1970’lerin başlarında, Sudanlı şair Mahcub Şerif hapishane yolunda ateşli yakarı yazmıştı:
Sevgili Hartum’umuzun gökyüzü ne zaman açılacak,
Ülkenin yaraları ne zaman sarılacak?
On yıllar sonra sorusu yanıtlanıyor gibi görünüyor.
Sudan’ın başkenti Hartum, Başkan Ömer El-Beşir’in İslamcı hareketinin 1989’daki darbeyle iktidara gelmesinden bu yana, farklı muhalif güçlerin katıldığı ülkenin gördüğü en büyük ve en etkileyici protesto seslerinin yankısına uyandı.
Eylemlilik çağrısı, büyük doktor, mühendis ve avukat birliklerini bir araya getiren ve halkta ve bazı siyasi partilerde karşılık bulan Profesyoneller (Serbest Meslek Sahipleri) Meclisi tarafından yapıldı. Bu tür bir yakınlaşma yıllardır yaşanmıyordu.
Hartum’da yerleşik bulunan Meclis’in ilk vurgulanan hedefi, birliklerin ekonomi politikasına muhalefetini belirten bir notayı hükümete sunmaktı. Ama yaşanan siyasi gerginlik, grubun taleplerini başkanlık sarayına açıkça başkanın istifasını isteyen bir mektup gönderecek kadar yükseltti.
Büyüklü küçüklü kentlere yayılan müthiş bir hareketle karşı karşıya kalan hükümet, kurnazlık ve esneklikle ülkenin otuz yıldan bir süredir alışık olduğu kaba kuvvete başvurma arasında tereddüde düşmüş gibi görünüyor.
Eşsiz bir Hareket
Sudan, totaliter iki diktatörü devirmeyi başarmış (1964’te Komutan İbrahim Abud, 1985’te General Cafer Numeyri) çok sayıda devrim tecrübe etti. Ama şu andaki ayaklanma her bakımdan öncekilerden farklı görünüyor.
Önceki ayaklanmaların her ikisi de gücünün doruğundaki bir sendikal hareket ve başta başkent olmak üzere Sudan’ın büyük şehirlerinde örgütlü siyasi bir hareket üzerine inşa edilmişse de şu andaki ayaklanma başkentin uzak kuzeyinde, tarihsel olarak bir işçi sınıfı merkezi ve Sudan sendikacılığının doğum yeri olan Abara gibi yerlerde şekillendi. Sonra dalga hızla yayıldı ve Berber, Damer, Danqala ve Karima gibi yakınlardaki kuzey kentlerini vurdu. Ayaklanma; Qadarif, Port Sudan ve Kasla ile birlikte doğuya, Abyad, Rahd ve Beyaz Nil boyunca yayılan bölgeyle birlikte batıya yöneldi.
Halkın çok farklı kesimlerini bir araya getiren hareket, eklektik bir yapıya sahip. Bu siyasi deprem, bir darbeyi önlemek adına güçlerini başkentte toplama eğiliminde olan rejimi şaşırttı. Hareketin gücü ve canlılığının ötesinde, siyasi taleplerinin netliği hükümeti kaygıya düşürdü. Açlık ve yoksulluğu egemen olduğu şartlara rağmen talepler sadece ekonomik değil. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Sudan’da yirmi milyondan fazla insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığını tahmin ediyor. Bu, tüm Arap ülkelerinde böyle bir konumda yaşayan altmış altı milyonun insanın üçte birine denk düşüyor.
Kentlerdeki göstericilerin attığı sloganlar özünde siyasi. Halkın arzularının derinliğini ve Devrim fikrinin gücünü gösteren sloganlar arasında en sık atılanları “Özgürlük, Barış ve Adalet!” ve “Halkın Tercihi Devrim!”
Hazırlık olmadan yaşanan bu niteliksel sıçrayış mücadeleyi benzeri olmayan bir seviyeye taşıdı: yoksulluk ve açlığa rağmen insanlar, Müslüman Kardeşlerle bağlantılı Ulusal İslami Cephe’nin işini bitirme ve yeni bir çağ açma arzularını açıkça ifade ettiler. İslamcı hareketin arkasında baskıcı bir miras bırakarak tamamen tükendiği de ortada: “şeytani” din ve yolsuzluk karışımının getirdiği yıkımla birlikte ekonomiden siyasi ve kültürel alanlara ve hatta çelişkili bir biçimde dini alana dek devletin her seviyede zayıf düştü.
Gizli servis şefi Salah Quoch, Sudan basının önde gelen yazı işleri müdürleriyle yaptığı görüşme esnasında, hareketin siyasi partilere mesafeli ve kendiliğinden bir ayaklanma olduğunu düşündüğünü söyledi. Partileri herhangi bir sorumluluktan muaf tutan Quoch, halk hareketinin bir umudunun olmadığını düşündüğünü söylüyordu. Bu iddia gerçeklerle hızla çürütüldü.
