İşçi sınıfının burjuvaziden bağımsız bir sınıf olduğunu anlaması belirli bir zaman aldı. Kendisine ait ayrı ve farklı çıkarlarının farkına varması, kapitalist toplumda bir geleceğinin olmadığını görmesi, O’nu kendisini savunmak üzere acil talepler/hedefler tespit etmeye itti.
Acil talepler/hedefler
1830-40’lı yıllar işçilerin İngiltere, Avrupa ve Amerika’da acil hedefler tespit edip, hazırlanıp, örgütlendikleri ve mücadele ettikleri yıllardı. Bu aynı zamanda Marksizmin doğuşuna yol açtı.
İngiltere’de Çartist Hareket, Amerika’da Ulusal Reform Derneği, Avrupa’nın devrimci halk kitleleri işçi sınıfı için acil hedefler belirlediler.
Çartist Hareket 1837-38 yıllarında işçi sınıfının burjuvaziden bağımsız çıkarlarının simgesi oldu. Sınıf mücadelesinin siyasal ayağının öneminin farkına varan İngiliz işçiler genel oy hakkı (erkeklere) verilmesi, parlamentonun her yıl yenilenmesi, seçimlere dair bir dizi talebi kaleme aldıkları ‘Halkın Şartı’ metnini imzaya açıp parlamentoya sundular. Öyle ki, 21 Mayıs 1838’de İskoçya’nın Glasgow şehrinde 150 bin kişinin toplanmasıyla bir eylem gerçekleşti, böylece hareket geniş kitlelere maloldu.
1840’lı yıllarda ABD’deki Ulusal Reform Derneği toprağın yeniden bölüştürülmesi, 10 saatlik işgünü, köleliğin kaldırılması talebiyle kampanyalar yürüttü. Sonraki on yıllarda Emeğin Şövalyeleri, Emekçiler Partisi acil işçi hedeflerine dayanan hareketler oldular.
Temmuz 1830 Devrimleri esas olarak Frasa’nın iki şehrinde Paris ve Lyon’da yoğunlaştı, sonradan Avrupa’ya yayıldı. 18 yıl sonra 1848 Devrimleri patlak verdi. Komünist Manifesto’da en öz biçimde ifade edilen 10 maddelik talepler programının oluşmasına yol açan bu devrim hareketleri oldu: Toprak mülkiyetinin kaldırılması, artan oranlı vergi, miras hakkının kaldırılması vb.
Marksizmin doğuşu
1848 Devrimleri, burjuvazinin işçi sınıfına ihanetiyle son bulunca, feodal düzene karşı oluşturulan geçici yol arkadaşlığı sona erdi. ‘Sürekli Devrim’ bu mecrada doğdu: Demokratik haklar için mücadeleye işçi sınıfı öncülük etmeliydi. Burjuvazi devrimci barutunu tüketmişti.
İşçi hareketinin yenilgisinin ardından Marksizm, hareketin deneyimini, mirasını, en ileri kadrolarını taşıyan siyasal akım oldu. Bundan böyle Marks ve Engels ile ifade edilen Marksist eğilim, parti olarak örgütlendi. Komünist Birlik kuruldu ve Komünist Manifesto yayınlandı.
Kuşkusuz tek bir sosyalizm/komünizm anlayışı yoktu. Ancak yanlızca Marksizm ‘işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacak’ diyordu. Diğer sosyalizm anlayışları genellikle işçileri kurtarılması gereken bir sınıf olarak görüyor ya da reformlarla sınırlı kalıyordu.
1864’te Birinci Enternasyonal kurulduğunda komünizmin ve sosyalizmin geniş yelpazesi bu uluslararası örgütte yer aldı. İngiliz radikaller, sendikacılar, Fransız ütopik sosyalistleri, cumhuriyetçiler, Blanquistler, Prodhon ve Bakunin gibi farklı anarşist eğilimler, Marks ve Engels biraradaydı.
Enternasyonal içindeki tüm eğilimler, farklı ve zıt siyasal yollar öneriyor, zengin ama bir o kadar da içinden çıkılmaz tartışmalara yol açıyorlardı. Ancak tüm bunlar işçi sınıfının kurtuluşu için yapılan tartışmalardı. Böylece Avrupa’ya sosyalist fikirleri yayıldı.
1871 Paris Komünü işçi sınıfının hedeflerini daha açık hale getirdi ve radikalleştirdi. Ancak işçi sınıfı bu siyasal gelişmelerle karşılaştırıldığında eşitsiz gelişmekteydi. İşçi sınıfının maddi gücü ile onun bileşenlerinin siyasal gelişkinliği arasında giderek ve belirgin bir açı oluştu. Bu nedenledir ki Marks, Paris komüncüleri için ‘göğü fethetmeye’ çıktılar diyordu.
1889’da kurulan İkinci Enternasyonal, 1905 ve 1917 Rus devrimleri, 1919 Üçüncü Enternasyonal ve 1938 Dördüncü Enternasyonal politikleşen işçi hareketinin örgütleri oldular. Devrimci Marksizm artık işçi sınıfı demekti ve komünizm işçi sınıfının ideolojisiydi.
Politikleşen işçi hareketi içindeki tartışmaları yakından baktığımızda ‘acil talepler’ geleneğinin sürdüğünü görüyoruz. Rus Devrimi başlı başına böyledir. 1905 devriminde kitleler ‘Barış, Toprak, Ekmek’ dedi. Lenin’in Ekim devrimi öncesi kaleme aldığı Yaklaşan Felaket broşürü kitleleri siyasallaştırmak üzere bir dizi talebi ileri sürdü. Troçki Dördüncü Enternasyonal’i neredeyse sadece ‘Geçiş Talepleri’ üzerine inşa etti.
