Kibar Feyzo bildiğimiz Kemal Sunal… Bir Atıf Yılmaz filmi bu. 1978’de çekilmiş. Memleketin en iyi tiyatro ve sinema oyuncuları, mesela Adile Naşit, Şener Şen, İlyas Salman, İhsan Yüce, Erdal Özyağcılar, Müjde Ar, Kemal Sunal ile birlik olup işin bir ucundan tutmuşlar. Her biri işini öyle güzel yapmış ki, birinin söylediği herhangi bir cümleden iki kelime -hatta kelimeyi bırakın, iki bağlaç bile çıkarsanız, sanki film tamamen o kendine has tadını kaybedecekmiş gibi… Yani öyle lezzetli işte…!
Müzikten görsellere, görsellerden senaryoya, senaryodan kullanılan efektlere kadar birbiriyle son derece uyumlu olan sahneler, insanı bir solukta filmi izlemeye zorluyor. Tabi estetik değeri bir yana, bu filmde beni en çok güldüren ve aynı zamanda ağlatan şey; filmin konusu diyebilirim.
Defalarca izlediğim bu filmin konusu “Başlık Parası”, daha doğrusu ağalık sistemi ve onun zulmü. Esas kızla (Gülo) esas oğlanın (Feyzo) aşkı da -doğal olarak- bu toplumsal meselenin arkasında kalmış ya da bilerek arkada bırakılmış diyebiliriz.
Başlık Parası
Burada “Başlık Parası”nı ağalık sistemindeki töre hukukunun bir alt başlığı olarak görmek mümkün. Bu alt başlık altında da kadının toplumsal pozisyonunu açmak-irdelemek-tartışmak gerek. Kısaca film komedi kılığına girip kendini kamufle etmiş olsa da, aslında politik, hatta toplumsal gerçeğimizi ayna gibi hiç çekinmeden şak diye yüzümüze vuran bir film.
Daha ilk sahnelerde köyün askerden dönen iki delikanlısı (Bilo ile Feyzo) koşup ağadan evlenmek için müsaade isterler. Köyün iyilik sever(!) ve pek sempatik(!) Maho Aga’sı müsaadeyi verir. İki delikanlı bu kez de bir an önce Hacı Hüsso’dan kızı Gülo’yu istemeye giderler. Ondan da “kısmi geçiş izni”ni aldıktan sonra Kibar Feyzo artık “gavur” anasını ikna etmek zorunda kalır. Tabi bu arada kızın fikrini kimse sormaz. Çünkü kızın fikrini sormak adetten değildir. Bu durum kızla anası arasındaki bir diyaloğa şöyle yansır;
ana: – gızlarıng gönlügne göre goca seçtigi nerde görülmüş? Baban kimi münasip göriiyyse gocan o olacach.
kız: – babam parayı münasip göriiiy…! Parayı kim coch veriiyse, beni onga veriiiiyy…
İşte sadece bu diyalog bile görücü usulü evlenme (evlendirilme) geleneğinin gerçek arka planını deşifre eder nitelikte.
Bu gerçekçi kurgu bağlamında başta filmin esas oğlanı Kibar Feyzo olmak üzere, Gülo’nun, Sakine Ana’nın, Maho Ağa’nın, Hacı Hüsso’nun ve hatta “alçak” Bülo’nun bile -rolleri icabı değerini bilmekte, başka bir deyişle bu yazıda ele almakta fayda var.
Filmin Kurgusu
Filmin kurgusu toplumsal dokuyu -siyah-beyaz karakter ayrımı yapmadan gerçekçi motifler üzerinden veriyor. Elbette komedi türü olduğundan birtakım abartılar var. Ancak abartılan toplumsal mesele, yani başlık parası-kadının evlilik ve aile kurumu içindeki pozisyonu değil. Karakterler aslında son derece ciddi olan bu toplumsal meseleyi abartılı bir mizah tekniğiyle derinleştirmişler. Mesela Maho Ağa “Ulaaa faşo nedir?” diye soru yönelttiğinde, Kibar Feyzo’nun verdiği cevap köylünün politik terimlere ne kadar yakın olduğunu ortaya koyuyor. Ya da Sakine Ana’nın oğluyla gelinini başbaşa bırakmamak için ettiği oyunlar, aynı aile üyelerinin sınırlı imkanlar çerçevesinde biraradaki yaşamının zorluğuna dikkat çekiyor. Hele Hacı Hüso’nun “kız oğlan kız(!)” olarak Gülo’yu Kibar Feyzo’dan geri alıp ikinci kez satmak istemesi, namus anlayışındaki çifte standardın ispatı şeklinde.
Kısacası bu filmin başarılı kurgusu sayesinde ağalık sisteminin çözülen değerlerini mizahi bir teknikle farkedebiliyoruz.
