Hatırlıyorum, bundan tam dört yıl önce Kerem Gökçer’e röportaj önerdiğimde:”Her şeyin güllük gülistanlık anlatıldığı, pembe dünyalar çizen söyleşiler oldum olası bana, samimi gelmiyor. İçimden, çoğu zaman hiç mi yanlış giden birşey yok, hiç mi bir kırıklığınız, eleştiriniz yok, diye sorduğum oluyor,” diye yanıtlamıştı beni.
“Merak etme, konumuz sadece tiyatro. Konumuz oyunculuk, oyun yazarlığı. Konumuz hayat. Konuşacak, anlatacak şey çok… içini rahatça dökebilirsin. Kısıtlama yok. Sınır yok. Söylemediğini yazacak biri değilim zaten. Kâğıdı, defteri de almayacağım elime, not filan da tutmayacağım. Karşılıklı konuşacağız sadece. O kadar!” demiştim.
Sonrasında ‘iyi ki’lerimden biri olarak tanımlayabileceğim bir söyleşi yapmıştık.
Ve dört yıl sonra…yani bugün.
Biliyorsunuz, Kerem Gökçer 1999 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalı Oyunculuk Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Opera ve Konser Şarkıcılığı Bölümü’nü de bitirdi. Pek çok oyunda rol aldı, oyun yazdı, oyun yönetti, hocalık yaptı.
Sahi, birkaç hafta sonra Kemal Başar’ın yönettiği ” Kaktüs Çiçeği” ile yeniden sahnelere dönecek…
Bu defa konumuz sadece ve sadece Gökçer Akademi. Kerem Gökçer’den Gökçer Akademi’yi dinledim.
Kırklı yaşlarının ikinci yarısında büyük bir adım atıyor ve Gökçer Akademi’yi kuruyorsun. Bu fikir nasıl gelişti?
Bu fikir aslında o kadar uzun yıllardır aklımda ve kalbimde vardı ki! Yanı sıra bana ”Kerem ya da hocam neden kendi yerini açmıyorsun?” diye soran onlarca arkadaşım ve öğrencim oldu her zaman. Ancak ben hayatım boyunca oyunculuğu sözleşmeli sanatçı olarak Devlet Tiyatrolarında, eğitmenliği de genel olarak yine kurumsal çatıların altında yapmayı yeğlemiştim. Yaşanmışlıklar, tecrübeler ve gördüğüm manzaralar sanırım bana güvenli limanlarda olmam gerektiğini söylüyordu. Hem kurs niteliğinde ufak bir işletme bile olsa bir ”yer” açmak kolay mı? Ben ticaretten ne anlarım? İstanbul’da artık her mahalleye neredeyse bir kurs, atölye, akademi düşüyor oyunculuk eğitimi veren. Ben nasıl yaparım derken sonunda Gökçer Akademi kuruldu. Takvim 2024 yılının mayıs ayını gösterirken sekiz yıldır çalıştığım kurumdan ayrıldım. Zorunlu bir ayrılık oldu bu. Şimdi iyi ki olmuş diyorum. Kurumsallıktan bireyselliğe geçen ben yaptım oldu zihniyetinden, liyakatsiz yaklaşımlardan, içi boş ve saçma toplantılardan kurtuldum. Sanatçı kimliğime ve ait olduğum dünyaya döndüm diye düşünüyorum. İki haftalık bir bocalama sürecinden sonra hadi artık zamanıdır dedim ve Gökçer Akademi’yi hızlı bir şekilde kurdum. Bu süreçte bana tüm öğrencilerim destek oldu. Tadilatından, resmi prosedürlere, sosyal medyasından muhasebe işlerine kadar her şeyi eski öğrencilerim ve dostlarım yaptı. Diyebilirim ki, ben sadece oturdum ve ne kadar çok sevenim olduğunu izledim. Aslında bu kadar kolay da olmadı sanırım. Oturdum ve izledim diyorum ama bana da düşen pek çok iş oldu tabii ve yazın kavurucu sıcağında hem bedenen hem de beyin olarak hayli efor sarf ettim. Bu süreçte eski dostum oyuncu ve oyuncu koçu Tuğçe Tamer ile karşılaşmamız da süreci hızlandırdı. Sevgili Tuğçe Tamer, Gökçer Akademi’nin danışmanlığını yapıyor. Sayesinde bir yılda kat edebileceğim bir yolu üç ayda aştım desem yeridir. Herkesin Tuğçe gibi sevilen, sayılan, vizyonu geniş iyi bir sanatçı dosta ihtiyacı var bence.
