1957 Kars doğumlu Yalçın Sadak şair ve yazar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi mezunu… Plastik sanatlar üzerine eleştirel yazılar yazıyor. Plastik sanatlar üzerine yazan birkaç isimden biri. Bu konuda yayımlanmış pek çok katalog yazısı var.
Aylık Lâmi Sanat Gazetesinin yayın yönetmenliğini de yapmış. (17 sayı, 1988-89). Dergi ve gazetelerde, plastik sanatlar dışında şiir üzerine de yazmış. Son yıllarda edebiyat yazılarına ağırlık veren Sadak’ın deneme yazarlığını, yayıncısının bana gönderdiği kitabından biliyorum. (Şiirin Dolaylarında, Ekim 2023, Öteki Yayınevi) Çeşitli mecralarda yayımlanmış olan edebiyat yazılarının bir arada olduğu kitabın anlatım dili akıcı, anlaşılır ve düzgündü. 10’dan fazla; şiir, deneme ve düz yazı kitabı olan Sadak’ın ilk bakışta yan yana düşünülmeleri neredeyse olanaksız görünen beş sanatçıya dair yazılarını bir araya getirdiği Beş Modernlik Uğrağı (Nisan 2024, Öteki Yayınevi) yeni kitabı. Şeker Ahmet Paşa için 1, Adnan Çoker için 3, Seyhun Topuz için 1, Mustafa Ata için 3, Adem Genç için de 1 yazı içeriyor bu kitabı. Sondaki ‘ek’ kısmında bağımsız gibi görünse de resimle ilgili üslup ve küratör ile ilgili iki yazı var. Özenli ve resimlerle zenginleştirilmiş kitap oldukça albenili. 124 sayfa. Sadak’a göre; bu beş sanatçıda bizim modernliğimizi karakterize eden bir tutum ortaklığı var. Modernleşmeyi Batılılaşma olarak değil, merkezsiz ve özgül yayılımlı bir evrensellik olarak deneyimlemiş ve kavramış olmaktır bu tutum ortaklığı… Yalçın Sadak oylumlu yazılarında işte bunu ispattan çok anlatmaya çalışır.
Sadak’a göre, modern sanat güzelin değil, sanatın peşindedir. Bu yüzden, temsil gücünün yerini, biçim yaratma iradesi almıştır. Çünkü ressam, yontucu kişi, bakar ve kaydeder. Tarihin ve sanatın sıraladığı rol değişimlerinde sanatçı tarafından eylemenin doğallık temelidir bu durum. Teknikleri, malzemeleri ve mekânları günümüzde çeşitlilik gösterse de özellikle resim sanatı, özlem, düşünce ve duyguların estetik kuralların çerçevesinde iki boyutlu bir düzleme aktarılmasıdır. Resmin yapılması için hareket, ışık, renk, mekân ve hacim olması gerekir. Bu ögeler çizim, ton, renk, biçim ve doku farklılıkları ile iki boyutlu düzleme yansıtılır ve böylece resim sanatı icra edilir.
Bu açıdan baktığımızda ele aldığı ilk ressam Şeker Ahmet Paşa (1841 – 5 Mayıs 1907) Harbiye Mektebi’nde aldığı anatomi ve perspektif dersleriyle resim yeteneğini geliştirmiş biri. Paşa ressamlar geleneğinden biri olarak yönünü Batı resmine çevirmiştir. Pek çok Avrupa ülkesinde bulunmuş askeri kariyerini de resmini de geliştirmiştir. Peyzaj temasına yaptığı dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekân derinliği ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlığının ürünü olarak görülür. Şeker Ahmet Paşa’nın düzen anlayışına mal olan lirizm, özgün bir şema geometrisiyle dengelenmektedir. Bu yüzden de çağdaş modern Türk resim sanatının temel taşlarından biri olarak değerlendirilir. Ayrıca ilk kişisel sergi açan ressamdır.
