“Dün tekke, bugün dünya. Kadınlar hep direnişte” diyen Şebnem İşigüzel’e göre yeni zamanda direnmenin, başkaldırmanın, örgütlenmenin, yalnız olmadığını bilmenin yeni bir yolu var artık. İşigüzel, yeni zaman ve sosyal medyanın kadınların direniş biçimini değiştirdiğini, dayanışma sağladığını vurguluyor.
Everest Yayınlarından çıkan son romanı Memoria üzerine Milliyet Sanat’ta Seyhan Akıncı ile konuşan Şebnem İşigüzel, kadın anlatıcının iç içe geçmiş hikâyeleri üzerinden yaşamla ölüm arasında bir dans sunuyor. Yazar, anlatıcının âdeta meddah rolünde olduğu romanda, unutmak ve hatırlamak üzerine fazlaca düşündürüyor.
Dede-torun ilişkisi üzerinden 100 yıllık Türkiye tarihine baktığı romanın ana mekânları arasında Karılar Tekkesi ve mezarlığın yer almasını İşigüzel şu sözlerle anlatıyor: “Korktuğum için güzel anlattım. Korktuğunuz şeyi tecrübe etmenin ayrı bir hazzı var sanırım. Karılar Tekkesi gerçekte de mezarlığın kıyısında, neredeyse içinde. Siz neredeyseniz hayat orada. Neye mecbursanız, yaşamı orada devam ettirmekten başka çareniz yok. Tıpkı Karılar Tekkesi’ne sığınan, ölülerin dünyasında aslında bizim varolan yaşamlarımızdan daha hakikatli bir hayat kuran kahramanlarım gibi.”
Şebnem İşigüzel, ölümün, ölülerin, mezarlıkların başrolde olduğu Memoria’yı yazarken yaşadığı acı kayba da değiniyor: “30 yıllık hayat arkadaşımı kalp kriziyle aniden kaybettim evet. Ölüm, yas, bunlar yazarak tecrübe ettiğim şeylerdi. Manuel ile vedalaşmak üzere yanına alındığımda yazdığım gibi isyan etmek istedim. Onun artık olmadığını, olmayacağını bilmek çok acı. Benim özelim böyle ama bu memlekette eş kaybını daha sarsıcı yaşayan, sosyal güvencesi olmayan hemcinslerim var. İnsanlar kayıplarının ardından hukuk mücadelesi veriyorlar. Bu satırları okuyanlar önce bunları düşünsün isterim.”
“En büyük ödülüm yazmak, yazabilmek”
“Memoria’nın kadınları direnerek hayat buldular. Dün tekke, bugün dünya. Kadınlar hep direnişte. Yeni zamanda direnmenin, başkaldırmanın, örgütlenmenin, yalnız olmadığını bilmenin yeni bir yolu var artık,” diyen Şebnem İşigüzel sözlerine “Çaresizce olsa bile bazen umut etmek yeter. Umudu olan direnir. Ancak bir ölünün umudu yoktur. Yeni zaman ve sosyal medya kadınların direniş biçimini değiştirdi, örgütledi, dayanışma sağladı,” şeklinde devam ediyor.
İlk romanı Hanene Ay Doğacak ile 31 yıl önce, henüz 20 yaşındayken hayatımıza giren ve pek çok roman, hikâye ve oyun kaleme alan Şebnem İşigüzel, yazmanın kendisi için ne ifade ettiğini ise şu sözlerle anlatıyor: “En büyük ödülüm yazmak, yazabilmek. Yazarak yaşadım, yazarak direndim, yazarak varoldum.”
Seyhan Akıncı’nın Şebnem İşigüzel ile gerçekleştirdiği röportajın tamamını Milliyet Sanat’ın Ağustos 2024 sayısında okuyabilirsiniz.