylarının hemen hemen her gösteride kitleyi coşturmak amacıyla zıplayarak yapılan eylemiydi: Zıpla, zıpla, zıplamayan…
Siz bu toplu halde havaya sıçrayarak atılan direniş sloganının kökenini biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, öğrendim, hem de 1973’lerin Şili’sinde Allende’ye destek veren yoksul kitlelerin heyecanlı mitinglerini de anlatıma katan Machuca adlı filmden.
Yer Şili, yıl 1973, Allende’nin son yılları. Amerika, Türkiye dahil birçok coğrafyada ülkelerin silahlı kuvvetlerini kullanarak yaptığı darbelerden en önemlisini Şili’de gerçekleştirmek üzeredir. Sokaklar bir yandan Allende’ye sahip çıkan yoksulların, kitle örgütlerinin, gençlik kuruluşlarının eylemleriyle, diğer yandan yaprak kıpırdasa rahatı kaçan orta sınıfın, beyaz yakalıların her istediğimizi anında bulamıyoruz derdinden kaynaklanan tencereli, taslı protestolarıyla sarsılmaktadır. Bütün ekonomik kuşatmaya rağmen ayakta kalma mücadelesi veren komünist Allende’nin nasıl devrildiğini ve ülkenin diktatör Pinochet’nin kurduğu faşizan yönetime nasıl teslim olduğunu, Santiago’nun varoşlarında yaşayan Pedro Machuca ve yeğeni Sivana ile onların zengin bebesi diye tanımladıkları Gonzalo Infante’nin ilişkilerinden öğreniyoruz.
Gonzalo, kentin en tanınmış özel paralı okullarından birine gitmektedir. Okulun müdürü Peder McEnroe, Allende’nin estirdiği eşitlik ve demokrasi rüzgarından da etkilenerek içerdeki yapıyı biraz kırmak, değişim yaratmak amacıyla kentin yoksul bölgelerinde yaşayan sekiz çocuğu buraya parasız kabul eder. Machuca, Gonzalo’nun sınıfında onun hemen arkasındaki sırada eğitime başlar. Her ikisi de ayrı dünyaların insanı olan bu iki çocuğun arkadaşlığı bize hayatın hiç de adil olmayan yüzünü anlatırken ‘’Ya sen? Sen kendi ülkende benzer adaletsizlikleri yaşamıyor musun?” sorusunu sordurur.
Okula annesinin kullandığı özel araçla gidip gelirken dış dünyayı uzaktan ve güvenli bir ortamdan izleyen Gonzalo, ilk defa Machuca’nın evine gittiğinde görür Şili’nin öteki yüzünü. Baraka tarzındaki derme çatma evin tuvaleti bahçede içine çukur kazılarak yapılmış küçük bir kulübedir. Çocuk oraya girdiğinde midesi bulanır, kendini dışarıya zor atar. Machuca’nın yeğeni Sivana onun her şeye uzaydan gelmiş bir yaratığın şaşkınlığıyla bakmasına tepki gösterir, alay eder, küçümser. Günler sonra Gonzalo arkadaşını evlerine davet eder. Şaşkınlık sırası Machuca’dadır. Masadaki yemekler, aile bireylerinin kıyafetleri, Gonzalo’nun çalışma odasındaki resimli romanlar, tertemiz yatak çocuğu adeta büyüler. Çevresine rüyadaymış gibi bakar. Aile bireyleri piyasada bulunmayan tüketime yönelik pahalı isteklerini karaborsadan karşılamaktadırlar: Amerikan sigaraları, viskiler, şekerlemeler, konserve süt ürünleri, ambalajlı yiyecekler. Salondaki siyah beyaz televizyon, Sovyetler Birliği’ni ziyareti sırasında Brejnev’le tokalaşan Allende’yi gösterirken evdekilerin suçlayan, alay eden, aşağılayıcı ifadelerini Machuca üzüntüyle dinler. Çünkü Allende yoksulların dünyasında ulaşılmaz bir yere sahiptir.
