Suudi Arabistan’da bir Facebook etkinliği olarak başlayıp tüm dünyada yankı bulan Women2Drive’ın cesur sürücüsü Manal Al-Sharif’in hayatını değiştiren, kendinde yola çıkma cesaretini bulması oldu… Ne pahasına olursa olsun!
Manal Al-Sharif, 1979 yılında Mekke’de doğdu. Mazbut bir aile ve dini baskının iliklere kadar hissedildiği bir toplumda büyüdü. Suudi Arabistan’da doğmuş bir kadın olmanın negatif etkilerini çocukluğundan yetişkinliğine dek hissetti. Erkek haminin yanında bulunmaması durumda, ölümün eşiğindeyken ambulans çağıramayan ya da doğum yapmak için hastaneye gidemeyen ve bu dayatmalar nedeniyle ölen kadınlarla çevreliydi hayatı. Bir noktaya dek bütün bunları ve hatta daha fazlasını benimsemiş, yaşadıklarını dünya standardı saymıştı.
Bilgisayar bilimlerinden mezun olduktan sonra, Saudi-Aramco petrol şirketinde çalışmaya başladı ve krallıkta bilgi güvenliği alanında çalışan ilk Suudi kadın oldu. Ancak iş hayatına atıldığında kendini bambaşka bir atmosferde buldu ve uyanış süreci başladı: Suudi Arabistan’da kadınlar genital sakatlamaya maruz kalabilir, dövülebilir, tüm hayatları -yaşça çok küçük olsalar da- erkek kardeşleri ya da kendi oğulları tarafından kontrol edilebilirdi. Kısacası toplum tarafından yasa gibi kabul görmüş gelenekler, kadınlar için hayatı kâbusa çeviriyor ve bu sistemi sorgulamaya kimse cesaret edemiyordu. Ancak genel kanının aksine, hiçbir yasa kadınların araba kullanamayacağını söylemiyordu!
Böylece Al-Sharif’in tüm dünyada ses getiren Women2Drive macerası başlamış oldu. Daha önceden araba sürerken kendini videoya alan kadın hakları aktivistlerinden Wajeha al-Huwaider, kampanyanın bir parçası olarak Al-Sharif ‘i araç sürerken filme aldı. Video, YouTube ve Facebook’a yüklendi. Al-Sharif, 21 Mayıs 2011 tarihinde gözaltına alındı ve serbest bırakıldı. Ertesi gün yeniden tutuklandı. 30 Mayıs’ta sorgulama için talep edildiği takdirde geri dönme, araç sürmeme ve medyayla konuşmama şartlarıyla kefaletle serbest bırakıldı.
Al-Sharif sürüş kampanyasının ardından Suudi hükümetinin aktif bir eleştirmeni olarak kalmaya devam etti ve tutuklu kadın yabancı işçiler, Şura Konseyi için seçim yapılmaması ve Lama el-Ghamdi cinayeti gibi konuları tweet attı.
El-Şerif’in tutuklanmasının ardından, Aramco’daki işverenleri tarafından giderek daha fazla ötekileştirildiği bildirildi. Yaratıcı Muhalif dalında Václav Havel Ödülü’nü almak için Norveç ziyareti konusundaki anlaşmazlığın ardından istifa etti.
Al-Sharif ‘in 2017’de Simon & Schuster tarafından yayımlanan “Daring to Drive: a Saudi Woman’s Awakening” adlı kitabı, Epsilon Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Kitabın önsözüne imza atan Nevşin Mengü, Al-Sharif’in cesareti ve örnek teşkil eden öyküsünü şu sözlerle betimliyor: “Suudi Arabistan’da bir kadının araba kullanması, ‘araba kullanmak’tan çok daha fazlası. Direksiyona oturabilmek, aslında hayatının da direksiyonuna geçebilmektir. İstediğin zaman istediğin yere gidebilmek. İstersen saçında rüzgârın dolaşabilmesi, bir işe girmek, babanın, kocanın, hatta bazen küçük kardeşinin yazılı izni olmadan bir yerden bir yere gidebilmek. Direksiyona oturmanın sembolize ettikleri bunlardır aslen; kadının bir insan olarak kendi hayatı ile ilgili kararları verebilmesi…
“Bu coğrafyada kadın o kadar yoktur ki, onlara özel bir cezaevi bile olmaz. Zaten kadın sokağa çıkamaz ki suç işlesin… Aslında kadının hapishanesi kendi evidir, gardiyanları da çoğu zaman en yakınları. Örf ve âdetler, bazen yasalardan da önce, kadınların ha¬yatları boyunca içine sıkışacakları cezaevinin duvarlarını örer. Ortadoğu’da aslında tam da bu yüzden örf ve âdete çok önem verilir, toplumlar onları kaybetmek istemezler. Çünkü kayboldular mı bir kere, kadınlar için kurulmuş görünmez cezaevinin kale gibi duvarları yıkılıverir. Ve dünyanın en büyük azınlığı, kadınlar, direksiyona oturuverir işte…
“Manal’ın mücadelesini okurken Suudi sisteminin nasıl işlediğine de içeriden tanık oluyoruz. Ve bu tanıklık insana, temelini kutsal metinlerden aldığı iddiasında olmayan, akla ve demokrasiye dayalı hukukun ne kadar gerekli ve ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor. Bir dönem gözden düşen ya da düştüğünü sandığımız sekülerleşmenin neden önemli olduğunu anımsamak için Manal’ın hayatına tanıklık etmek önemli.”