Ağalık sistemi ve Cumhuriyet hükümeti
Filmin sadece kısa bir sahnesinde şehirden gelen bir bürokratla Maho Ağa’nın diyaloğu ağalık sistemiyle hükümetin ilişkisini net olarak görmemizi sağlıyor. Öyle ki bu sahnede Maho Ağa’nın kendisinden daha yetkin gördüğü bürokrat karşısında ezilip büzüldüğüne, bir yandan da devletin sunduğu maddi imkanlardan faydalanabilmek için var olan durumu çarpıtarak anlattığına tanık oluyoruz. Fakat Kibar Feyzo onun bu çabasını saflık derecesindeki dürüstlüğü ve açık sözlülüğüyle boşa çıkarıyor. Çünkü gerçekte Feyzo ne ağalık sistemindeki kurnazlık, ne de hükümet tarafındaki bürokrasiyle barışıktır. Tabi bürokrat gittikten sonra Maho Ağa bunun acısını Feyzo’dan fazlasıyla çıkarıyor, o başka…
Feyzo’nun karşıtı olarak Bülo
Filmin toplumsal-gerçekçi yanını güçlendiren sahnelerden bazıları da Bülo karakterinin ağayla ilişkisinde görülüyor. Bu ilişkide güce ve zulme şartsız-koşulsuz bağlı olmaya tanıklık ediyoruz. Ancak Bülo’nun tavırlarında biat kelimesindeki negatif yüklemi bile aşan, son derece çirkin-tehlikeli-çıkarcı-kindar-hesapçı-sinsi bir anlayış ve ona bağlı davranış biçimi göze çarpıyor. Aslında bu anlayış, daha doğrusu toplamdaki Bülo karakteri filmin gizli motoru olarak da algılanabilir. Çünkü film Bülo’nun ispiyonculuğu sayesinde bir çatışma noktasından ötekine sıçrıyor. Bülo Maho Ağa’yı manipüle edip Kibar Feyzo’nun sürekli kovulmasına sebep olmasa, Feyzo şehre gitmeyecek, ve böylece ufku da gelişmeyecektir.
Feyzo’nun köyü terk ettiği sahnelerde kendi kendine yaptığı konuşmalar da ilginç. Her seferinde düşüncelerinin biraz daha netleştiğini ve radikalleştiğini görmek mümkün. Bu sahneleri kahramanın kendisiyle ve ağayla hesaplaşması, -hatta biraz daha ileri gideyim;- bilinç sıçraması olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Mücadele
Filmi izleyen herkesin bildiği gibi Kibar Feyzo İstanbul’daki yaşama biçimini alıp köyüne getirir, orada uygulamak ister. En dikkat çeken yenilik girişimi her ne kadar “umumi tuvaletin inşası” olsa da, filme damgasını vuran ve finali hazırlayan düzeni değiştirmek için başvurulan mücadele yöntemleridir. Öyle ki yürüyüşler, duvar yazıları, gizlice herkese duyuru yapma ve en sonunda daha iyi çalışma şartları için köyü topluca terk etmeye kalkma Maho Ağa’yı çok korkutur. Hatta o korkusu Maho Ağa’nın sonunu hazırlar.
Filmin sonlarına doğru, kendi özel havuzunda fötür şapkasıyla yüzen Maho Ağa, davul-zurna sesi duyduğunda;
“Bu nedir ula? Benden habersiz köyde dügün mü gurulmiştir?”
diye sorar. Tabi ki Bülo kendisinden beklenen cevabı hiç zaman kaybetmeden verir;
“Bu dügün değil, cenk havasıdır ağam.”
Derken Maho Ağa bir yanında Bülo, öte yanında filmin ikinci kötü adamı Hacı Hüsso ile birlikte köyü terk eden kalabalığın önüne dikilir. Ölür.
xxx
Filme mahkemedeki ifadesiyle başlayan Kibar Feyzo’yu filmin sonunda yine mahkemede sanık kürsüsünde görüyoruz. Orada bin yıllık yokluk, yoksulluk ve zulmü kendi kısa hayat hikayesinde anlatmaya çalışan Feyzo, Maho Ağa’nın öldüğünü ama yerine gelen ağanın Maho Ağa’yı arattığını söyler. Yani ağalık sistemi her şeye rağmen devam etmektedir. Bu hiçbirimizin duymak istediği bir son değildir belki, ama yüzleşmek zorunda olduğumuz kendi tarihsel gerçeğimizdir.
Evet, 1978 yapımı olan Kibar Feyzo bir Atıf Yılmaz klasiği. Filmin konusu bugün olmuş hala tartışılmayı bekliyor.
İzlemek isteyenlere iyi seyirler diliyorum.