Çocukların ilişki biçimleri Şili’de uçuruma dönüşmüş sınıfsal farklılıkları tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. Okula parasız olarak kabul edilen yoksul öğrencilere karşı diğer çocukların sergiledikleri tavır, ülkede yaklaşan kötü günlerin de habercisidir. Gonzalo mitinglerde bayrak, flama, sigara satarak ailelerine destek olan Machuca ve Sivana’yla beraber, komünistlerin düzenledikleri bir gösteriye katılır. Çocuklar, gençler el ele zıplarlarken bağırmaktadırlar:
Zıpla, zıpla, zıplamayan “mami”
Gonzalo diğerleriyle beraber hoplarken Sivana’ya “mami”nin anlamını sorar. Bu onların dünyasında zenginleri aşağılamak için kullandıkları bir deyimdir.
Zıpla, zıpla, zıplamayan “mami”
Sivana her şeye şaşıran, her şeyi ağzı bir karış açık izleyen Gonzalo’ya hiç unutamayacağı bir şey sunar. Varoşların dışında, ıssız bir yerde dolaşırlarken çocuğun elindeki konserve süt kutusunu çeker alır. Yere otururlar. Kız kutuyu delip sütün birazı içer, yutmadan Gonzalo’ya doğru eğilir, ağzındakini onun dudaklarına akıtıp emer. Hoşuna gitti mi diye sorar. Çocuk sarhoş gibidir. Kız aynı şeyi yineler ama bu defa onu soluksuz bırakırcasına öper.
Çocuklar el değmemiş dünyalarında neyi yaşarlarsa yaşasınlar, hangi rüyayı görürlerse görsünler hayat kendi gerçeklerini dayatmakta öylesine acımasız ki, Machuca adlı filmde de benzer olguyla yüzleşiyoruz. 1980 Türkiye’sinde Amerika odaklı darbenin soytarısı Evren kendi halkına neler yaptıysa, 1973’ün Şili’sinde de Pinochet aynı yöntemleri kullanmış. Kronolojik olarak Şili’deki darbenin bizden yedi yıl önce olması diktatörlerin bakış açılarını, yöntemlerini farklı kılmıyor. Hatta bu gerçeğin günümüzde de varlığını koruduğunu, bütün diktatörlerin birbirlerine benzediğini söylemekte hiçbir yanlış yok.
Machuca’da bundan kırk beş yıl önce Şili’de No A La Guerra Civil– Savaşa Hayır diyenlerin içeri atıldıklarını, öldürüldüklerini görüyoruz. Darbenin hemen sonrasında okulun müdürü Peder McEnroe komünist düşüncelerinden dolayı işinden kovuluyor. Onun eşitlik adına okula aldığı yoksul ailelerin çocukları askerler tarafından sille tokat dövülerek okuldan atılıyorlar. Hatta varoşlarda komünist avına çıkanlar, evlerinde Allende’nin resimlerini buldukları için Sivana’nın babasını yerde sürükleyerek götürmeye çalışırlarken vahşetin en çarpıcı fotoğrafına tanık oluruz. Babasını kurtarmak için onun üzerine kapaklanan Sivana askerlerin uyarılarına aldırış etmeyip yerden kalkmamakta direnince vurularak öldürülür. Arkadaşlarını merak ettiği için oraya tesadüfen gelen Gonzalo, Sivana’nın katledilmesini bütün ayrıntılarıyla izler. Bakar kalır. Askerler sonrasında herkesi toparlayıp götürmeye başlarlar. Gonzalo da bunlara dahildir. Çocuk ben onlardan değilim diye direnir. Derdini anlatamaz. Askerleri ikna edemeyeceğini anlayınca son kozunu kullanır, bakın bana der, kıyafetime, ayakkabılarıma bakın, hiç onlara benzer yanım var mı?
Sözün bittiği yedir bu: Hiç onlara benzer yanım var mı?
Her büyük yapıt gibi kendi sınırlarını aşan, dilini yerelden genele taşıyan, Şili’nin acısını hepimize kardeş payı yapan sarsan, sallayan, fırlatıp atan bir film, Machuca.
Ferhan Şaylıman Resmi Web Sitesi
Filmi politikfilm.org internet sitesinden izleyebilirsiniz