Deniz Taşar, müziğini yaratırken doğaçlamanın ve içgüdüsel yöntemlerin izinden gidiyor; sahneye çıktığında ise her şeyin, o anın ve anlık bir etkileşimin ürünü olduğunu vurguluyor. Bu, onun için müzikteki en değerli deneyimlerden biri; konserler, sadece dinlenmek değil, o anı yaşamak anlamına geliyor.
Taşar’a göre, bir müzisyeni gerçekten anlamak için onu canlı izlemek şart. Sahne performansları, zamanın ve mekanın sınırlarını aşarak dinleyiciyi bir anlık, geçici bir deneyime davet ediyor.
Su, onun yaşamının derinliklerinden beslenen bir öğe olarak, müzikle olan bağında da önemli bir yer tutuyor. İyi bir sesin, doğru bir ortamda ve doğru zamanlamayla sunulmasının gücünü kavradığını söylüyor. Taşar’ın müzikal dünyası da bu ilham verici unsurlarla şekilleniyor.
Öte yandan günümüzün hızla değişen küresel müzik ortamında, türlerin iç içe geçmesi artık kaçınılmaz bir durum. Taşar, cazı sadece bir tür olarak değil, bir üretim biçimi ve bakış açısı olarak tanımlıyor. Bu yaklaşım, etiketlerden uzak, sürekli değişen ve doğaçlamaya dayalı bir müzikal akışın kapılarını aralıyor.
Ritmik derinlik, Taşar’ın müziğinde dinleyiciyi sarıp sarmalayan güçlü bir atmosfer yaratıyor. Zamanla yapılan oyunlar, ritmik keşifler ve sürekli evrilen bir yapının içinde, sanatçı kendi dünyasını kuruyor ve dinleyiciyi de bu yolculuğa davet ediyor. Deniz Taşar, kendini bir kadın sanatçı etiketiyle sınırlamadan, özgürce ifade edebilmek ve tüm potansiyelini ortaya koyabilmek için durmaksızın çalışıyor.
Verdiğiniz röportajlarda cazın büyüdüğünüz evde önemli bir yer tuttuğunu sıklıkla dile getirmişsiniz. Bu durum müziğe olan yaklaşımınızı nasıl şekillendirdi?
Evet, caz da birçok farklı müzik türü gibi evde büyürken dinlediğim bir tarzdı. Yalnızca caz özelinde değil, çocukluktan bu yana, ev ortamında çeşitli, kaliteli, ilham verici seslere maruz kalıyor olmak, müziğin hayatın doğal bir parçası olması çok değerli. Müzikle haşır neşir olmak, duyguları o yolla da yaşamak ve ana akım dışındaki müziklere kulak aşinalığının olması bence hem iyi bir dinleyici hem de üretici olarak müziğe bakışınızı çok geliştiriyor ve onunla keyifli bir bağ kurmanızı sağlıyor.
Suyun sizin için anlamı nedir? Müziğinizde suyun sembolik anlamı nereye konumlanıyor?
Su yaşamın en kritik parçalarından biri, bedenimizde, dünyamızda inanılmaz bir alan kaplıyor. Su da duygu durumlarımız gibi durağan, kaotik, sakin, hırçın olabiliyor. Engin ve gizemli bir imge. Berrak, bulanık, ışıltılı. Tehlikeli veya destekleyici, sığ ya da derin. Kendi içinde bir dünya. Her hale bürünebilen, her renge dönüşebilen bir şeffaflık, bir akışkanlık hali. Su ve deniz üzerinden imgelerle ben de iç dünyamı ifade etmeyi çok seviyorum. Zaten ismim deniz, ister istemez müthiş bir bağ kuruyorum. Ve kendimi suyun içinde, denizin üstünde çok iyi hissediyorum. Denize bakmak bana nefes aldırıyor.
Sizin için R&B ve caz armonilerinin yeri nedir? Bu tarzlar, müzikal kimliğini nasıl şekillendiriyor ve dinleyiciye hangi duygusal deneyimleri sunuyor?
Bir anda tek bir duygu hissetmez, çoğu zaman birtakım duyguların ağır bastığı veya yüzeyde daha görünür olduğu ama aslında birçok farklı his ve düşüncenin eş zamanlı deneyimlendiği girift duygu durumları yaşarız. Bunları bir sadelik (veya yeri geldiğinde bir kaos) içinde yansıtabilmek doğru, zengin armoniler ve katmanlarla işlenmiş bir müzikle mümkün oluyor. Birlikte çalıştığım caz müzisyenlerinde bu hassasiyetin ve derinliğin fazlasıyla olduğunu düşünüyorum. Onların müziğime katacağı armonilere, birlikte doğaçlayarak ortaya çıkaracağımız kompleks fikirlere, açık fikirliliğe ve ince işçiliğe çok önem veriyorum. Bunun sonucunda da bir hap gibi yutulup tüketilecek değil, her seferinde yeni keşiflere açık, damakta tat bırakan işler üretmeyi ümit ediyorum.
Yaptığınız müzik cazın sınırlarının ne kadar geniş olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu zamanda türlerden bahsetmek artık sadece bir referans verme ihtiyacı gibi geliyor. Neyin nereden gelip nasıl türediğini anlamak değerli ama şu an üretim halindeyken bir akış içinde etiketlerden uzak bir yol izliyorum. Bence özgün müzik üreten birçok müzisyen de böyle yapıyor. Bu kadar küçülen ve küreselleşen bir dünyada, her şeyin her şeye değdiği bir yaşamda bunun olmaması tuhaf olurdu. Birbirimizden etkilenmek, çeşitli alanlardan beslenmek zamanın ruhuna dair bir şey. Caz benim müziğimde bir tür adı olmaktan ziyade bir üretim biçimi ve bakış açısı. Sahnelerimize geldiğinizde bunu daha da iyi hissedeceksiniz. Doğaçlayan, birbirini her an dinleyip ortaya konandan beslenenerek çalan, sahnede her daim üreten bir ekibiz ve anlık değişen, canlı, yaşayan bir müzik yapıyoruz. Bunun temeli de cazdan geliyor.
Kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz. Yaptığınız parçaların çoğunda ritmik derinlik var. Bu durum dinleyiciler üzerinde nasıl bir atmosfer yaratıyor?
Sanırım bunu onlara sormak lazım. 🙂 Ritmik derinlik çok hoşuma gitti, teşekkür ederim. Müzikte benim en dikkatimi çeken, çoğunlukla da beni harekete geçiren öğe oluyor zaten ritim. Orada zamanla oynamak, kendi dünyamı yaratıp dinleyiciyi de oraya çekmek benim için önemli. Bundan çok keyif alıyorum. Zaman algısı kafa yormayı sevdiğim bir konu, müzikte de bunu en rahat ritmik oyunlarla yakalıyorum, bende güdüsel olarak var olan bir durum sanırım. Davulcularla da çok iyi anlaşırız bu yüzden.
Müziğinizde doğaçlama unsurlarının yer alması sanatsal kimliğinizi nasıl şekillendiriyor? Dinleyicilere sunulan deneyimde bu doğaçlamaların rolü nedir?
Ben tüm üretimlerde doğaçlamanın ve içgüdüsel yöntemlerin izinden gidiyorum. Güncel ve anlamlı kalabilmek, anda var olup birbirimizle güçlü bir iletişim kurabilmekle çok ilgili. Yaratım sürecinde de bu şekilde ilerliyorum ama tabii ki kaydedildiğinde o artık geçmişe dair bir iş oluyor. Sahnelerdeyse o parçalar da dahil tüm üretilenler ve ortaya konanlar zamansal, geçici ve bir kerelik. Bu yüzden konserlerin, performansların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu tür alanlarda işler yapan bir müzisyeni anlayabilmek için mutlaka onu canlı izlemelisiniz. Benim önerim birden fazla konserini yakalamak olur çünkü her biri çok farklı olacaktır. Bizde de durum böyle. Seyirci, mekan, o günkü tüm koşullar, hikayeler, haller, ortaya konacak işi etkiliyor. İyi ve disiplinliyseniz bu etkilerin hep yaratıcılığa dair olumlu etkiler olacağını da belirtmiş olayım. Biz çoğu konserde en az bir parçayı baştan sona doğaçlayarak çalıyoruz mesela. Bu, benim o günkü seyircimize bir armağanım.
Hangi isimlerden ilham alıyorsunuz? Bunların müziğinizde veya yaratıcılığınızda nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu soruya net bir cevabım yok sanırım. Çok fazla şey, çok fazla beklenmedik şey ilham veriyor ve şekillendiriyor düşünce yapımı, sürecimi ve üretimlerimi. Bir süngere benzetiyorum kendimi. O yüzden de vaktimi neyle geçirdiğimi çok kritik buluyorum. Ben bu sonbahar yeniden öğrenci oldum ve şu anda görsel sanatlar yüksek lisansı yapmaktayım mesela. Bu aralar beni en çok bu yolculuk besliyor diyebilirim. Her gün yeni bir şey öğreniyorum.
Türkiye caz dünyasında kadınlar nereye konumlanıyor? Onların görünürlüğünü artırmak için hangi somut adımlar atılabilir? Kendi müziğinizle bu değişime nasıl katkıda bulunmayı hedefliyorsunuz? ( son dönemdeki tartışmalara istinaden)
Ben müziğimi istediğim şekilde ve bağımsız olarak devam ettiriyor, kendimi geliştiriyor, istikrarla üretiyor olacağım. Plak şirketim SOLAS Records’ı da bu özgürlük için kurdum. Zihnimi sınırlamadan, sansürlemeden, bir “kadın sanatçı” etiketiyle değil, bir sanatçı olarak varlığımı sürdürmek için çalışmaya durmaksızın devam! Şu anda yapılacak en iyi şeyin doyasıya yaşamak ve kendini ifade edebilmek olduğuna inanıyorum.
Bundan sonra neler olacak? Kendinizi nerede görüyorsunuz?
Kendimi başka başka zamanlarda çok farklı yerlerde görüyorum. Zaten yolculuklarım hiçbir zaman lineer olmadı, bu bence çok eğlenceli. Eminim kendimi de şaşırtacağım her zaman olduğu gibi. Aklımda birçok plan var, kendimle ilgili en sevdiğim özelliklerimden biri, aklıma düşenleri er ya da geç gerçekleştiriyor olmam, bu disipline ve çocuksu inanca sahip olmak beni mutlu ediyor. Yakın gelecekte sizinle paylaşacaklarım var, onlardan bahsedebilirim. 2025’te OVERFLOWING’in kayıt belgeseli sizinle buluşuyor olacak, bu çok hassas bir incelikle işlediğimiz, aceleye getirmediğimiz bir proje, gurur duyuyorum ve sabırsızlanıyorum. Ona eşlik eden bir canlı performans video serisi de yine sene boyunca karşınıza çıkacak. SOLAS olarak güzel yayınlarımız ve şarkıcı / söz yazarı olarak parçası olmaktan mutluluk duyduğum yeni işbirlikleri var çeşitli sanatçılarla. Bunlardan kalan zamanda okul ve bol bol üretim. Güzel haberleri sosyal medyadan takip edebilirsiniz.