Oyunculuk eğitimine yeni bir boyut kazandıracağız diyorsun, bunu açıklar mısın?
Oyunculuk eğitimine yeni bir boyut kazandıracağız oldukça iddialı bir söylem elbette. İçinde bulunduğumuz ve konumlandığımız eğitim modelinde başarılı olmanın pek çok farklı parametreleri var. Öncelikle eğitimimiz dört ay sürüyor. Haftada iki gün toplam altı saat eğitim veriyoruz. Oyunculuğu öğrenmek bu kadar kolay mı? Ya da bu iş bu kadar hafife alınabilir mi? Elbette hayır. Ancak biz mülakat tarzı bir ön görüşme ile bazı kriterleri değerlendirerek öğrenci seçiyoruz. Bizden önce başka yerlerde eğitim alan, bir şekilde alt yapısı olan kişileri alıp eğitmeyi de yeğliyoruz. Yine öğrencilerimizi hareket ve şan dersleri ile desteklerken, farklı atölyelerle de onların yeteneklerini ve eğitim sürecini besliyoruz. Bu işin bir de ekonomik boyutu var elbette. Böyle bir eğitim kadrosu başka bir akademi çatısı altında sunulsa idi çok daha astronomik rakamlar talep edilirdi. En azından bu konuda ki piyasa araştırmalarım bu yönde oldu. Akademimizi farklı bir yerde konumlandırmamın sebeplerinden en önemlisi ise eğitim kadromuz. Tamamı konservatuvar mezunu, tiyatro kökenli, bu mesleğe en az yirmi beş yılını vermiş ödüllü sanatçılar, ustalar.
Gökçer Akademi’nin eğitim kadrosunda kimler var ?
Gökçer Akademi’nin eğitim kadrosunda kimler yok ki! Alfabetik sırayla sayacak olursak Ayşenil Şamlıoğlu gibi bir duayen var. Bizi kırmadığı için kendisine minnettarım. Kuramsal derslerimizi verecek olan felsefe alanında yüksek lisansını tamamlamış sevgili Baran İçöz var. Yıllardır oyunculuğunu beğenerek izlediğim Devlet Tiyatrosu sanatçısı Cem Zeynel Kılıç var. Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans yaparken hocam olan Doç. Dr. Fatma Keçeli var. Kendisi şu an Maltepe Üniversitesi’nde eğitim vermekte. Benim de eğitmen kadromda olmayı kabul ettiği için çok mutlu ve gururluyum. Fatih Gülnar var. Benim yaklaşık yirmi beş yıllık dostum. Hem aktör hem de eğitmen olarak çok değerli. İpek Tuzcuoğlu var. Kendisi için zaten ne söyleyebilirim ki! Oyunculuğu kadar eğitmenliği de saf bir pırlanta gibi. İkimiz de Hacettepe mezunuyuz ama sevgili İpek benim beş sınıf büyüğüm. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunu Melisa Doğu var. Bir çok insanın hayatına Yasak Elma Dizisi ile girdi. Ancak oyunculuğu kadar eğitmenliği de çok güçlü. Sevgili Nedim Saban var. Ülkenin sayılı ve saygın özel tiyatrolarından biri olan Tiyatro Kare’nin kurucu genel sanat yönetmenliğini yaparken öğrenci yetiştirmeyi de severek yapan ve akademik kariyerine devam eden değerli tiyatro adamı Nedim Saban. Sinan Albayrak var. Benim yetenekli ve yakışıklı sınıf arkadaşım da sağ olsun beni kırmadı. Herkesin çok iyi tanıdığı başarılı sanatçı Sinan Albayrak. Az önce bahsettiğim Tuğçe Tamer var. Mimar Sinan Ünversitesi Devlet Kpnservatuvarı mezunu Tuğçe hem çok iyi bir oyuncu hem de usta bir oyuncu koçu. Ve son olarak Yeşim Gül var. Konservatuvarda öğrenciyken Ankara Devlet Tiyatrosunda oyuncularını hayranlıkla izlediğimiz Yeşim Gül. Bana o kocaman kalbiyle destek olacağını söyleyen usta oyuncu Yeşim Gül’e de şükranlarımı sunuyorum. Tüm bu usta isimlerden oluşan eğitmen kadrosu bana elbette gurur veriyor.
