Sizde de olur mu bilmem, ama bazı kitaplar beni çeker. Kapağı, ismi, yazarı, ya da herhangi başka bir şeyi… O kitabı açıklayamadığım bir sebepten dolayı edinirim, büyülenmiş gibi okurum, okurken not alırım, yazdıklarımla yol alırım. Yolculuk(kitap) bittikten sonra anlarım ki bu okuma boşuna değilmiş. Kitabın ruhuma girip beni götürdüğü yerden geriye doğru bakarım sonra. Gördüğüm yeni şeyler öğrendiğimin resmidir.
İşte Aras yayınlarının Kasım 2017´de ikinci baskısını yaptığı Aşiq u Maşuq adlı kitap da bunlardan biri. Topu topu 120 sayfa olan kitabı üç günde zor bitirdim. Çünkü bir gözüm kapalı okudum. Kapattığım gözümle hayal kurdum. Hayalimde Munzur´a Hozat´a, Mazgirt´e, Pertag´a gittim. Dağlardan yuvarlandım, devlerle karşılaştım, Munzur´a eğilip avuçladığım suyu kana kana içtim. Bazan çadırlardan çıkan kızların peşine takılıp türkü söyleyerek çiçek topladım, bazan bir atın sırtında düşmanlarla çatıştım. Asıl adı Kürtçe Siyabend olan Ermeni Siyamonta ile karşılaştım. Ağanın kızına umutsuzca aşık olan Haso´nun kavalını dinledim.
Tabi takavorlar(Ermenice krallar) da vardı hayalimde. Zaten onlar olmazsa olmaz…! Kimi zalim kimi iyi niyetli, ama topladığında istisnasız hepsi yağ ve bal içinde yaşayan zamanın hakimleriydi.
Masallarda Sınıf Farkı
Kitaptaki masallar Anadolu coğrafyasındaki sözlü anlatım geleneğinden üç örnek. Sare Sipane veya Siyamanto ile Xiçezare // Lur da Lur sözlü Kürt destanları, ancak derleme Ermenice, Ermeni edebiyatçılar tarafından yapılmış. Kral Lusig ile Sedev Hovig(Takavor Lusig yev Sedev Hovig) destanıysa Dersim coğrafyasının erken ortaçağ dönemine ait. İçeriksel olarak o dönemdeki toplum ve iktidar yapısı hakkında bilgilenmemizi sağlıyor.
Kürt ağalarının yanısıra, irili ufaklı toprakları ve tebaasıyla Ermeni kralları, bu kralların hakla ilişkileri, halkın geçim kaynakları ve değer sistemi masalların kurgusunun iskeleti şeklinde. İlginç olan hiçbir masalda hiçbir kahraman bu mutlak sınıf farkının üzerine çıkamıyor ya da çıkmak aklına gelmiyor. Ama her masalda -mutlak sınıf farkına rağmen- birbirlerine aşık olan iki insanın kavuşabilmek için yaşadıkları zorluklara rastlıyoruz. Böylece masallar da aslında iki insanın aşkından değil, kavuşmak için yaşadıkları zorluklardan oluşuyor. Kavuştuklarında ya da kavuşamayıp öldüklerinde -doğası gereği(!!!)- masal da bitiyor.
Örneğin Lur da Lur adlı Kürt masalında Haso adlı çoban ağasının kızı Zalxe´ye aşık olur. Ancak daha masalın başında ağanın kızını kendisine vermemek için kurduğu tuzağa düşer. Bu masalın olay örgüsü doğu kültüründeki manipulasyon geleneğinin anlaşılması bakımından hakikaten incelenmeye değer. Nitekim benzer olay örgüsünü Mem u Zin adlı destanda da biliyoruz. Bu anlatılarda hakim olan ağa zulmünü gizlemek için, aşık olan gencin hislerine saygılıymış gibi davranıp, onu yapılması imkansız olan ödevlere zorlar, ve hatta çoğunlukla ölümüne sebep olur.
