Yüz yıl önce 1921 yılının Ocak ayında doğan Murray Bookchin’in 70’li yaşlarında yazdığı yazılar ve onunla yapılan söyleşiler, Anarşizm, Marksizm ve Solun Geleceği[1] adı altında 1999’da kitaplaştırıldı. Güzel bir raslantı olarak doğumunun yüzüncü yılında Türkçe çevirisi kitapçılarda yerini buldu. Kitap yalnız bir geçmiş değerlendirmesi olarak değil ileriye dönük öngörüleriyle de günümüzde geçerliliğini koruyor.
1930’lardan 1960’lara, Marksizmden Anarşizme
Birinci bölüm Bookchin’in çocukluğunun geçtiği 1930’lardan 1960’lara kadar devrimci hareketin değerlendirilmesine ayrılmış. Bölümün ilk söyleşisinde Bookchin nasıl bir ortamda büyüdüğünü, Komünist harekete nasıl katıldığını anlatıyor.[2] Ardından o günlerde Komünist olmak nasıl bir deneyimdi onu kendi ağzından duyuyoruz. Bookchin o dönemin tartışmalarını ve gördüğü yanlışlardan sonra Stalinci KP’den nasıl ayrıldığını anlatıyor.
Bu bölümün ikinci söyleşisi ise Troçkist harekete katılması ve General Motors’ta çalıştığı dönemde yapılan grevlerden sonra işçi sınıfına ilişkin yaşadığı hayal kırıklığı ile başlıyor. Ücretlerde ve sosyal haklarda iyileşmeler elde eden işçiler sınıf mücadelesi yürütmek konusunda en küçük bir isteklilik göstermiyorlardı. II. Dünya Savaşı sonrasına ilişkin Trotsky’nin öngörülerinde yanıldığının ortaya çıkmasıyla Contemporary Issues (Çağdaş Sorunlar) dergisini çıkarmaya başlamalarını ve Marksizmi sorgulama dönemini anlatıyor. Nükleer silahlara ve nükleer enerjiye karşı yürüttüğü kampanya, gıdalardaki kimyasal zehirlere ilişkin yazdığı makale ve toplumsal ekoloji düşüncesinin filizlerinin nasıl oluştuğunu açıklıyor.
Birinci bölümün son söyleşisi ise 1960’lara geniş bir şekilde ayrılmış. Barış mücadelesi, CORE’a (Irk Eşitliği Kongresi) katılması, Yeni Sol’un ve SDS’nin (Demokratik Toplum için Öğrenciler) ortaya çıkışını anlatarak başlıyor. Karşı kültürün (hippiler ve diğerleri) o yıllardaki etkisini ve ABD’deki refahı Kıtlık Sonrası Anarşizm kitabında yayınlanan yazılarında nasıl değerlendirdiğini anlatıyor. O dönemde yer aldığı anarşist gruplar ve yeni solun neden başarısız olduğuna dair düşüncelerle söyleşi devam ediyor. Bookchin Avrupa gezisi sırasında tanıştığı devrimcilere ve 1968 Paris ayaklanmasına ilişkin gözlemlerini de paylaşıyor. Söyleşinin son bölümü ise 1960’larda devrimin başlayacağını bekleyen dönemin devrimci hareketlerinin deneyimlerinden çıkarılması gereken derslere ayrılmış.
Yeni̇ Toplumsal Hareketler
İkinci bölüm 1970’lerde yükselen yeni̇ toplumsal hareketleri ele alıyor. Yeni Solun ve karşı kültürün yarattığı umutların karşılığı gerçekleşmeyince farklı kesimler kendi kimliklerini öne çıkaran hareketlere yöneldiler. Bölümün açılışını yapan söyleşide Bookchin, bu dönemde radikal feminist harekete destek verdiğini belirtiyor.[3] Hatta kadınların biyolojik olarak erkeklere göre “doğaya daha yakın” olduğuna inanmak istediğini söylüyor. Ancak bu tür dar kimlik politikaları mistisizme yol açmıştı. Nitekim sonraki dönemlerde bunları eleştirmeye başladı. Derin ekoloji ve ilkelcilik gibi düşünceler de bu dönemde yaygınlaştı. Söyleşi ABD’de anarşist harekete ilişkin değerlendirmelerle devam ediyor, teknokratlık ve aşırı rasyonalist olma suçlamalarına yanıt veriyor. Ardından 1980’lerde yükselen postmodernizme ilişkin eleştirilerini dile getiriyor.
