HDP milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun meclis plan bütçe komisyonunda parti adına yaptığı bir konuşmada, AKP’nin devletçi politikalarını Sovyetler Birliği’ndeki Bolşeviklere, işçi iktidarına benzetti (*). Katırcıoğlu, AKP’yi Bolşevik (Rusça çoğunluk) olarak değerlendirip HDP ve kendisini Menşevik (Rusça azınlık) olarak tarif etti. Sanki Rus devriminde durum buymuş gibi…
Birincisi, bu benzetme AKP’ye bir eleştiri hiç değildi. İkincisi, AKP ve HDP’nin meclisteki konumunu Rus diliyle ifade etme isteği değildi. Üçüncüsü, bu bir tarih bilgisi eksikliği de olamaz. Katırcıoğlu hem akademik ünvana –profesör- sahiptir hem de kendini Dr. Hikmet Kıvılcımlı geleneğinden gelen biri olarak tarif etmektedir. Bugün de sol bir grubun –partinin- üyesidir.
Bu ifade Bolşevik işçi devrimini basitçe eleştirmek değil çarpıtıp karalamak anlamına geldi.
AKP’nin bu benzetmeden hiç alınmadığı görülüyor. Ancak bu benzetme HDP’ye oy vermiş veya parti içinde faaliyet gösteren devrimci sosyalist kesimlerin ağrına gitti.
Erol Katırcıoğlu bu duruma üzülmemiş olacak ki, Yeni Yaşam gazetesinin bugünkü sayısında, özeleştiri verip ‘yanlış bir benzetme ve ifadem oldu’ diyeceğine, siyasal küstahlığa varan bir makale kaleme aldı. Kendisini eleştirenleri Stalinist olmakla suçladı. Haksızlığa uğradığını düşünüyor olmalı.
Katırcıoğlu eğer HDP milletvekili olmasaydı, bu tür zırvaları ifade edenlere ‘canı cehenneme’ deyip, cevap verme gereği bile olmazdı. Ancak hepimizin oylarıyla seçilmiş bir milletvekili olarak bu sözleri ifade etti. HDP adına sözaldığı meclis kürsüden burjuvazinin ağzıylan konuşup devrimci işçi iktidarını AKP’ye benzetti.
Katırcıoğlu’na parti içinden tepki geldi. Alp Altınörs Katırcıoğlu’na Sovyetler Birliği’nin tarihsel değerini vurgulayarak, AKP’nin kimin partisi olduğunu ve AKP’nin Sovyetler Birliği gibi bir rejim kurmak istemediğini hatırlattı.
HDP’nin Onursal Başkanı ve eski milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise, twitter hesabından Katırcıoğluna Bolşevik ve Menşevik kimdir hatırlatması yaptı.
Bu tepkiler önemlidir ama yetersizdir. İşin özüne inmemektedir.
Dedik ya hem profesör hem de sol siyasal gelenekten gelip bugün de adında sol olan bir grupta yer alan bir kişininin tarih bilmezlik veya Rus devrim tarihindeki Bolşevik ve Menşevik ayrımlarının gerçek karşılıklarının ne anlama geldiğini bilmemezlikle ilgisi çok küçük bir ihtimaldir.
Dolayısıyla ona Sovyetler Birliği’nini kıymetini veya devrim tarihini hatırlatmak işin özünü görmezden gelmek olur. Katırcıoğlu apaçık ki, tüm bunları bilerek söylemiştir ve nitekim birgün sonraki (bugünkü) gazete makalesinde söylediklerini savunmuştur.
Çok açık ki, Katırcıoğlu Yeşiller ve Sol Gelecek adıyla faaliyet yürüten popüler olarak Yetmez ama Evet’ci olarak bilinen bir sol grubun devrim ve Bolşevikler hakkındaki yanlış ve liberal siyasal görüşünü, Bolşevik düşmanı siyasal görüşlerini ilgisiz bir mevzuya yedirmiştir. Mesele budur.
Bu düşünce ve ifade özgürlüğünü hiçe saymak değil, benim oyumla seçilmiş ve parti adına konuşma yaparken genelin görüşleri dışında bir yaklaşımı ifade etmesidir söz konusu olan. HDP Bolşevik değildir kuşkusuz ama Bolşevik ve devrim düşmanı bir çizgide de değildir.
İşte eleştiri buraya yapılmalı, HDP’nin yarattığı siyasal zeminin yol açtığı liberal siyasal özgüven eleştirilmelidir. Çünkü ona bu özgüveni kazandıran HDP’ye oy veren bizler gibi onu vekil yapan bileşen hukuku ve merkezinde yer alan Kürt hareketinin siyasal kapsayıcılık adına bu tür liberallere hakettiklerinden fazlasını bahşetmiş olmasıdır ve bu yeni değildir.
Sözlerindeki ısrarı, ifade özgürlüğü değil siyasal küstahlıktır, parti kamuoyundan ve bileşenlerinden bir özür dileme zahmetine bile katlanmamıştır.
Dolayısıyla Katırcıoğlu vakası, HDP’nin zaafıdır. Parti içindeki sol liberal özgüvenin dışa vurumudur. Siyasal küstahlıktır.
———–
(*) Meclis tutanaklarına yansıdığı kadarıyla Katırcıoğlu şöyle demiş: “Sizler bu ülkede bir tür Sovyetler Birliği kurmaya çalışıyorsunuz gibi geliyor bana yani -gerçekten tuhaf ama- sizler Bolşevik’siniz, bizler de Menşevik gibi kendimi hissediyorum burada ve Bolşevikler de Duma’da çoğunluktaydı ve onların istediği oldu, onların isteği üzerinden sistem belirlendi ve sistem özü itibarıyla devletçiydi. Yani bir ‘gros plan’ vardı, her şeyi planlıyordu. Kimin ne giyeceğine, kimin ne yiyeceğine neredeyse karar veriyordu. Süreyya Bey (Süreyya Sadi Bilgiç kast ediliyor -bn.) siz de duyun, Adalet ve Kalkınma Partisini bir tür Sovyetler Birliği, Sovyetler Birliği Komünist Partisine benzettiğimi söylüyordum. Siz de duymuş olun.”