Adnan Çoker (20 Ekim 1927 – 22 Ağustos 2022, İstanbul) ressam ve akademisyendir. Çoker, soyut-minimal çalışmalarında, yüzey-mekân, düzlem-espas gibi temel kavramları sorgular. “Mimari-Çerçeveleme- Anıtsallık”, “Denge” ve “Geometri” unsurları irdeler. Resimlerinde “Kalıp-Biçim” ya da “Asılı Biçim” olarak nitelendirdiği biçimler, siyah üzerinde soyut bir mekânsal boyut içinde asılı gibi durur. Osmanlı ve Selçuklu anıtsal mimarlığının, iç uzamı dış dünyaya açan sivri kemerli kapı ve pencere motifinden yola çıkılarak oluşturulan uyum, sanatçının deyimiyle bir “kalıp biçim”e dayanır. Yani geometrik ve alışılmış biçimcilikten ayrılır bu tarzıyla. Bu yüzden de Sadak’a göre, iki ressamı çalışmalarındaki ‘derinlik’ ve ‘denge’ yan yana getirir. Çünkü çağdaş/modern Türk resminde, derinlik sorununu Çoker dert edinmiş ve geniş bir perspektiften görebilmiştir. Çift espaslı resimlerden başlar bu özgünlüğü, simetrik ve asimetrik kurgularda içselleştirmeleri, der onun için.
Seyhun Topuz (1942, Balıkesir), geometrik soyut anlatımla çalışan bir heykeltıraştır. Ağırlıklı olarak kare, daire ve üçgen formlu geometrik-soyut demir yapıtlar üretmiştir. Ahşap, taş ve pleksiglas gibi malzemeleri de denemiş biri. Bazı çalışmalarında Rus Konstrüktivistler ile Naum Gabo’nun küresel formlar üzerine olan arayışlarına atıflar da yapmış bir heykeltıraş. Yer heykellerinin bir kısmı siyah demir levhalardan oluşur. Yer heykelleri yerçekimine uyumlu olarak aşağı, karşıt olarak da yukarıya uzanmaktadır. Duvar heykellerinde fiberglası tercih etmiştir. Minimalistliği, derinliği ve özgüllüğü yüzünden Sadak’ın beş modernist uğraktan biridir.
Mustafa Ata (1945, Trabzon) da ressamdır. Önceleri figürü temel alan kompozisyonlar yaratır, zamanla bu kompozisyonları renk şeritlerine dönüştürür. Böylece kendine özgü bir yapı ve kavramın yaratıcılığını üslup edinir. Yalınlık ve renkle biçim arasında kurduğu ilişkiyle yapılandırdığı kaligrafik örgü sanatının özgün yapısını oluşturur Sadak’a göre. Ata ile Çoker arasında paralellikler de kurarak ikisinin özgül ve özgünlüğü üzerinde durur.
Son kişi Adem Genç’tir. (1944, Ardeşen, Rize)
Yalçın Sadak’ın hakkında eleştirel yazı da (Düzensiz düzenlilik) yazdığı akademisyen ressam Adem Genç, soyutlamanın pratiğinde Neo-Dada, Pop ve Op Art’ın araçlarını tümüyle yok etmekten yana değil. Cazibelerini sıfırlamak ve soyutun acı verici, geleneksel hümanizasyonuna farklı bir yaklaşım getirmek ister. Bu bağlamda, resmin araçsal maddesiyle anlatım tarzları arasında doğrudan/figüratif veya dekoratif ilişkiler kurmak yerine, bilişsel anlamda giderek daha güçlü bir renk-form etkileşiminin gizemli hatlarını görünür yapmaya çalışır eserlerinde.
Kitaptaki yazılar sadece resim sanatı meraklıları için değil güzel sanatlarla ilgili öğrenciler için de kaynak niteliğinde. Bu yüzden Yalçın Sadak’ı kutlamak gerek…