Bu bölüm 1994’te yazılmış olan “Komünalizm: Toplumsal Anarşizmin Demokratik Boyutu” başlıklı yazıyla devam ediyor. Özerklik ile özgürlüğün aynı şey olmadığını vurguluyor. “Özerklik, kişisel tahakkümün ortadan kaldırılmasında ısrar eder, bireyi toplumun biçimlendirici bileşeni ve odağı olarak alır. Buna karşılık, özgürlük, daha gevşek kullanımlarına rağmen, bireyin açıkça ayrılmaz bir parçası olduğu toplumda tahakkümün yokluğuna işaret eder.”[4] Bu bağlamda demokrasiye farklı yaklaşımları tartışmaya açıyor: “özgür bir toplum muhalefete sadece izin verilen değil aynı zamanda muhalefeti büyüten bir toplum olacaktır; meclislerdeki kürsüleri ve medyası tüm görüşlere açık olacak ve kurumları tartışma için gerçek forumlar olacaktır.”[5] Bu şekilde mutlaka mutabakat arayarak değil, farklı görüşlerin açılıp tartışılması sonucunda çoğunluğun karar almasının daha sağlıklı olacağını örneklerle savunuyor. Daha önce özgürlükçü yerel yönetimcilik olarak detaylandırdığı “komünler Komünü” tasavvurunu komünalizm olarak adlandırmayı öneriyor. Bireysellik toplumsallık ikilemi olmadığını vurguluyor: “Bakunin ve Kropotkin’in defalarca savunduğu gibi, bireysellik hiçbir zaman toplumdan ayrı biçimde var olmadı ve bireyin kendi evrimi toplumsal evrim ile birlikte gerçekleşti. Toplumsal kökenleri ve toplumsal bağlılıkları dışında “Birey” den söz etmek, hiçbir insan veya kurum içermeyen bir toplumdan bahsetmek kadar anlamsızdır.”[6]
Bölüm kısaltılarak çevrilmiş olan “Anarşizm Nereye? Yakın Zamanlı Anarşist Eleştirilere Yanıt” yazısıyla sona eriyor. Adından da anlaşılabileceği gibi “Toplumsal Anarşizm mi Yaşamtarzı Anarşizm mi”[7] başlıklı kitabında yer verdiği görüşlere getirilen eleştirilere yanıt veriyor. Anarşizmin bu iki türünün kısa bir tanıtımından sonra ilkelci eleştirilere yanıtlar yer alıyor. Geçmişte avcı-derleyici toplumlara ilişkin kendisinin de çok iyimser yorumlar yaptığına ve heyecan duyduğunu ifade ediyor. Ancak belirli konularda yanıldığını belirtiyor. Her ne kadar “ilk bolluk toplumu” fikrini asla kabul etmemişse de animizmin yararlanılabilecek bir şey olduğunu ileri sürmesinin yanlış olduğunu kabul ediyor. Bu yazı, özellikle ABD’de anarşizmin geleceğine ilişkin yorumlarla sona ermiş.
Solun Geleceği
İlk bölüm gibi bu bölüm de Janet Biehl’in sorularıyla yönlendirdiği bir söyleşiyle başlıyor. İlk soruya yanıtında Bookchin daha önce Marksizm hakkında yazdığı yazıları değerlendiriyor. Marx’a getirdiği eleştirilerin geçerliliğini koruduğunu, ancak hangi tarihsel bağlamda yapıldığının netleştirilebileceğini söylüyor. Esas olarak Marksizmi eleştirdiğini belirtip, “Marx’ın fikirleri Marksistlerin elinde çok kötü kullanıldı” diyerek “Marx’tan öğrenilecek çok şey var”[8] diye vurguluyor. İzleyen sorularda hiyerarşi, tahakküm, ilerleme ve etik sosyalizm gibi daha önce kitaplarında analiz ettiği kavramları Marx’ın yaklaşımlarıyla karşılaştırarak yorumlar getiriyor. Ardından da Marx’ın günümüz için değerli olan katkılarına değiniyor. Son olarak da “öncü örgüt” kavramını ve devrim sırasında nasıl bir rol oynayabileceğine ilişkin görüşlerini açıklıyor.
