CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önerisiyle Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı gösterildi.
Bu adaylıktan her iki taraf da siyaseten çok memnun olduğu anlaşılıyor. Alper Taş, CHP Parti Meclisi’nde adaylığının kesinleşmesi üzerine “Büyük bir güven duymuşlar, büyük bir güven vermişiz” yorumunu yapıyor. Belli ki CHP PM de Alper Taş’tan memnun.
Herhangi bir ÖDP’li değil de (ki, Beyoğlu aday adayları arasında aday olmaya çok yakın bir başka ÖDP’li vardı, üstelik yerelden biriydi) Alper Taş’ın seçilmiş olması, verilmek istenen siyasi mesaj için önemlidir.
Yerelden adaylık meselesi
Ordu Çamaş’ta ÖDP ilçe başkanının CHP listesinden seçimlere girmesinin bir yerel anlamı olabilir. Aday Ahmet Kesik’in Çamaş’ta sevilen, sayılan biri olduğu belli. Peki, Alper Taş’ın Beyoğlu yereliyle teması nedir? Toplumsal zeminde bir teması, tanınmışlığı var mıdır?
Alper Taş’ın Beyoğlu ilçesiyle tabii ki teması var: Ancak bu temas siyasidir. Gezi İsyanıyla, 1 Mayıs ile, İstiklal Caddesindeki eylemlerle sınırlı bir temas. Merkezi siyasetle ilgili bir temastır, hepimizin olduğu kadar.
Yani bu bir yerel ittifak sayılamaz. Ne Ordu Çamaş adayına ne de Fatsa’da Fikri Sönmez’in adaylığına benziyor, benzetilebilir. Üstelik Terzi Fikri bağımsız adaydı.
CHP ile yerel, pratik bir ittifaktan değil, yankısı tüm Türkiye’de hissedilecek siyasi bir ittifaktır sözkonusu olan. Alper Taş yerel ittifak derken ‘yerel’in anlamını kaydırıyor.
Nitekim kendisi de ifade ediyor: “Mesele benim CHP’den adaylığım meselesi değil” diyen Taş, “Ben sosyalistim. Beyoğlu’ndaki çalışma sosyalistlerle CHP arasında özel bir işbirliği yapabilecek miyiz, ittifak mı olacak yoksa Alper Taş’ın adaylığı mı olacak. Olaya buradan bakıyoruz” diyor. Tam da son söylenen olmuştur: Bu bir Alper Taş adaylığıdır, özeldir ve CHP-ÖDP siyasi ittifakının sembolik ifadesidir.
7 ay önce… ‘çakmıştı’
Alper Taş’ın adaylığına samimice “kötü mü olur bir sosyalist aday olmuş, fikirleri değişmemiş, CHP’li olmamış” diye yaklaşılabilir mi? CHP gibi bir düzen partisi listelerinden sosyalist bir partinin liderinin aday olması, pratik değil siyasi bir anlam taşır. Kötü mü olur sorusuna, evet kötü olur demek gerekiyor.
Meselenin parlamentoya, belediye başkanlığına gelmek olmadığını herkes biliyor, Taş da biliyor. Nitekim bir söyleşisinde HDP’nin barajı geçip meclise girmesinin siyasi durumu değiştirmediğini söyleyerek haklı olarak bu tür vekillik peşinde olmanın zayıf yönünü açığa çıkartmıştı.
Üstelik, 7 ay önce doğrusunu yine Alper Taş yapmıştı, CHP’nin milletvekili seçimlerindeki teklifini, üstelik siyasi sebeplerle geri çevirdi.
Alper Taş’a 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde CHP listelerinden adaylık önerilmişti ve Alper Taş bu teklifi kabul etmemişti. CHP baskısı karşısında Alper’in adaylığı kabul etmemesi üzerine ÖDP çevresinde büyük bir ferahlama olmuş ve attığı tweet çok paylaşılmıştı.
Alper Taş, yaptığı açıklamada kinayeli şu ifadeleri kullandı: “Bir çok dost, yurttaş vekil olmamı çok istedi. Onları üzdüm, beni bağışlasınlar. Bazıları ise “bir vekil adayı olsun da çakalım” beklentisindeydi onları da bir kez daha hayal kırıklığına uğrattım. “Taş yerinde ağırdır”. Parlamentoya değil, parlamento dışı muhalefete adayım.”
Alper Taş, bu sefer bize ‘çaktı’.
Cumhur İttifakını kim geriletebilir?
AKP-MHP ittifakı karşısında tutum almak ve onu geriletmekse mevzu, bunun seçimler yoluyla olmayacağı çok açık. Parlamentoda vekil sayınız ne olursa olsun, temsil ettiğiniz belediye başkanlıkları ne kadar çok olursa olsun, vekilleriniz tutuklanabiliyor, belediyelere kayyum atanabiliyor.
Şimdilik HDP ekseninde süren bu baskı politikalarının yer yer CHP’yi de içine aldığını görüyoruz. Krizle birlikte merkezi iktidarın baskı aygıtları daha da sertleşecektir. Demokratik her açılım onları zayıflatıyor. Baskıdan başka çıkışları bulunmuyor.
Fotoğraf şudur: HDP’nin büyükşehirde aday çıkartmaması ile birlikte Alper Taş’ın adaylığı solu CHP’ye yönlendirmiş bulunuyor. İşin özeti bu… İşlem tamam: Devrimci demokratlar ve bazı sosyalist parti ve eğilimler AKP-MHP İttifakına, İslamcı-Irkçı sağ bloğa karşı, CHP merkezli İYİ Parti ortaklı başka bir burjuva cephede toplanmıştır. Böylece, emekçi sınıfların ve yoksul halkın öfkesini ileri taşıma görevi yine ertelenmiştir.
Kuşkusuz bu sağa kayış ve iki gerici burjuva kampta, ‘kötü’de buluşma ne Türkiye’de ne de Dünya’da bir ilk. 1930’lu yıllarda ve sonrasında İkinci Dünya Savaşında Avrupa’da faşizme karşı “Halk Cephesi” siyaseti ne ise, bugün ÖDP ve HDP’nin çizgisi de o dur. Yani kriz ve savaş koşullarında kitleleri sınıf aidiyetlerine ve sömürü karşısındaki yerlerine göre değil, AKP-MHP ittifakını geriletmeye, siyasi alanını daraltmaya, kayyumları geri almaya yönlendiriyorlar ve CHP’yi adres gösteriyorlar.
Eğer bu yönlendirme bir halk hareketini ve devrimi hedeflemiş olsaydı, yine de içinde yer almaya değerdi. Ancak öyle görülüyor ki, Alper Taş’ın Beyoğlu hedefi de, HDP’nin belediyecilik anlayışı da devrim fikrini değil, düzen içi alternatif yaratma kaygısını benimsemiştir. Bir başka bağlamda Dersim Ovacık deneyimi de benzer bir alternatif peşinde oldu.
Burjuva düzenin yarattığı işsizliğe, yoksulluğa, kadın düşmanlığına, ulusal baskıya, mezhepçiliğe, doğanın tahribatına, cinayetlere karşı tek alternatif burjuva kurumların içinde oyalanmak üzere politikalar geliştirmek değil, yeni sınıf ayrıcalıklarına yol açmayacak toplumsal bir devrimi emekçi sınıflarla birlikte örgütlemektir.
Seçimler ve adaylıklar önemlidir, ancak bunlar toplumsal devrime çağrımızı daha geniş çevrelere ulaştırmak için olabilir ve olmalıdır!