Amazon Kadınları gibi özgür bir ruha sahip olduğumu sıklıkla duyarım ama ben gerçekçi olmak zorundayım. Tamam, hayalperest biri olabilirim fakat kör ve aptal da değilim.
Yaşadığım coğrafyada böyle düşünmek zorunda bırakıldığım pek çok durum sayesinde gün geçmiyor ki kadına, çocuğa, doğaya verilen zararlarla ilgili bir haber duyup içim kan ağlamasın.
Bir şarkı boyu bambaşka bir şeyler yazacakken fikrimi değiştiren bir ezginin peşine düştüm bu sefer. Daha çok öfkelendiğim zamanlarda nağmesine kapılıp şarkıyı söylerken kendimi yakaladığım bir ezgiyi, yüreğime mıh gibi çakılan sözlerin kime ait olduğunu merak ettim.
Ve bu merak sayesinde öyle bir kadın tanıdım ki sizlere anlatmadan edemezdim… Bir şairin diliyle binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kadının ufak bir şikâyetini de dile getirmek istiyorum. Kalabalığız, çok ses getirebilir bu şikâyetimiz ancak gerçekten de ufak bir mesele anlatacağım.
Büyütülecek bir mesele, çözülemeyecek bir durum değil yani, el birliğiyle çözeriz evelallah…
Şarkıyı Müzeyyen Senar’dan tutun, birçok sanatçı söylemiş ama ben enstrümansız, çıplak sesiyle söyleyen sevgili Hande Mehan’dan dinledim.
Süresi 2 dakika 55 saniye. Bu da demek oluyor ki yazımın okunma süresi 02.55 dakika…
Yazıyı terk etmemeye söz verirseniz, bir yandan lütfen dinleyiniz:
Yıl bin sekiz yüz yetmiş yedi. Köse Mehmet Raif Paşa’nın büyük kızı İhsan Raif dünyaya gelir. Zamane âdetlerine göre yetiştirilmesinin yanı sıra sadece erkeklerin aldığı türden eğitimleri de alır Paşa kızı İhsan Raif Hanım… Henüz on üç yaşındayken evlerine izinsiz giren bir memur tarafından kaçırılma teşebbüsü sonrasında, babasının kirlenen namusunu temizlemek üzere o saldırganla evlendirmek istemesi üzerine, bir çocuğun ruhuna kara bulutlar çöker…
Yıl 1890. O yıllardaki namus anlayışı ve namus temizliğinin ne yazık ki yirmi birinci yüzyıl yöntemleriyle aynılığı da pek can sıkıcı bir durumdur. İhsan Raif çok ağlar, yalvarır yakarır ancak babasına sesini duyuramaz. Onun bu çaresizliği önce sessiz bir isyan olur ve kalemden kâğıda dökülüveren kelimelerde hayat bulur. Daha sonra ise Kemani Serkis Efendi’nin Nihâvend makamında bestelediği bir şahesere dönüşür o çocuk hisler.
Bir aşk şarkısı zannederek dinlediğim bu eseri, içimizi acıtan bu şarkıyı bundan böyle dinlerken; çocuk yaşında evlendirilerek, daha doğrusu cellatlarıyla evlenmek zorunda bırakılarak çocuk masumiyetleri katledilen tüm kızlarımızı düşünerek dinlemenizi istiyorum.
“Kimseye etmem şikâyet,
Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim (suçlu) gibi
Baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş,
Korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi
Baktıkça istikbalime”
On dört yıl evli kaldıktan sonra sadakatsiz kocasından nihayet boşanan, ikinci kocasının zorla elini öptürmek istemesi üzerine sadece bir gün evli kalan ve nihayet üçüncü eşiyle evlendiğinde hak ettiği mutluluğa kavuşan İhsan Raif Hanım ayrıca mitinglerde ateşli nutuklarıyla, şiirlerle, yazılarla Kurtuluş Savaşına destek olan öncü kadınlarımızdan.
Ve bence sıkı bir feminist…
***
Ruhu şâd olsun diyorum ve günümüzde hâlâ benzer baskılara maruz kalan nice kadının varlığından canı sıkılan, kendisi de zaman zaman eril şiddete maruz kalmış biri olarak şikâyetimi yüksek sesle dile getirmek istiyorum.
“Kötüsünüz!”
“Çirkinsiniz!”
“Kirlisiniz!”
Bizzat kirlettiğiniz o namus dediğiniz şeyin temizliğiyle ilgilendiğiniz kadar fikrinizi, zikrinizi kirletmemeyle de ilgilenseydiniz keşke. Keşke el kaldırdığınız, yetmezmiş gibi indirdiğiniz, dövdüğünüz, sövdüğünüz yaratıcı kadınlara duyduğunuz kininizi temizleyebilseydiniz.
Bedenlerine, canlarına kastettiğiniz kadar ruhlarını da yok ettiğiniz kadınlardan, çocuklardan ellerinizi, yetmez gözlerinizi, yetmez kötü niyetlerinizi çekseydiniz.
Bence çekin!..
Artık İhsan Raif Hanımefendi inceliğinde, zarifliğinde kadınlar olmadığımızı da biliyorsunuz. Belki biraz da bu yüzden daha da sertleşiyorsunuz.
Ama bilmediğiniz bir şey var, her seferinde daha güçlenerek doğuyoruz.
Ve sizin aksinize yok etmektense var ediyoruz, güneşleri batırmaktansa güneş gibi doğuyoruz.
Ve sizden farklı olarak doğuruyoruz…
Bindiğiniz dalı kesmek misali, bırakın artık kadınlara zarar vermeyi!
***
Süreyi aştım mı? Aşmamışımdır umarım. Söz verdiğim gibi kısa metinler yazmak niyetindeyim.
Haddimi aştım mı? Aşmamışımdır… Ondan eminim.
Burada seslenen bir kadındır; söylemek istediğim daha çok şey var ancak lafı uzatmak istemem.
Ancak nokta koymak da istemem.
Buraya üç nokta yakışır…