Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin bundan önce de yayınladığı savaş bir halk sağlığı sorunudur içerli bildiri, AKP liderini öfkelendirdi. Hekimleri hedef alan ‘hain, alçak, reziller’ diye başlayıp devam eden siyasal linç, İçişleri Bakanlığı’nın suç duyurusuyla hukuki seviyeye çıkartıldı.
Bakanlığın suç duyurusunu dikkate alan Ankara Cumhuriyet Savcılığı 11 Merkez Konsey üyesi hekim için gözaltı kararı verdi. Çeşitli illerde sabahın erken saatlerinde ev baskınları ve işyeri aramalarıyla gözaltına alınan hekimler, Ankara’ya götürüldü. Bu yazı yazıldığında hekimlerin Ankara’da savcılıkta ifade vermeleri bekleniyordu.
Çoğunluğu profesör, öğretim üyesi hoca olan hekimlerin ‘kaçma’ gibi bir durumu olmadığı halde, ifadelerine başvurmak için gözaltına alınıp kelepçelenmesi, medya aracılığıyla linç girişimine hedef olması, siyasi iklimin nasıl iğrenç bir ırkçı milliyetçilikle kirlendiğini gösteriyor.
Siyasal iklim ‘milli dava’ya itiraz edilenlerin, barıştan söz edenlerin hiçbir hukuki süreç işletilmeden en sert biçimde cezalandırılmasına yol açıyor. Kolluk kuvvetleri en küçük basın açıklamasına izin vermiyor, medyanın görüntü almasını engelliyor, haberlerin sansür edilmesini istiyor.
TTB operasyonu ve aynı gün yapılan siyasal İslamcı Furkan Vakfı’na operasyon, kamuoyunu dengelemekten çok, hiçbir kesimin çatlak ses çıkartmasına izin verilmeyeceğinin ilan edilmesidir.
Bu gözaltılar aynı zamanda savaş karşıtı bir hareketin ortaya çıkma ihtimalini en başından köreltmeyi, ezmeyi, gözdağı vermeyi amaçlıyor. Toplumda genel bir korku iklimi yaratılarak ‘hekimlerin, hocaların bile gözaltına alındığı’ koşullar yaratılıyor ki, en alttakilerin sesi çıkmasın. Ama öyle olmuyor, olmayacak!
TTB operasyonu iktidarın her an çıtayı bir üst seviyeye çıkartma kabiliyetinde olduğunu, şok dalgaları yaratarak demokratik muhalefet olanaklarını köreltmeye çalıştığını gösteriyor.
Meclisteki partilerin tümü (HDP hariç) siyasi havanın kirletilmesine, demokratik hakların, düşünce ve ifade hürriyetinin rafa kaldırılmasına, düşüncelerini açıklayanların (sosyal medya dahil) yüzlercesinin gözaltına alınıp tutuklanmasına zemin yarattıklarını, buna sağdan ve soldan nasıl hizmet ettiklerini hep beraber yaşayarak görüyoruz.
Özellikle CHP gibi kendisini sosyal demokrat sayan ana muhalefet partisinin Afrin operasyonunu ‘milli dava’ olarak kabul ederek savaşa destek vermesi, bu kirli siyasi havayı daha sık solumamıza sebep oluyor.
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Meclis Grup Toplantısında TTB bildirisini okumasının olup bitenler karşısında timsah gözyaşı dökmekten farkı yok. CHP TTB üyesi hekim vekillere sahiptir ve hekimlerin siyasal çizgisi aydınlanmacı, laik, seküler, solcudur. CHP’nin savaş politikasına destek vermesi ise, yine bindiği dalı kesmesi anlamına geldi. TTB operasyonu CHP siyasetinin kendi cephesi açısından bile ne derece tehlikeli olduğunu birkez daha ortaya koyuyor.
Kuşkusuz CHP bunu ilk kez yapmıyor. Benzer bir politika milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sırasında da izlenmişti. Kendi vekillerinin tutuklanmasına yol açtılar, hatta Kılıçdaroğlu bile köşeden döndü.
Yenikapı buluşmasına gidilirken benzer saiklerle hareket ettiler.
CHP politikikalarının tekrar edilmiş olması bize gösteriyor ki, söz konusu olan CHP liderinin yanlış politikaları değil, bir bütün olarak CHP’nin kendisidir.
TTB operasyonunun sola, sosyalistlere gösterdiği en yalın bir diğer gerçek ise, devlet partisi CHP’den ayrı, bağımsız bir sola, devrimci sosyalist siyasal hatta acil ihitiyaç vardır. Bu siyasal hattın birleşik mücadele temelinde, demokratik hak ve özgürlük talepleri etrafında, mevcut rejimle uzlaşmaya girmeksizin ve eski rejimi referans saymadan inşa edilmesi gerekiyor.
Örnek mi? Metal işçilerinin grev yasağını tanımayan ve mücadeleyi sürdürme iradesini gösteren, patronlara tekrar tekrar masaya gelmeyi dayatan ısrarı önemli bir deneyimdir. Sözleşmede şu veya bu oranda zam alınmış olmasından daha kıymetli olan budur. Bu kararlı duruş, bugüne kadar işverenlerle işbirliği yapan sendika yönetimlerini de etkilemiş, kendi beklentilerinin üstünde bir sözleşme yapılmasını sağlamıştır.
Özetle, TTB’ye operasyon yapılırken, işçi sınıfı da savaş karşıtlarına yol gösteriyordu: Cesaretli ol, ilkeli ol, örgütlü ol, ısrar et diyordu!