Yoko Tawada tarafından distopik bir kurmaca olarak yazılan “Tokyo’nun Son Çocukları” romanının sakinlik ve huzur yansıtan kapağı bu yazıyı yazmama vesile oldu. Bana göre öyküleri kapak tasarımlarından takip etmek başka türlü bir okuma çeşidi. Sayfalar dolusu anlatımı tek bir görselle aktarmak. O tek görselin, hangi yayınevini temsil ettiğini hissettirmek.
Bitmiş ve piyasaya çıkmış bir kurmacada, yazarların kendi eserlerinde küçük hataları düzeltmeleri dışında öyküde ekleme, eksiltme yapılmaz. Fakat kitap kapakları istenirse her baskıda değiştirilebilir. Farklı yayınevinden çıkarılması, tasarımcının değişmesi dışında bazen aynı yayınevinden çıkan yeniden basımlarda da kitap kapaklarının başka tasarımla çıktığını görürüz.
Zaman, değişikliğe zorlayan başka bir faktör. Nesillere hitap etmesi gerek. Ayrıca her ülkenin sosyal yapılarının farklılık göstermesi nedeniyle çevirisi yapılan eserlerin kapak tasarımları çoğunlukla ülke sınırlarını geçemez. Yayınlandığı ülkede farklı kapakla basılır. Belki buna bir istisna Richard Bach’ın Martı Jonathan Livingston öykü kitabını örnek gösterebiliriz. Çeşitli kapak tasarımları denense de sonunda her ülkede tek renk bir fon üzerine uçan martı tasarımı ortak kapak olarak kullanıldı. İkonik bir tasarım oldu diyebiliriz.
Büyük bir felaket sonrasında Japonya’da yaşanan hayat anlatılıyor “Tokyo’nun Son Çocukları” romanında. Kapağı, dikey kullanılmış iki renkli, sade bir tasarım. Turuncu bir balık var kapakta. Opak yavruağzı veya somon rengin üstünde yüzüyor. Dikey bant hâlinde kullanılmış hafif şeffaf, beyaz rengin altından uçuşan kuyruğu silik görünen, turuncu bir balık. Çoğu kişi japon balığı zannediyor. Oysa beta. Kızıl Beta diye geçiyor kapaktaki balığın adı. Siren Yayınevinden çıkarılan kısa romanın kapak tasarımcısı Nazlım Dumlu. Kullandığı pastel renkler ve sadelik aynı kitabın İngilizce baskısının kapak tasarımcısı İngiliz illüstratör Harriet Lee-Merrion’dan etkilenmiş olabilir diye düşündürdü bana.
Belki de bu renkler yazarın tercihi çünkü kitabın yayımlandığı diğer ülkelerdeki kapak tasarımlarını incelediğimde de aynı tonlarda pastel renklerin kullanıldığını gördüm. Her yayınevinin tasarımcısı, kendi ülkelerinde ne ifade edebilecekse ona göre görsel seçmiş. Ortak yönleri turuncu bir obje. Kitabın içinden metaforik nesneler kullanılmış. Bu obje çoğunlukla portakal olmuş.
Nazlı Dumlu farklı bir seçim yapmış. Yoko Tawada’nın kullandığı metaforu yakalamış ve kapak tasarımına taşımış. Dövüşçü siyam balığı veya kızıl beta. Pirinç yetiştiricileri tarafından evcilleştirilmiş bir balık türü. Bir tür akvaryum balığı, akvaryumun en kavgacı balığı. O yüzden hep tek başına beslenmek zorunda.
Öyküde; Japonya da mücadelesini kapılarını dış dünyaya kapatarak tek başına vermeye çalışıyor. Bölge korumacı, kavgacı bir balık. Yetersiz kaynaklarda, oksijensiz sularda yaşayabilen bir tür. Öyküde; Japonya’nın kaynakları da yetersiz. Beta balıklarında yumurtaları korumak erkeğin görevi. Öyküde; büyük dede Yoşiro da torununu kolluyor.
Japonca orijinalinde çelimsiz mavi tüylü bir kuş çizimi kullanılmış kapakta. “Mumei üzerinden hâlâ çıkarmadığı mavi ipek pijamasıyla tatami’de oturuyordu. İncecik boynuna kıyasla kafası kocamandı, belki bu yüzden yavru bir kuşu andırıyordu.” diye başlıyor öykü. Çelimsiz Mumei olsa gerek bu kuş. Kapaktaki kuşun mavi tüyleri, incecik bacakları var. Aynı kapak resmi Tayvan’da yayınlanan Mandarin çevirisi için de kullanılmış. Orijinal kitabın kapak tasarımcısı: Shiori Horie.
Tasarımcı Shiori Horie’nin seçimi de tesadüf mü yoksa çevre koruma konularında aşırı duyarlı olduğu için mi kendisi seçilmiş bilmiyorum. Çünkü endüstriyel boyalara alerjisi olan Shiori Horie kök boyası gibi doğal boyalarla eser veriyor.
İspanya ve İsveç, tasarımları farklı da olsa öyküde, dişleri dökülen neslin içebileceği portakal suyundan bile incinen çocukları ifade eden portakalı kullanmışlar. Norveç de portakal dilimi kullanmış kapağında, yanında da incir.
Tokyo’nun Son Çocukları ismi “The Last Children Of Tokyo” adlı İngilizce çevirisinden alındı. Kitabın orijinal adı Kentoshi. İngilizce baskısı, 2018’de Çeviri Edebiyat Ulusal Kitap Ödülü’nü (ABD) kazandı ve büyük ilgi gördü. Distopik olmasına rağmen neşeli bir anlatım dili var ve bizi çevre koruma hakkında düşünmeye sevk ediyor.
Her yeni kurmaca, kapak tasarımcısı için yeni bir tasarım mücadelesi demektir. Yayınevleri, basılan kitabın kapaklarıyla bütünleşen bir sistem içinde kendilerini var etmekteler. Okuyucu içinse kurmacalara, okuması kapaktan başlayan ve yazarların satır aralarına serpiştirdikleri gizleri bulup yorumlayarak zekâ ve bilgi üzerine oynanan bir oyun alanı diyebiliriz.
Kitap kapaklarının ardındaki detayların izinde buluşmak dileğiyle.