Altı gün sonra halk oylaması yapılacak. Sayısal sonuçların nasıl şekilleneceğini hep birlikte göreceğiz, ancak siyasal olarak ‘Hayır’ şimdiden kazanmış sayılır. Hayır tercihi AKP-MHP Bloğunu, sağ siyaseti bölmüş, solun tüm eğilimlerini birleştirmiş, Kürt siyasal hareketini ‘boykot’ tercihinden, ‘hayır’a döndürmüştür. 16 Nisan Referandumu olmasaydı, farklı siyasal bileşenlerin Hayır tercihinde buluşması mümkün olmayacaktı.
16 Nisan Referandumu siyasal sistemi uzun süredir ‘partili Cumhurbaşkanı’ olarak işleten, bakanlar kurulu toplantlarını Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yapan bir ‘başkan’ için gerekli olmayabilirdi, ancak Tayyip Erdoğan için bir zorunluluktur. Çünkü o, bir düşman ve şeytan yaratmaksızın iktidar çevresini ve seçmenleri konsolide edemez durumdadır.
Bu yüzdendir ki, yürütülen siyasi kampanyanın referandumun içeriğiyle, Anayasa değişiklik maddeleriyle ilgisi yoktur. Bundan da anlaşılıyor ki, referandum sadece Anayasa değişikliği için yapılmıyor, Tayyip Erdoğan liderliğinin tahkim edilmesi için, tek adam düzenin bir kez de halk tarafından onaylanması ve devam etmesi için yapılıyor.
İddia edilebilir ki, referandumdan sonra bir dizi başka referandumlar karşımıza çıkabilir. Örneğin AB ile ilişkiler veya idam cezası halk oyuna sunulabilir. Savaş seçeneği ise, güncel ve ihtimal dahilinde. Tayyip Erdoğan, her zaman ölüm-kalım halinde olduğumuz izlenimini veren, dış ve iç tehditlerden dem vuran bir dizi siyasal kampanya yürütmeden iktidarını koruyamaz.
Altı gün sonra yapılacak halk oylamasından Hayır çıkması halinde, AKP-MHP Bloğunun gerici Anayasa değişikliklerine sayısal yanıt verilmekle kalınmayacak, Hayır siyasal tercihini güçlendirerek Tayyip Erdoğan ve ekibinin insicamını bozacak, paradigmasını değiştirmeye zorlayacaktır.
Kuşkusuz ki Hayır sonucu, cumhurbaşkanınını, hükümeti, valileri, emniyet müdürlerini, yargıyı değiştirmeye yetmeyecek. Tayyip Erdoğan ve iktidarının, seçmenlerin tercihlerine saygı duymadığını 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımamasından dolayı biliyoruz. Kayyum atanan DBP’li belediyeler halkın tercihi değil miydi?
Yetmez ama Hayır derken bunun altını çizmiştik. Hayır sadece bir seçim sonucu olarak kalırsa, bunun etkisi kalıcı olmayacaktır. Hayır tercihinin sayısal gücü, yeni bir toplumsal mücadelenin başlangıcı için anlamlı olacaktır. 14 yıllık AKP iktidarından demokratik bir hesap sorma yönünde bir adım atılacaktır.
16 Nisan Referandumu Haziran 2013’de Gezi ile açılan, 7 Haziran 2015’de HDP’nin barajı bir hayli geçip 80 milletvekili çıkartmasıyla devam eden kitle hareketindeki yükselişlerin bir tekrarı olabilir. Ancak bu kez, bununla sınırlı kalınamaz.
Eğer ciddi bir burjuva muhalefet partisi olsaydı, hem Gezi’den hem de Haziran 2015 seçimlerinden sonra AKP’yi iktidardan düşürebilirdi. Burjuva muhalefet partileri yanyana gelemediği için AKP iktidarda kalmaya devam ediyor.
Hatırlatmakta fayda var: Tayyip Erdoğan’ın izinden yürüdüğü Turgut Özal, maden işçilerinin grevleriyle başlayıp, genel grevle devam eden bir siyasal sürecin sonucunda iktidarından olmuştu. İşçi hareketi ANAP’ı devirmiş DYP-SHP hükümeti kurulmuştu.
Sadece güçlü bir Hayır tercihine kitlenmek, AKP’nin iktidardan düşmesi halinde CHP ve diyelim ki Meral Akşener ve benzerlerinin koalisyonuna siyasal zemin hazırlamış olmak anlamına gelir. Hayır ama yetmez dememizin anlamı da burada yatıyor: Hayır derken, yeni bir burjuva iktidarın bu durumdan nemalanmasına fırsat vermeyecek bir siyasi uyanıklığı elden bırakmamak ve şimdiden ona göre hareket etmek gerekiyor.