Mersin’de kentsel dönüşüm projesinin devam ettiği Barış Mahallesi sakinlerinin yaşamını konu edinen ve üç kadın fotoğrafçının kolektif emeğiyle hazırlanan Semt-i Çukur fotoğraf sergisi ziyaretçilerle buluştu.
Kolektif Kadın Fotoğrafçılar Fevziye Yürek, Tülin Şahin Okay ve Selda Aktay’ın bir yıllık sürede tamamladığı Semt-i Çukur belgesel fotoğraf sergisinin açılışı İçel Sanat Kulübü’nde yapıldı.
16 Kasım’a kadar sergilenecek olan fotoğraflar; kentsel dönüşüm projesi sebebiyle Barış Mahallesinde yaşayanların mekânsal olarak yerlerinden olmaları, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan yaşamlarının değişmesi ve bunun sonucunda aidiyetlerini yitirmeleri, yoksulluklarının derinleşmesini konu alıyor.
Fotoğrafçı Fevziye Yürek, bu çalışmayla kentsel dönüşümün Barış Mahallesi sakinlerine etkilerini göstermeyi amaçladıklarını söyledi.
Serginin bağlamını kentsel dönüşümün yarattığı yoksulluk üzerinden kurmaya karar verdiklerini dile getiren Yürek, “Kentsel dönüşüm bir kesimi memnun ederken, o alanda yaşayan alt gelir grubundaki kesimi daha da yoksulluğa itiyor. Barış Mahallesi yoksul bir mahalle cüzi kiralarla bu evlerde oturan insanlar kentin çeperlerine itilerek daha farklı sorunlar ve daha fazla yoksullukla boğuşuyorlar. Mahalle sakinlerinin kentsel dönüşüm kararın neresinde duruyorlar göstermek istedik” dedi.
“BU SERGİ KADINLARIN ORTAK EMEK ÜRÜNÜ”
Bir diğer fotoğrafçı Tülin Şahin Okay ise, bu çalışmanın her aşamada kadın fotoğrafçıların kolektif emeği ile oluşturulmasının önemine vurgu yaptı.
Semt-i Çukur belgesel fotoğraf çalışmasıyla kentsel dönüşümün, medyada görünmeyen yüzü olan gerçek hayatların gerçek hikayelerini tarihe not düşmeyi hedeflediklerini belirten Okay, şunları söyledi:
“Barış Mahallesinde yaşayan halkın derin yoksullukları sebebiyle hangi koşullarda, hangi yollarla yaşamaya çalıştıklarını, sosyal dayanışma biçimlerini, ürettikleri ortak çözüm kültürlerini yansıtmak ve kentsel dönüşüm projesinin üzerindeki etkilerini ifade etmek için günlük yaşam hikayelerini ele aldık.
Aslolanın insan olduğu, mekânsal adalet ve eşitliğin sağlandığı, sosyal olanakların ulaşılır olduğu kentlerin hedeflendiği daha hümanist ve eşitlikçi projelere ihtiyaç var”
Kaynak: PİRHA / Fatoş Sarıkaya