Ya ders konuları desem…
Biz temel oyunculuk eğitimi ile başlıyoruz. Aslında sayacağım ders konuları çok klasik ama elbette bu derslerin kimler tarafından verildiği ve nasıl verileceği çok önemli. Söz gelimi bizim diksiyon hocalarımız Çetin Tekindor ve rahmetle anıyorum, Ecder Akışık oldu. Eskrim hocamız Türkiye Federasyon Başkanı’ydı. Şan hocamız Leyla Gencer ile castlı Tosca, Madame Butterfly söyleyen çok kıymetli bir sopranoydu. Şimdi birileri bana ‘ekoldü, okuldu, teknikti’ deyince sadece gülümsüyorum. Bizim ders başlıklarımızda Diksiyon, Beden Dili, Doğaçlama, Kamera Oyunculuğu, Nefes ve Ses Eğitimi, Karakter Analizi, Audition Nasıl Çekilir gibi konulardan oluşuyor.
Kerem, bir vakitler herkes futbolcu, şarkıcı, manken olma derdindeydi. Özellikle televizyon dizileri neticesinde şimdilerde oyunculuk çok revaçta. Doğru hatırlıyorsam ” Oyuncu olma hayaliyle oynayan ve iş vaatleri ile kandıran bir piyasa var, ” demiştin bir konuşmamızda. Biraz açıklar mısın ? Hatırlıyorum, seneler önce bilmem kaç saate garanti oyunculuk garantili ilanlar vardı…
Günümüzde o kadar çok oyuncu olmak isteyen insan var ki… Bu arz talep dengesi de az önce dediğim gibi neredeyse her mahalleye bir oyunculuk kursu, atölyesi açılmasına vesile olmuş. Bu kurumlar ne veriyor irdelenmeli elbette. Konservatuvar mezunu olmayan eğitmenler. Bir kaç ay kurs alıp da kendi atölyesini açanlar. Konservatuvar mezunu olsa bile hayatında sahne , set yüzü görmemiş arkadaşlar falan eğitim veriyor. Her şeyden önce bu işin usta çırak ilişkisi olduğunu düşünürsek bu usta çırak ilişkisini kimlerle kurabilirsiniz bunu düşünmek lazım. Artık elimizin altında internet var. Bir yemek siparişi verirken bile insanların yorumlarını okuyoruz değil mi? Hayallerini ve kariyer planlarını bunlara bakmadan ünlü olsun ya da olmasın her yere, herkese teslim eden insanlara şaşırıyorum. Sonra karşımıza örselenmiş ruhlar, düzeltilememiş diksiyonlar, yanlış çalıştırılmış eserler geliyor. Önemli bir diğer konuysa kamera önü oyunculuk kursları. Kamera arkası oyunculuğu var mı? Kamera Oyunculuğu kamera oyunculuğudur. Bunun önü arkası yok. Daha ders ya da programın adını bile doğru servis edemeyen yerler o kadar çok ki! Biz eğitim kadrosu olarak tek bir oyunculuk olduğuna inanıyoruz. Kamera Oyunculuğu biz de sadece bazı derslerin konu başlığıdır. Kamera Oyunculuğu diye ayrı bir program açmak bana göre sadece bir para tuzağı. Türkiyede ”kamera oyunculuğu” diye bir bölüm , bir fakülte var mı yok. Kamera oyunculuğu dersi veren eğitmenler size kamera açıları ve temel kamera hareketlerinden de bahsederek oyunculuk dersi veremiyorsa zaten orada bir sorun vardır. Herkes sadece iyi bildiği işi yapmalı diyorum. Son olarak da şuna değinmek istiyorum. Eskiden oyunculuk ajanslarının kayıt almak için ücret karşılığı fotoğraf çekimleri vardı. Ancak son birkaç yıldır insanlar bu duruma uyandıkları için şimdi bu cast ajansları ”biz sizin kaydınızı yaparız ama şu kadar ücret karşılığı hızlandırılmış eğitim almanız gerek” diyorlar. Maalesef oyunculuk hayali kuran ‘yurdum insanı’ da bu tuzağa düşüyor. Bir de karşısına biraz ünlü bir sima çıkarılırsa. Bu ajanslardan da uzak durulması lazım elbette. Hele ki iş vaadi veren, ”sizi tiyatromuzda oynatırız, dizide oynatırız , garantili istihdam sağlarız¨ diyen oyunculuk kurslarından tamamen uzak durulmalı. Sanırsınız ki her oyunculuk kursu sahibi rahmetli Türker İnanoğlu. Biz Gökçer Akademi olarak bu piyasaya ezber bozmak için girdik. Dürüstlük, gerçekçilik ve kaliteli eğitim amacımız olacak. Önemli bir konuya parmak basıp bu güzel söyleşiyi yaptığınız için çok teşekkür ediyorum.