Türkiye İş Bankası, kuruluşunun 100. yıl dönümünü kutlamak amacıyla “100 Yıllık Armağan” isimli son derece başarılı bir belgesel film hazırladı.
Yönetmenliğini Ali Taner Baltacı’nın üstlendiği bu yapımda, Engin Alkan, Onur Buldu ve Burcu Kara, Tolga Çevik gibi oyuncular da rol almakta.
“100 Yıllık Armağan”ı izledikten sonra, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü başkanlarından ve Eğitim Fakültesi IV.Dekanı, 1984’ten bugüne her zaman Hoca’m olmuş Prof. Dr. Güzver Yıldıran’a “Bu belgesel filmin önemini” sordum. İşte, yanıtı:
“Bir dahi yollanmış bize evrenden. Film neden önemli? Çünkü kurumlaşmanın adım adım basamaklarını ele alıyor. Kurumsallaşma sürecinde, önce planlanan kurum toplumsal gelişimi sağlayacak bir kavram olarak değerlendiriliyor. Ardından bilgi ve beceri birikimi ile isteği yüksek bir insana amaç anlatılıyor, (Celal Bayar). O insan yardımcı olabilecek diğer bilgi ve beceri birikimi yüksek bir çalışma grubu oluşturuyor ve ortak akılla izlenecek süreçler belirleniyor ve ortaya çıkarılıyor. Her eğitim düzeyinde bu süreçlerde çalışacak şevki yüksek insanlar meslek içi eğitimle görevlerini en iyi icra edecek hâle getiriliyor. Ancak, ardında belli bir toplumsal destek olmazsa, bunlar elbette çalışamaz.
Toplum eğitiliyor. Çocuklardan, ailelere, her eğitim düzeyinde insanları kapsayacak toplumsal bir eğitim bu. Sonra onların iş birliği sağlanıyor. Kurumda çalışacak bireyler, önemsendiklerini gördükleri için her düzeyde istihdama başvurmayı arzuluyor. İstihdam da rastgele değil; her düzeyde iş için meslek içi eğitim veriliyor. Halk kurumla birleşiyor. Derken kurumun altyapısı (kumbaraların oluşumu, tanıtımı gibi) ve yan dal hizmetleri oluşturuluyor ve bunlar diğer sektörlerle ilintilendiriliyor (oyuncakçının Milli Kumbara yapması gibi). Ondan sonra da ulusuna katkı yapanlara (Kurtdereli Mehmet Pehlivan), bu kurum taltifler, pekiştireçler sunuyor, Yani kurum kendi işlevleri arasında ülkeyi yüceltenlere katkı yapmayı amaçları arasına alıyor. Böylece oluşumunun her adımında kurum, toplumu desteklediğini topluma yaşatarak iletiyor ve ürettikleriyle gerek bireysel olarak, gerekse de başka oluşumları destekler hale gelerek toplumun özünü içeren desteği veriyor ve alıyor.
Kurumsal tarihimizi anlatmalıyız. İçindeki değerleri dünya ile paylaşmalıyız.”
Bu konuşmanın ardından “100 Yıllık Armağan”ı yeniden izledim ve Engin Alkan’ın yaşar kıldığı Celal Bayar yorumuna bir defa daha hayran kaldım.
“100 Yıllık Armağan” her iyi eser gibi birden çok kez izlenmeyi hak ediyor. Öneririm.