Anayasa Mahkemesi, yönetmen Mehmet Ali Gündoğdu’nun “Adressiz Sorgular” filmine dair kayıt ve tescil talebinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca reddedilmesini “ifade özgürlüğü ihlali” saydı.
Senarist ve yönetmenliğini Mehmet Ali Gündoğdu’nun yaptığı “Adressiz Sorgular” filmine dair yapılan kayıt ve tescil talebinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvuru karara bağlandı.
Çekilen film için 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Sinema Genel Müdürlüğü’ne onay başvurularında bulunulmuş, ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı sinema sanatına özgü dil ve yöntem ile meydana getirilmediği, kamu düzeni ve Anayasa’daki diğer ilkelere uymadığı gerekçesiyle bir yıl sonra verdiği yanıtta istenen onayı vermemişti. Bu kararın iptali için Ankara 7. İdare Mahkemesi’nde dava açılmış, itiraz da reddedilmişti.
2010 yılında Danıştay 10. Daire’ye yapılan temyiz başvurusu da kabul edilmeyince yönetmen Gündoğdu ile ortağı Mustafa Diyar Demirsoy 2015 yılında AYM’ye başvurmuştu.
AYM: İfade özgürlüğü ihlal edildi
Başvurucuların eserin sinema filmi niteliğinde olduğunu belirterek kayıt ve tescil talebinin reddedilmesi nedeniyle “ifade özgürlüğünün ihlal edildiği” gerekçesiyle başvurduğunu belirten AYM, açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan “ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine” hükmetti.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, AYM’nin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verildi: “Konu eserde, yönetmenin bakış açısıyla ‘Kürt sorunu’ bağlamında, sık sık ‘gerilla’, ‘özgürlük savaşçıları’ gibi terör örgütü üyelerine sempati duyulduğu izlenimi uyandıran ifadelere ve işkence sahnelerine yer verildiği görülmüştür. Eserde, çatışmalar nedeniyle yaşanan sorunların bölgedeki etkileri anlatılmış, faili meçhul cinayetler işlenmiş, Kürt kökenli insanların her şeyi dillerini ve kültürlerini kurtarmak için yaptıkları vurgusu ile barışa duyulan özlem ifadeleri yansıtılmıştır.”
“Şiddet teşvik edilmiyor”
Değerlendirme metninde esere tümden bakıldığında “örgütü öven ve şiddeti romantikleştirip teşvik eden” bir unsur bulunmadığı belirtildi.
“Bu anlatım biçiminde, devletin o coğrafyadaki insanlara ön yargılı davrandığı iddialarına yer verilmesi, eserde terör örgütü propagandası yapıldığı anlamına gelmez. Terör olaylarından duyulan rahatsızlık ve çatışmalar nedeniyle yaşanan acıların iki taraf içinde eşit olduğu, birçok diyalog ve sahnede işlenmiştir. Diğer yandan, eserde yer yer barışa duyulan özlem, Türklerin ve Kürtlerin yüzyıllardır aynı topraklarda birlik içinde yaşadığı ancak devlet politikalarıyla bu huzurun bozulduğuna ilişkin vurgular yapıldığı da görülmüştür.”
“Yasaklamak en ağır müdahale”
Eser de yer alan diyalogların sanatsal ifade biçiminin gereği olarak “terör örgütü propagandası” olarak değil, yaşanan acı olayların kimi zaman trajik kimi zaman ironik bir anlatımı olarak değerlendirildiği vurgulandı.
“Kayıt ve tescil talebinin reddedilmek suretiyle tamamen yasaklanması ön sansür şeklinde yapılan en ağır müdahaledir” denilen kararda, şu tespitler yapıldı: “Eserin bağlamından ve ifadelerin bütünlüğünden kopartılarak ele alınması suretiyle ortaya konan gerekçenin ilgili ve yeterli olmadığı görülmüş ve tamamen yasaklanmasının demokratik toplumda gerekli olduğu sonucuna ulaşılmamıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.”