Amed Gökçen, Zeynep Altop ve Bade N. Çayır imzasını taşıyan “Kaz Dağları’ndan Toroslar’a: Tahtacı Türkmen Alevileri” adlı kitap İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Kitap 2015 yılından itibaren 10 ilde sürdürülen antropolojik çalışmanın bulgularına dayanıyor.
“Kaz Dağları’ndan Toroslar’a: Tahtacı Türkmen Alevileri” 2015 yılından itibaren Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Aydın, Manisa, Muğla, Denizli, Burdur, Antalya ve Mersin’de sürdürülen antropolojik çalışmanın bulgularına dayanıyor. Tahtacı topluluğunun sesli ve yazılı ürünlerini kayıt altına alan çalışma, dijital ortamda dinlenmek üzere hazırlanmış ses kayıtlarından ve bu ses kayıtlarında yer alan nefes, dua ve türkülerin ait olduğu dini ve kültürel arka planı anlatan bir metinden oluşuyor.
Amed Gökçen, Zeynep Altop ve Bade N. Çayır’ın uzun bir döneme yayılan çalışması, titiz ve detaylı bir biçimde kaleme alınmış bir kültür anlatısı olmanın yanı sıra, 200’e yakın nefes, dua ve türkünün kaydını dijital ortamda erişilebilir kılarak araştırmacılara ve konuya ilgi duyanlara muazzam bir arşiv sunuyor ve etnografik saha çalışmasının iyi bir örneğini oluşturuyor.
2015 yılından itibaren Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Aydın, Manisa, Muğla, Denizli, Burdur, Antalya ve Mersin’de sürdürülen antropolojik çalışmanın bulgularına dayanan kitapta Tahtacıların kendi seslerini ve anlatılarını esas alan çalışmada Alevi inancının değil, Tahtacı topluluğunun merkeze alındığını vurgulayan yazarlar, Tahtacılara dair ispatı mümkün olmayan ve genellemelere dayanan tartışmaların sorunlu içeriğini değerlendirmek yerine kendileri tarafından anlatılan gelenek ve göreneklerini tarihsel bilgi olarak geçerli kabul etmişler.
Kitabın giriş bölümünde Tahtacı topluluğunun kökenine dair belirtilen neredeyse her türlü tarihsel bilginin, ispatı mümkün olmayan “ihtimaller”, “benzerlikler” ve “öngörüler” etrafında şekillenen bir algının sonucu olduğuna işaret eden yazarlar araştırmada izledikleri yolu şu şekilde tarif ediyorlar:
“Tahtacıları Moğollar’dan kaçarak Anadolu’ya yerleşen Oğuz boylarına, Ağaçeri’ne, İran’dan göç etmiş Şii topluluklara; Göktürklere veya Şamanist topluluklara benzetmenin; onlara Bağdat, Horasan; Türkistan, Orta Asya, Anadolu, İran ve hatta Suudi Arabistan gibi tarihsel anavatanlar bulmanın; Türk, Türkmen, Yörük gibi kimlikler tespit etmenin, Şii, Şamanist, Sünni, Alevi gibi inançlara zapt etmenin nasıl bir anlama geldiği ve ne sebeple yapılıyor olduğu gün geçtikte daha net bir biçimde anlaşılır olmaktadır. Muhtemel her türlü zapt ve genellemeden kaçınmak amacıyla, mevcut çalışmaya başlarken ve tabii tüm çalışma süresince, şu şekilde düşünmekte fayda gördük: Tahtacılar bu topluluklardan herhangi birinin uzantısı veya kolu olabileceği gibi, yaşadıkları coğrafyanın oluşturduğu kültürün bir sonucu da olabilir. Başka bir ifadeyle Tahtacılar, sadece ve sadece Tahtacı olabilir ve bu tam da kendilerini bir topluluk olarak Tahtacı başlığı altında nasıl tanımladıklarıyla ve bir Tahtacı kültürü başlığı altında gerçekleştirdikleri kültürel ve dinî pratikler ile ilgilidir.”