Kitapta “Sare Sipane veya Siyamanto ile Xiçezare” adıyla yer alan masal Kürtçe´de Siyabend u Xece olarak tanıdığımız masalın aynısı. Sadece isimler Ermenice olarak degiştirilmiş. Bu anlatı örgüsünde iki kültürün birbirine yakınlığı, hatta benzer değer sistemine sahip oldukları da söylenebilir. Diğer masallarla karşılaştırdığımızda bu masalda dikkat çeken çok yakından bildiğimiz “zengin kız-fakir oğlan” motifindeki fakir oğlanın zaaflarının da masala yansıması. Masal Kürtçe anlatıldığında Siyabend, Ermenice anlatıldığında da Siyamanto adını taşıyan delikanlı, kendini ispatlama zaafına yenik düşerek ölür.
Ancak Aşiq u Maşuq´un üçüncü masalı Kral Lusig ve Sedev Hovig´de Anadolu coğrafyasındaki diğer masallara taş çıkartan, -başka bir deyişle ezber bozan bir anlatıya ve olay örgüsüne rastlıyoruz. Destan kitapta toplam 25 başlık altında karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu üçüncü destanın(Kral Lusig ve Sedev Hovig) gerek içeriksel gerekse söylemsel yönüyle ayrı ele alınıp değerlendirilmesinde fayda var.
Anlatım Kültüründe İçerik ve Söylem
Ele aldığımız her anlatımı içeriksel düzlemi ve söylemsel boyutuyla iki türlü değerlendirebiliriz. İçeriğin ve söylemin kesiştiği noktalar, başka bir deyişle uyumu ne kadar çoksa anlatım o kadar başarılı demektir.
Doğu anlatım kültürü sözlü geleneğe dayanır. Sözlü gelenekte içeriksel ve söylemsel teknik her anlatıcıya ve hatta her anlatıcının anlatım zamanına göre değişir. Bu haliyle masal, efsane ve destanlar canlı, zamanla uyumlu, dinamik, enerjik, değişken ve esnek bir özellik gösterirler.
Bazan söylemsel boyut içeriksel düzlemi doğrudan etkileyecek kadar baskın olabilir. Yani eğer anlatıcı anlattığı kahramanlardan birine kızmışsa, ya da onu çok sevmişse bunu anlatım diline -hiç çekinmeden yansıtır.
Bu kitapta da özellikle Kral Lusig ve Sedev Hovig´in destanını anlatan Minas Papar´ın okuyucu(dinleyici de diyebiliriz) ile olan -tek taraflı sohpetine tanık oluyoruz. Minas Papar sorular yöneltiyor, soruların cevabını yine kendisi veriyor. Hatta bazı satırlarda kendinden, nasıl göründüğünden bile bahsediyor. Örneğin sayfa 113´te Sedev´i tarif ederken diyor ki; “… Çirişi de yüzüne sürüp yara izini kapattı. Benim gibi çirkin ve acayip bir ihtiyar oldu.” Ya da sayfa 107´de kızdığı bir figürle ilgili; “…Geberesice kocakarıya gelince, uydurduğu yalanların sonuç verdiğini görünce, çadırını Sedev´in çadırına yaklaştırdı.” diyor.
Anlatıcının figürler hakkındaki subjektif yaklaşımını kahramanların optik tasvirlerinde de belirgin biçimde hissediyoruz. “İyi” kahramanlar güzellik, estetik açıdan abartılıp neredeyse güneş ve ayla eş tutulurken, “kötü” kahramanlar, -haksız ve acımasız bir şekilde- kel, kör, topal, dişlek…vs. olarak nitelendiriliyor. Anlatıcıya göre iyi olan figür hata yapsa bile hep iyi kalıyor. Kötü olan figürse -mağdur duruma da düşse- hep kötü. Daha kötüsü anlatıcıya göre bunlar mağduriyeti de hak ediyor…! Bu konuda verilebilecek en iyi örnek, Yahudi Dada´nın başına gelenler(100. Sayfa). Anlatıya göre Sedev Hovig sürüsünün dağda yemlenirken telef olmasından “kötü Yahudi” Dada´yı sorumlu tutar ve dağda karşılaştığı bir yolcuya şunu söyler;
“… Pot´a söyle, sürümüzün tamamı telef oldu, yalnızca bini kaldı. Dersin ki o Dada´yı köyden atsınlar. Sürümüzün kırılmasının nedeni odur, zira aç kaldılar. Yeşil filizi de otlayınca hastalanıp öldüler.” Hakikaten bölgenin tek taciri Yahudi Dada Sedev´in bir sözüyle köyden atılır.