Quoch, sorumluluğu göstericiler arasında yer alan ve Mossad tarafından eğitilen ve yönlendirilen ajan provokatörlere ve yıkıcı güçlere bağladı. Özellikle, Abdul Wahid al-Nour’un liderlik ettiği Darfurlu isyancı grup Sudan Özgürlük Hareketi’ne odaklandı. Suçlama, hükümetin bir devrim karşısında yaşadığı şoku ele veriyor. İktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nin binalarının yağmalandığı bölgelerin (Atbara, Damer ve Berber) toplumsal yapısında ihmal edilebilecek sayıda Darfurlu var ve esasında –rejim tarafından- İslamcı hareketin kaleleri olarak kabul ediliyorlar.
Etkileyici Gösteriler
Halk hareketi devam ediyor ve her şey kentsel nüfusun öncülüğü aldığına işaret ediyor. Sayısız kasaba ve kentte halk, olağanüstü hale ve sokağa çıkma yasağına karşı koydu. Şu ana dek yaşanan en önemli olay hiç kuşkusuz 25 Aralık’ta bütün bir mahallenin kitlesel protestocuların eline geçmesiydi. Yürüyüşün başında çeşitli sektör birliklerinin temsilcileri ve siyasi partilerin liderleri vardı. Bu gösteri el-Beşir’in 1989’daki darbesinden bu yana ülkedeki en etkileyici gösteri oldu.
Devletin aşırı güç ve protestocuları dağıtmak için gerçek mermi kullanmasına rağmen halk, iktidarla karşı karşıya gelme kararlığı yoluyla devrimin her zamankinden daha güçlü ve canlı bir şekilde hareket halinde olduğunu gösterdi. Başkentin merkezi çok sayıda zırhlı araç ve asker konuşlandırılması nedeniyle şu anda bir savaş meydanını andırıyor. Kısa vadede birliklerin çalışması, Profesyoneller Meclisi’nin açıklamasında belirtildiği gibi amacına ulaştı.
Açıklamada:
”Göstericilerin sivil toplumdaki ortakları ve siyasi partilerle buluşmasına engel olmak ve başkanın istifasını talep eden bir bildiriyi teslim etmek isteyen Sudanlı halk kitlelerinin saraya girmesini engellemek için gerçek mermiyle ateş açan zırhlı araçlarla desteklenmiş binlerce güvenlik gücü ve askeri konuşlandırıldı.”
denildi ve yıllardır başarılamayan birliğe ulaşılması kutlandı:
“Birleşmiş bir halkın iradesi olma duruşumuzu güçlü bir şekilde ifade ettik”.
Özgüvenin kazanıldığı bir iklim var. Doktorların kırk kişinin öldüğü tahminlerine rağmen bir araya gelmiş güçlerin ilk turu kazanmış gibi görünüyor.
Genel his şu: Ulusal Uzlaşma Güçleri ve Sudan Devrimci Cephesi (SDC-kendisi de bir koalisyon), Komünist Parti’nin Hartum’daki merkezinden 25 Aralık Salı günü, yürüyüşten önce bir toplantı yaptı. Farklılıklarını bir kenara koymaya karar vererek “rejimin düşüşü” için çabalarını uyumlulaştırma amaçlarını dile getirdiler.
el Beşir’in başkanlıktan indirilmesi, geçici bir başkanlık konseyinin oluşturulması ve görevi gerçek bir çoğulcu partili siyasi yaşama dönüşe ve yeni bir rejime geçiş olan bir teknokratlar hükümetinin kurulması üzerine uzlaşmaya varıldı. Anlaşmaların hedefi başkanın istifasını zorlamak için mücadeleyi daha da arttırmaktı.
Kentlerdeki ayaklanmalarla karşı karşıya kalan hükümetin farklı İslamcı bileşenleri, nasıl tepki vereceklerine dair ciddi iç anlaşmazlıkların eşiğinde. Uyum sağlamak için hummalı bir koşuyla birlikte 21 Aralık Cuma günü toplandılar. Farklı rakip akımlara bölünmüş olan İslamcı hareketin liderleri (Ali Al-Hajj liderliğindeki Halkın Kongre Partisi, Gazi Selahattin Atabani liderliğindeki el-Islah Hareketi ve el-Islah Fatih İzzettin liderliğindeki İslami Hareket Şura Konseyi) Genelkurmay Başkanı General Kemal Abdul-Maruf’la görüştüler. Askerin yönetime el koyması ve bunun genelkurmay başkanlığının önde gelen diğer isimleriyle görüşülmesi gündeme geldi ve Abdul-Maruf bunu prensipte kabul etti.
