Size, üç boyutlu sahnelenmiş, canlandırma sanatından ya da hayal gücünüzle sahneleme yapabileceğiniz bir hobiden bahsetmek istiyorum: Diorama, bir hikâyeyi üç boyutlu teknikle anlatma sanatı.
Bu sanatla, yaşanmış ya da yaşanmamış, gerçekçi ya da fantastik bir an, ölçekli modellenerek canlandırılır. Fotoğrafın üç boyutlu sabitlenmiş şekli gibi.
Diorama sanatının çıkış noktası fotoğrafçılığın gelişmesinde öncü olan Louis Daguerre’dir. 1822 yılında sergilediği katedral görüntüsünde önce tamir halindeki gösterdiği katedralin iç görünümünde görünen işçiler vardır. Zaman zaman sahnenin bazı yerleri karartılıp ışık oyunları ile sahnede görüntüler değişmektedir. Bulutlar geçip pencerelerden yansıyan ışıklar seyircide katedralin farklı zamanlarını izlediği hissi uyandırır.
Louis Daguerre tarafından 1838’de Paris’te çekilen Temple Bulvarı’nın bu fotoğrafı, bir insana ait ilk fotoğraf olarak kayıtlara geçmiştir. Çekim süresi 10 dakikadan fazla olduğundan, hareket hâlindeki arabalar ve insanlar pozlanma süresinde fotoğraflanamamıştır fakat ayakkabılarını fotoğrafta görünecek kadar uzun süre aynı pozisyonda kalarak boyatan adamın sol alt köşede fotoğrafta yerini koruduğu görülmektedir.
Diorama, Yunanca bir uçtan bir uca, anlamına gelen dia ile sahne, anlamına gelen orama kelimelerinden oluşmuştur.
Az bilinen Diorama sanatıyla Yıllar önce TRT2’de yayınlanan koleksiyoner programını izlerken tanıştım. Programın konuk ettiği koleksiyoner Nejat Çuhadaroğlu’ydu.
Türk askerî aksesuar ve kıyafetlerini biriktirerek başladığı koleksiyonerliğini müzeye dönüştürmüş biridir Çuhadaroğlu; İstanbul’un Kâğıthane’sindeki Hisart Canlı Tarih Müzesi onun çabalarıyla ortaya çıkmıştır.
Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu, Kurtuluş Savaşı, 1. ve 2. Dünya Savaşı, Körfez Savaş an’larının sergilendiği maketleriyle ülkemizde bu konuda tek müze.
Diorama sanatı, bir tepsi içinde doğanın güzelliğini minyatürleştiren geleneksel Japon manzara sanatlarından Bonkei gibi değildir. Minyatür ev gibi ya da binaların, insanların kılık kıyafetinin maketi gibi de değildir. Minyatür olmak zorunda da değildir zaten sahne birebir boyutlarda bile hazırlanabilir.
Diorama olabilmesi için sahnede bir hikâye anlatılmalıdır. Bir durumu ya da bir kurguyu, geçmişi ya da geleceği hikâyesiyle ölçekli ve üç boyutlu olarak anlatmalıdır. Bu yüzden olmazsa olmaz denecek iki unsuru vardır bu sanatın. Hikâyenin anlatılacağı doğa veya çevre maketi oluşturulduktan sonra sahnede canlıların maketlerinin ve birden fazla nesnenin kullanılması gerekmektedir. Doğal olarak manzara içinde sadece dönemi, günü belirten kıyafet giydirilmiş mankenler yeterli değildir. Diorama olması için hareketlerin bir olayı canlandırması gerekmektedir. Biraz öncesini ve biraz sonra ne olacağını bize hayal ettirmelidir.
Sahnelenen bir savaş an’ı, bir bomba patladığında savrulan bina parçaları, cam kırıkları, korkuyla saklanmaya çalışan veya yaralanan insanlar, hayvanlar tüm gerçekçiliğiyle renklendirilerek sergilenir.
Diorama sanatının kâğıtlarla üç boyutlu canlandırma tekniği de bulunmakta. Bu sanata çocuk kitaplarından aşinâlığımız var. Japon kâğıt sanatının dioraması olan ve kutu içinde bir olayın kâğıtla üç boyutlu olarak sahnelemesinin adı da Tatebanko.
Çok ender de olsa okuduğum bazı romanlarda rastlıyorum Diorama sanatından bahsedilmesine. Fakat isim olarak sadece Erlend Loe’nin yazdığı Doppler romanı aklımda kaldı. Mevsimlere böldüğü romanının Aralık bölümünde Düseldorf karakterinin yaptığı maketi tarifleyerek anlatmış Erlend Loe. Kitabın otuz sekizinci sayfasından kırk üçüncü sayfasına kadar anlatmadan göster tekniğiyle ustalıkla yazmış Diorama sahnesini.
Son yıllarda bilgisayar destekli çözümlerden faydalanılsa da Diorama sahneleri ve sahneleme efektleri filmlerde de kullanılmaktadır. Ayrıca, sanat alanı dışında bir konu hakkında bilgi edinme amaçlı, öğretim alanında da kullanılmaktadır. Bir müze anlayışındaki kadar detaylı olmasa da seçilen konuyla ilgili canlıların nerede yuvalandıkları, nasıl yemek buldukları, birbirleriyle etkileşimleri basit modelleme ve fotoğraflarla desteklenerek daha kolay öğrenilmesi amacıyla kullanılmaktadır.
Ülkemizde az bilinmekle beraber bu maketleme sanatıyla ilgili hayalinizdeki sahneyi oluşturmak için gerekli malzemelerin satışı yapılmaktadır. Bu kadar detayla uğraşmaya gösterebileceğiniz sabrınız yoksa en ince detaylara kadar şekillendirilip boyamaları yapılmış Diorama sanatını görmek için Hisart müzesini gezmenizi öneririm.
Sahnelerin ardındaki detayların izinde buluşmak dileğiyle.