Oysa olay örgüsünde metnin yüzeyine kodlandığı gibi, sürünün telef olmasında Sedev Hovig´in tecrübesizliğinin ve sürü yemlenirken tütün içip kendinden geçmesinin büyük rolü vardır. Bu çelişik durum doğu mentalitesinin kendi hatasına yaklaşımını da gösteriyor diyebiliriz. Yani yaşananlardan doğru sonuç çıkarma kabiliyeti, siyah-beyaz motiflerden dolayı oldukça zayıf.
Bu konuyla ilgili daha çarpıcı ikinci bir örnekse Kral Lusig ile Sedev evlendikten sonra aralarindaki bir konuşmada geçer. Lusig yıllar önce evlenmek istemediği için öldürmeye kalktığı Sedev´in artık güzeller güzeli ve yiğit bir kadın olmasından pek memnundur. Yıllar önceki olay ortaya çıksa bile, anlatıcı Lusig´e toz kondurmaz. Bir çobanın kızı olarak dünyaya geldiği halde, artık Lusig´in karısı olan Sedev´in kraliçe olduğunun altını çizerek okuyucunun(dinleyicinin) Lusig hakkında olumsuz bir yargıda bulunmasını engeller. Anlatıcının bu ifadesi Lusig´in içindeki kötülüğün özrü olarak da yorumlanabilir.
Masalları Derleyenler
Üçüncü masal Kral Lusig ve Sedev Hovig(25 bölümden oluşan en uzun masal) 1832-1908 yılları arasında yaşayan Sarkis Hayguni tarafından derlenmiş. Bu masalı Çarsancaklı Minas Papar´dan dinlediğini kaydeden Sarkis Hayguni anlatılanları kaydederken aynızamanda şunları da not etmiş:
“Minas bu uzun efsaneyi bir solukta, hiç durmadan anlattı, bu nedenle uydurmadığına ve halk söylencesine sadık kaldığına eminim. Böylece masalcılarımıza ve Dersim´le, yöre halkının yasantısıyla ilgilenenlere önemli bir hizmet sunduğumu sanıyorum.” Sarkis Hayguni ayrıca Minas Papar´ın anlatım dilindeki orjinal ifadeleri korumaya çalıştığını da notuna eklemiş.
Lur da Lur adlı Kürt masalı Vrantes Papazyan(1866-1920) tarafından derlenmiş. Van´da doğduğu halde, Rusya, Transkafkasya, İran gibi çeşitli ülkeleri de gezen Papazyan´ın bu derlemesi Bakü, 1904 şeklinde kayda geçirilmiş.
Ermenice versiyonunda Sare Sipane // Siyamento yev Xiçezare olarak isimlendirilen Kürt masalıysa Karekin Srvantzyants(1840-1892) tarafından derlenmiş ve ilk basım tarihi olarak, İst. 1884 biliniyor. Bu masal yazarın Hamov Hadov adlı iki ciltlik eserininde yer almakta.
Ermenice kaleme alınan bu masallaın çevirmenliğini ve günümüze uyarlanmasınıysa 2015 yılında hayatını kaybeden Sarkis Seropyan üstlenmiş. Kitapta her üç derlemecinin ve çevirmenin hayatıyla ilgili gerekli bilgileri edinmek de mümkün.
Yine kitabın 39. sayfasında Grizgah Niyetine // Kendi içinde bir alem: Dersim konu başlığı altında verilen bilgiler de bölgenin coğrafi güzellikleri, tarihsel ve politik yapısı hakkında okuyucuyu doyuracak nitelikte.
xxxxxxxx
Aşiq u Maşuq gerek içindeki masallardan gerekse konuyla ilgili araştırma ve yorum yazılarından dolayı oldukça kapsamlı ve kültürler arası etkileşimde son derece değerli bir çalışma. Kitapta masalların dışında diğer metin türlerine de yer verildiğinden dildeki tempo zaman zaman değişebiliyor. Bence masallardaki büyüye kapılmak, anlatımın tadına varabilmek, doğu kültürünün kokusunu alabilmek için açıklayıcı yazıları en sona bırakmak iyi olacaktır. Böyle bir okuma gözü kapalı masal dinlemek, hayal dünyasında yüzmek gibi bir şey…
Tabi bu arada Minas Papar´ın anlatım diline dikkat…!!!