Çocukluğumda Babaannemin anlattığı meselelere kulak verirdim. Hayalim, büyüdüğümde o meselelerin sesi olmaktı. Artık gayretim bu yöndedir. Tabii asıl mesele, kendi hikâyeme göz kulak olmak… Niyetimin peşindeyim. Eylemlerim de bu yöndedir…
Merhaba… Anlamışsınızdır, buralarda yeniyim. Fakat oldukça hevesli bir hikâye anlatıcısı olarak karşınızdayım. Umarım anlattıklarıma kulak verenlerle buluştuğumuz bir yer olur bu satırlar. Bir pencere kenarında ya da bir merdiven boşluğunda karşılaşabiliriz sizinle. Sahilde bir bankta belki…
Yolda yürürken geçişiriz selamlaşmadan veya selamlaşabiliriz de hiç tanışmadan. Bir şarkının ezgisine kapılırız belki, birbirimizden habersizce. Yahut bambaşka bir şey yaşanır ve bizim de ortak bir hikâyemiz olmuş olur. Neden olmasın?
E buyurun o zaman, buradan başlasın…
Radyonun sesini birazcık yükseltelim. Şarkıyı kimin söylediğini hatırlamaya çalışalım. Sözlerini süzelim ruhumuzdan ve hislerimizi özgür bırakalım. Dans etmek isteyenler, ayağa kalkabilirler. Sadece dinlerim diyenler, gözlerini yumabilir.
Nasıl bir hikâye anlatılıyor?
Tanıdık geldi mi?
Yoksa ilk defa mı duyuyorsunuz?
Birileri anlatmış mıydı size daha önce bu hikâyeyi? Efendim? Yoksa siz mi yaşamıştınız? Aman ne güzel, iyi ki varsınız…
O şarkının bir misyonu daha olsun istiyorum. Yazarken kendimi sınırlama sorunum var. Uzun uzun anlatmayı seviyorum. Uzun cümleler kuruyorum. Ve doğal olarak da uzun yazılar okumaktan hoşlanmayanları sıkabiliyorum. Kimsenin canı sıkılsın istemem. Bunun için kısa yazmaya çabalıyorum. Ve eğlenceli bir yöntem geliştirdim. İstediğim kadar yazıyorum ancak sıra paylaşmaya geldiğinde radyoyu açıyorum ve yazımı okuyorum. Okuyorum ki yazdıklarım bir şarkı boyu olsun… Hazırsanız başlayalım mı?
***
Bütün hikâyeler yaşanmıştır. Sonra onu yaşayanlar ya da yaşananları görenler tarafından yeniden yaratılır. Orada olmayanlara anlatılır. Anlatılan her hikâye duyulmuş mudur? Olabilir! Anlaşılmış mıdır? Hayır! Bazıları unutulur gider, bazıları birilerinin peşine düşer…
Bütün hikâyeler anlatılmıştır. Sonra onu dinleyenler ya da olanları, dinleyenlerden duyanlar tarafından, yeniden yazılır. Yazılan her hikâye okunmuş mudur? Hayır! Bazıları fark edilmemiştir bile, bazılarının peşine birileri özellikle düşer…
Hikâyeler hep vardı, hep de var olacaklar… Çünkü anlatılacaklar. Duymayanlar onu, biz yaşadık sanacaklar. Birileri çıkacak ve onlara “Bu sizin hikâyeniz değil!” diyemeyecek. Ama başka birileri gelecek ve bize “Bu bizim hikâyemiz!” diyebilecek.
Bütün hikâyeler yaratılmıştır. Sonra bize anlatılır. Biz onların peşine düşeriz, ararız yaşamak için. Ya da yaşatmak için… Anlatılan her hikâye bulunmuş mudur? Bulunur, bulunacaktır, bulunmalıdır. Bulunduğunda da anlatılmalıdır. Çünkü bütün hikâyeler yaşamalıdır. Ben duyduğumu unutsam da sen anlatmayı bıraksan da hikâyeler bizi sonsuza dek takip edecektir. Yeniden, yeniden yaşanmak için. Bizden sonrasında bile… Bizden öncekiler gibi…
***
Benim de meselem işte bu; o Mesel’i bulmak… Ona ses olmak, söz olmak ve daha da önemlisi göz kulak olmak. Bu arada sizin radyonuzda çalan şarkı hangisiydi ve size ne anlattı?
Bu yazdıklarımı John Lennon’ın şarkısı Imagine’ı eşliğinde sınırladım. Sözlerini bilmediğimden gülümsemem eşlik etti kendisine.
Hoş Buldum…