Bir sonraki söyleşiyi yapan yine Doug Morris, Sol kavramını açmasını istiyor. Ardından 1990’larda Sol öldü mü diye soruyor. Bu soruların ardından söyleşi günümüzde yaşanan doğal dünyanın yıkımına gelmiş. “Bu yıkıma, özellikle metalaşma ile piyasa ve küresel büyümenin rekabetçi zorunlulukları neden olmaktadır…Kapitalizm var olmaya devam ederse, gezegeni inorganik hale getirecek, toprağı kuma ve okyanusları lağım suyuna dönüştürerek organik yaşamın temelini sarsacağı açıktır.”[9] Solun bunu durdurmak için gereken radikal toplumsal bilinci kaybettiğini vurguluyor. Bu söyleşi komünalizmin farklı boyutlarının açılmasıyla sona ermiş.
Bu bölüm 1997’de yazılmış olan İdeallerin ve Pratiğin Birliği başlıklı yazıyla devam ediyor. Bookchin burada kendi önerdiği şekliyle toplumsal anarşizm kavramını önce temel varsayımları, sonra hedefleriyle anlatıyor. Kitap Bir Hareket İnşa Etmek başlıklı söyleşi ile tamamlanmış. Bu söyleşide örgütlenmeye ilişkin önerilerini adım adım açıklıyor. Okuma gruplarında nelere dikkat etmek gerek, neler hedeflenmeli v.d. Nüfusu yüksek büyük kentlerde halk meclisleri nasıl örgütlenmeli ki yüz yüze tartışmalarla etkili kararlar alınabilsin. Toplumu bu çabalarla radikalleştirebilir miyiz? Bookchin bu soruları yanıtladıktan sonra Yeşillerin bu konuda neden başarısız olduğunu değerlendiriyor. Son soruda ise 78 yaşında nasıl hissettiğini ve devrime inancını nasıl koruduğunu açıklıyor.
Sonuç Yerine
Bookchin 85 yaşında dünyamızı terk edene kadar yazmayı ve devrimci teoriye katkıda bulunmayı sürdürdü. Bu arada genç devrimcileri motive etmeyi de kendine görev bildi. Bu kitabında da deneyimlerini ve bilgi birikimini paylaşarak bu yönde önemli bir katkıda bulunuyor. Daha çocukken benimsediği Marksizmi ve orta yaşlarında desteklemeye başladığı anarşizmi detaylı olarak değerlendiriyor. Solun geleceğine ilişkin bugün de geçerliliğini koruyan uyarılarda ve öngörülerde bulunuyor. Bu kitap ağırlıkla söyleşilerden oluştuğu için kaleme aldığı kitaplara göre kolay okunabilen akıcı bir dile sahip. Toplumsal ekolojiyi anlamak isteyen herkesin okuması gerek diyebiliriz.
[1] Murray Bookchin, “Anarşizm, Marksizm ve Solun Geleceği”, Sümer Yayıncılık, 2020
[2] Bu konuda detay için Emet Değirmenci’nin Bookchin’i Yaşatmak adlı yazısına bakılabilir: https://ekoloji.org/dergi/sayi5/te05_murray_bookchini_yasatmak.pdf
[3] Murray Bookchin, a.g.y. sf: 115
[4] a.g.y. sf: 144
[5] a.g.y. sf: 148
[6] a.g.y. sf: 156
[7] Murray Bookchin, Toplumsal Anarşizm mi Yaşamtarzı Anarşizm mi, Kaos Yayınları, 2005
[8] Murray Bookchin, “Anarşizm, Marksizm ve Solun Geleceği”, Sümer Yayıncılık, 2020, sf: 195
[9] a.g.y. sf: 233