Devrimci Marksizm, işçi kitlelerinin devriminin öznesi olması için uğraştı. Çünkü parola: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır, sözünde gizliydi.
Marksizmin bozulması
Acil hedef/talep devrimci işçi hareketinin ayrılmaz parçası olmasına rağmen, sonraki on yıllarda bozulmaya uğrar. Sadece sosyalist/komünist partilerin programlarında yer alan hedefler haline dönüşür. Sınıfın iktidarı olarak komünizm, tek partinin iktidarına indirgenmiştir. Talepler partilerin devrim stratejisine göre ifade edilir. Program ‘asgari’, ‘azami’ diye ikiye bölünür. Kitleler devrimci süreçte siyasi rol oynamaktan el çektirilmiştir.
Sovyet Devriminin bürokratik yozlaşmaya uğramasıyla yaşanan bu siyasi bozulma, onun siyasi lideri Stalin’de ifade bulur. İşçiler siyasi özne değil artık bir nesnedir.
Stalinist komünist partilerin programlarında geçişsel talepler değil, bölünmüş taleplerin ‘asgari program-azami program’ ayrımını görüyoruz. Bu ayrım, kitleleri siyasal özne yapmak yerine onların mücadelesini her siyasal aşamada kontrol altına alıp, burjuvaziyle pazarlık yapma imkanını komünist partiye vermeye yarayan bir araç olmuştur.
Stalinist komünizm anlayışında kitlelerin acil taleplerinin mücadele içinde geçiş taleplerine dönüştürülmesi, işçi sınıfının iktidar için siyasi özne haline getirilmesi yer bulmaz.
Bu nedenle liberal, milliyetçi ve Stalinist sol/sosyalist anlayışlar, çoğu işçi eylemini sadece ekonomik talepler içermiş olması sebebiyle siyasi bulunmayıp küçümsüyor. Yeteri kadar siyasi bulunmuyor.
Öte yandan, işçi sınıfı vurgusunu yapanların kolayca ‘Troçkist’ olarak yaftalanması işçi sınıfına siyasi özne rolü vermeyi engelleminin ifadesi olur. Dünya işçi hareketine hakim olan Stalinci komünist anlayış on yıllar boyunca Troçki’ye ‘hain’ damgasını vurarak işçi sınıfının siyasi özne olarak kabulünü Troçkizm üzerinden gerici bir biçimde imha etmeye çalışmıştır.
İşte bu yüzden ‘işçi sınıfı’ vurgusu, Marksizm yeniden gündeme getirilmesi için gereklidir. İşçi sınıfının başat siyasi özne olarak savunulması bugün önemlidir ve devrimci Marksizmin köklerine geri dönüşün ifadesidir.
Yeniden Marksizm
Devrimci partilerin iktidar programları ile kitlelerin acil talepler programı apayrı bir siyasal anlam taşımaktadır. Kitleler doğrudan iktidara yönelmeyecekleri için, onların önce acil talepleri olacaktır. Mesele şu ki, komünist partiler kitlelerin mevcut bilinç seviyesi ile iktidar arasında köprü kuracak, bu geçişi sağlayacak talepler üzerinde düşünmelidir. Troçki bu taleplere Geçiş Talepleri diyor.
Özetleyerek söyleyecek olursak:
Birincisi, işçi sınıfı hareketinin acil hedefleri/talepleri olacaktır ve bunlar tepeden, masa başında kurgulanamaz; başka ülke deneyimlerinden seçilip cımbızlanıp formüle edilecek şeyler değildir. Asgari programla sınırlanamaz.
İkincisi, komünizm işçi sınıfının kendi iktidarı ise, işçi sınıfının talepleri acil hedeflerle başlasa da geçişsel taleplere evriltilmesi gerekecektir. İktidarı kitleler adına komünist partinin alacağına dair yorum Marksist değil, burjuva düzene aittir.
Üçüncüsü, acil talepler için harekete geçen işçilerin isteklerini elde edebilmesi ve bu isteklerin kalıcı olarak karşılanabilmesi, onları ister istemez düzenle karşı karşıya getirecektir. İşçi hareketinin mücadelesi son tahlilde bir iktidar mücadelesidir. ‘İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!’
İktidar hedefi, kendiliğinden değil işçi hareketi içinde yer alan bilinçli işçi unsurlar eliyle gündeme getirilebilir. Bilinçli işçiler, işçi hareketi içinde yer alan ve sınıfın tarihsel gücünü, imkanlarını bilen, kitleleri geçiş taleplerine kazanan komünist işçilerden (partilerden) başkası değildir
Parti iktidarı nasıl sınıf iktidarı demek değilse, tarihsel bilincine varmamış işçi hareketi de kendiliğinden tek başına yeterli olmuyor. Ona, yaşanmış mücadelelerin deneyimlerini aktaracak bir birikim gereklidir ki, bu devrimci Marksizm’dir.
Bizzat işçi hareketinin içinde yer alan devrimci Marksistler, komünistler kitle-parti bağını kurabilirler. Aksi halde daha deneyimli olan burjuvazi, işçi hareketinden, kitle hareketinden tüm korkusuna rağmen hareketi yönlendirme, bastırma, satınalma gücüne ve olanaklarına sahip oluyor. Tarihsel deneyimler bunu gösteriyor.