Aynı gün, delegasyon el-Umma partisi lideri Sadık el-Mehdi ve SDC koalisyonu da dahil olmak üzere muhalefet liderleriyle görüştü. El-Mehdi başkanlığındaki görüşme, şu andaki yönetimin istifası, geçiş döneminin kurulması ve bir teknokrat hükümetin göreve getirilmesi üzerine gelecekte yapılacak müzakerelere zemin hazırladı.
Gençlik: Bilinmeyen Bir Güç
Ancak olayların gidişatını etkileyecek yeni bir unsur devreye giriyor: tüm Sudan kentlerindeki halk ayaklanmasının gerçek motoru olan gençlik güçleri. Bu genç nesil İslamcı iktidarın gölgesine doğdu ve bu nedenle el-Beşir’den önce var olan siyasi partilere aşina nesillerden ayrı.
Sekter kutuplaşmanın dışında büyüyen özünde isyancı bir nesil bu. Pek çok genç partiler arasındaki olağan anlaşmalardan farklı bir şey bekliyor ve şu andaki hareketin, hükümette bir değişim gibi olağan uzlaşmaların ötesine geçtiğini görmek istiyor. Rejim değişimi ve dinin siyaset üzerindeki etkisinden kopuş hedefliyorlar.
Gençlerin attığı sloganlarda ifade edilen gerçek bir devrim arzusu bu: “Özgürlük, Barış, Adalet”. Diğer bir deyişle daha etkin, belirleyici bir unsur artık siyasi denklemin bir parçası. Eski deneyimlerden kopulmasını ve eşitlik, hukuk ve yeni değerler üzerine kurulmuş modern bir devlet kurulmasını isteyen başka bir gelecek vizyonunu taşıyor. Başta muhalefettekiler olmak üzere şu andaki siyasi liderlerin çoğu ileri yaşlarda. Gerçek bir değişim isteyen gençler kendilerini siyaseten ifade etmek için doğal olarak sokaklara yöneliyorlar. Bu nedenle gelecek dönem daha büyük siyasi çalkantı üretecek, kritik seçimleri ve önemli riskleri arttıracak.
Ya İslamcı hareketler sürpriz bir (hiç kuşkusuz güçlü bir halk muhalefetiyle karşılanacak)saray darbesiyle şaşırtmaya çalışıyorlar ya da yukarıda bahsedilen İslamcı bileşenler, yumuşak iniş görüşüyle uyumlu olacak şekilde uzlaşmacı çözümlere eğilimli Sadek al-Mahdi gibi etkili siyasi isimlerle anlaşma yapacaklar.
Bu da bundan sonra hangi hükümetin geleceğini tartışmak için İslamcılar da dâhil olmak üzere tüm Sudanlı siyasi güçlerden oluşan bir kongrenin olduğu geçici bir aşamayı başlatarak Ulusal Kongre’nin iktidarına son vermeyi içerebilir. Bu çözüm de başta gençler olmak üzere halk ve Arap Avukatlar Barosu Baro Birliği eski başkanı Faruk Ebu İsa tarafından yönetilen muhalif SDC koalisyonu tarafından reddedilecektir.
Üçüncü ve belli ki halkın tercihi olan seçenek ise İslamcıların iktidardan kovulması ve siyasi geçmişle bir kopuşla birlikte radikal değişim. Gençliğin ve devrimci güçlerin bu çözümü ve en iyi ihtimalle Sudan’ın modern devlet olmaya doğru dümen kırması, geleneksel sekter güçler ve İslamcı hareketin en şiddetli şekilde karşı koyacağı şeyler.
Mevcut hareket, İslamcı hareketin devreye girecek ve ateş açmaktan çekinmeyecek milisleriyle karşı karşıya gelebilir. Soru, bu tür tehlikeler karşısında asker ve polis güçlerinin nereye kadar umursamaz kalacağı. Bazılarının umduğunu gibi hareketi desteklemek ve çatışmayı halkın lehinde çözmek için 1964 ve 1985’teki halk ayaklanmalarında olduğu gibi sahneye çıkacaklar mı?
Tüm göstergeler Sudan halkının ayaklanmasının devam ettiğini ve güçlendiğini işaret ediyor ve mevcut rejime son verme arzunun netliğini gösteriyor. Paralel olarak farklı partiler ve siyasi güçler arasında krizden kaçmak umuduyla seri müzakereler devam ediyor. Ne olacağı hala belirsiz.
20.01.2019
Çeviri: Kontra Salvo
Kaynak: Orjinali orientxxi.info sitesinde Fransızca yayınlanan bu yazı, Jacobinmag.com‘daki İngilizce çevirisinden Kontra Salvo tarafından Türkçeye aktarılmıştır.