16 Nisan referandumuna üç gün kala, Hayır oylarındaki kararlılık Evet oylarında kararsızlık sürüyor. Yüzde 1-2’nin değil, küsüratların bile büyük anlam ifade edeceği, gerilimli bir halk oylaması günü yaşayacağımız anlaşılıyor. Anket şirketleri, sorularına Evet diyenler arasında sandıkta Hayır kullanacak seçmenlerin sayısını yüzdelerle ifade ediyor.
Güç ve propaganda olanaklarının eşitsiz, sadece Evet için kullanılabildiği kampanya koşullarında başta MHP tabanı olmak üzere AKP seçmeni de açıkça Evet demiyor. Her iki partinin oy toplamlarının kolayca yüzde 60-65 Evet’i göstermesi gerekirken, yüzde 50’nin altında ya da sınırında dolaşıyorlar.
15 Temmuz Darbe girişimi olmasaydı pek rahatça Hayır çıkacağı konusunda birçok yorumcu ortak görüşte. Binali Yıldırım’ın “15 Temmuz Başkanlık kapısını açtı” sözleri bunun ifadesi. Tayyip Erdoğan’ın CHP Genel Başkanına 15 Temmuz günü kaçtı diyerek yüklenmesi de bu sebeple. Yani ortada Anayasa maddelerinin içeriği yok. Siyasi polemik var. Hayır diyenlere darbeci, PKK’li, FETÖ’cü denilerek Anayasa maddelerindeki değişiklikler perdeleniyor.
Cumhurbaşkanı danışmanı Mehmet Uçum gibi hukukçular Anayasa’da yapılacak değişikliklerle ilgili konuşup “Devleti yeniden kuracağız” deyince, Evet oyları artmıyor, kararsız sayısı konsolide oluyor.
Başkanlık sistemini ise, en güzel İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun fragmanında izledik: Bakan HDP’nin referandum şarkısını dinleyince hemen Valiyi aramış, yasaklayın demiş. Vali de yasaklamış. Yargı kararına filan gerek yok, bakan istemiş, vali ve yargı yerine getirmiş. İşte size başkanlık sistemi!
Halkı kaosla, koalisyon dönemleriyle, darbeyle, terörle tehdit edip, istikrar vaat edenlerin Türkiye’nin başına nelerin getirdiği ortada: 1 Kasım seçimlerini hatırlayalım. 7 Haziran seçimlerindeki demokratik sonuçların Türkiye için kaos olduğunu gözümüze soktular. Onlarca ilçe ve şehir merkezi yerle bir edildi, DBP’li belediyelere kayyum atandı, HDP eş genel başkanları dahil 12 milletvekili tutuklu, yüzbinlerce insan göç etti, binlerce genç beden geride kaldı. Ne için?
15 Temmuz darbesine karşı olmak başka şey, sonrasında yaratılan kaos ortamı sebebiyle yargılamadan işten atılan kamu çalışanı sayısı 100 bini geçti. Tutuklu sayısı 80 bine yaklaşacak. İktidarın bütün muhalefeti tasfiye operasyonuna dönüştü.
Erdoğan ve AKP için istikrar bunlar demek. Halkı baskı altında tutmak. Kendisi gibi düşünmeyenleri terör kapsamında suçlamak, işten atmak, yargılamak, linç etmek. Kendisine inanları ölüme sürüklemek.
Batılı emperyalist devletlerin sözcüleri de ‘istikrar’ vurgusu yapıyor. Bu durumu en iyi ifade eden İngiltere’de yayınlanan The Times’ın yazarı Roger Boyes oldu. Gazetenin Çarşamba günkü sayısında yayınlanan “Orta Doğu’nun daha güçlü bir Erdoğan’a ihtiyacı var” başlıklı makalesinde referandumdan ‘Evet’ sonucu çıkmasının Türkiye’deki muhalifleri üzeceğini ama Orta Doğu için iyi olacağını öne sürdü.
Önümüzdeki üç gün içinde belirleyeci olacak etken, politikadan pek hoşlanmayan kendi gelecekleri için henüz harekete geçmeyi düşünmeyen çoğunluğun, kaos tehdidiyle Evet oyu vermeye zorlanacak olmasıdır. Günübirlik yaşayan bu çoğunluk, kararsızları oluşturuyor. Onlar için demokrasi iyi birşey olabilir ama günlük çıkarları daha önemli. Kararsız durdukça onlara yönelik vaatler artıyor. Yani politikaya girerek değil, uzak durarak pazarlık yapıyorlar ve beklentilerini kim karşılarsa ona yönelmekte bir beis görmüyorar.
Oysa ki, pasif politik tutum takınan kitleler arasında giderek istikrar bozuluyor. Dip akıntılarında ‘”istikrarın kaosu” güçlü biçimde yaşanıyor. Dipte ciddi birikmenin, gerilimin yaşandığına dair emareler var: İnsana, hayvanlara, doğaya karşı artan şiddet, kadın cinayetleri, iş cinayetlerine rağmen kötü çalışma koşullarına rıza gösterme mesela. Ya da televizyonların sabah programlarında ifşa olan aile içi yozlaşma, aile kurumunun dağılması, çürüme gibi. İşte bu çözülme sebebiyledir ki, kararsızlık büyüyor.
İşte bu kritik 3 günde büyük devletlerin ve büyük sermayenin hangi yönde ağırlık koyacakları kadar, politikadan uzak durmayı seçen kitlelerin Hayır deme cesaretlerinin artıp artmayacağı belirleyici olacak.
Hayır’ın kazanacağına inanarak Hayır için çalışmak, Hayır’ı görünür kılmak onun yaratacağı siyasal iklim yoluyla, kararsızları etkilemek ve cesaretlendirmek mümkün ve gerekli tek yol.