Özellikle milyonlarca emekçiyi ilgilendiren konularda Kararname ile düzenleme yapılacak olması, çalışanların Anayasa ile güvence altına alınmış bunan hak ve özgürlükler için büyük bir tehlikedir. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin bu yönünün tartışma dışında tutuluşu, değişikliğe Evet diyecek milyonlarca emekçi için bir tuzaktır.
Anayasa değişikliğinin en tartışmalı konusu Meclis/Cumhurbaşkanlığı, Kanun/Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ilişkisidir. Devleti tek başlı yapmak amacıyla yapılan bu değişikliklerle, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarmada geniş bir alan getirilmiştir. Her ne kadar, Kanunlara üstünlük verilmiş ise de Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde, meclisten yetki kanunu alınması şartının aranmayışı, Meclis onayının olmaması, bu alanı keyfi bir alana dönüştürebilir. Temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme yasağı getirilmiş ise de, ailenin korunması, eğitim ve öğretim hakkı, kıyılardan yararlanma, toprak mülkiyeti, çalışanların durumu, kamulaştırma, devletleştirme, özelleştirme, çalışma ve sözleşme özgürlüğü, sendika kurma hakkı, grev hakkı ve lokavt, sağlık, çevre, konut hakkı, sosyal güvenlik hakları gibi sosyal ve ekonomik hak ve ödevler konusunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılabilir. Özellikle milyonlarca emekçiyi ilgilendiren konularda Kararname ile düzenleme yapılacak olması, çalışanların Anayasa ile güvence altına alınmış bunan hak ve özgürlükler için büyük bir tehlikedir. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin bu yönünün tartışma dışında tutuluşu, değişikliğe Evet diyecek milyonlarca emekçi için bir tuzaktır. Cumhurbaşkanı adeta, bir şirketi yönetir gibi ülkeyi yönetecek, çalışma alanını da patronların istekleri doğrultusunda yönlendirme imkanı elde edecektir. Her ne kadar Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz denilmiş ise de, Cumhurbaşkanı ile meclis dizaynının aynı parti doğrultusunda işletileceği hususu meclisi kendi kanunlarının üstünlüğünü savunacak konumdan çıkaracak niteliktedir.
Yürütme yetkisinin başbakan ve bakanlar kurulunda olduğu mevcut düzenlemeye göre, yürütme ile ilgili işlemler Bakanlar Kurulu Kararı, tüzük, yönetmelik ve Bakanlık kararı gibi düzenleyici idari işlemlerle yapılmaktadır. Bu düzenleyici işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan dolayı bu işlemlere karşı hakkı ihlal edilen gerçek veya tüzel kişiler iptal davası açabilirler. Bu iptal davası, Danıştay veya İdare Mahkemesidir. Anayasa değişikliği ile birlikte, mevcut Anayasaya göre, Bakanlar Kurulu Kararı, tüzük, yönetmelik ve Bakanlık kararı ile yapılması gereken işlemler Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapılacaktır. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu halde, buna karşı İptal Davası ancak Anayasa Mahkemesinde açılabilecektir. Anayasa Mahkemesine başvuru yetkisi, TBMM’de birinci veya ikinci partiler ile 120 milletvekilinin imzası ile mümkündür. Anayasa Mahkemesinin İdari Yargıya göre ağır işlemesi, iş yükü, mahkemenin işleyişindeki bürokratik zorluklar, yürütmenin durdurma yetkisinin olmayışı gibi nedenlerle Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine karşı neredeyse yargı yolu kapatılmış durumdadır.
Başkanlık Sisteminin tipik örneği ABD’de, Başkanın Kararname çıkarma yetkisi vardır. Ancak Başkanlık Kararnamesine karşı, ilgilisi olanlar, herhangi bir yerel mahkemede bu kararnamenin iptalini isteyebiliyorlar. Trump’un 7 Müslüman ülkesine vize yasağı getirmesine dair Başkanlık Kararnamesine karşı, bir seyahat şirketi, yerel bir mahkemede dava açtı. Yerel mahkeme kısa bir süre içinde Başkanlık Kararnamesinin Yürütülmesini durdurdu. 16 Nisan’da Evet denilip, bu Anayasa değişikliği yürürlüğe girdiğinde, Cumhurbaşkanı buna benzer bir kararname çıkartırsa, bu kararnamenin iptali için herhangi bir seyahat şirketinin dava açma yetkisi yoktur. Bu kararnamenin iptalini, ancak AKP veya CHP meclis grupları veya 120 milletvekilinin Anayasa Mahkemesinden talep etme yetkilerine sahiptirler. Bunun o kadar kolay olmayacağı açıktır.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin, içeriği ve kapsamı konusunda sınırlamalara tabi olmadığı düşünüldüğünde, çalışma hayatı da dahil olmak üzere Kararnamelerle yönetim dönemi başlayacaktır. Şimdiye kadar, Cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili olarak daha çok demokrasi ve siyasi kaygılar ön plana çıkartıldı. Bu sistemin ekonomik ve sosyal yaşam ile bağlantısı gündeme getirilmedi. Evet çıkmasıyla birlikte, bir şirketin CEO’su haline gelecek Cumhurbaşkanının toplumun siyasi yaşamı kadar ekonomik ve sosyal yaşamına müdahalesi daha açık yaşanacaktır.
Konu, meclisin yetkileri, Bakanlar Kurulunun kaldırılması, yürütme, yasama ve yargı ilişkisi şeklinde tartışılıyor. Bu şekilde, geniş halk kesimleri, işçiler, çalışanlar, işsizler Evet/Hayır tartışmasının dışında tutuluyor. Kararnamelerle, toplumun ekonomik ve sosyal haklarına dokunuldukça, bu dokunmalara karşı kişilerin yargı yolunun kapatılması başlı başına Hayır demek için yeterlidir. Bu şekilde, Ocak ayında kendini fesheden meclisten sonra, hak arama yolunu kapatan bir halk olmamak adına Hayır’dan başka bir seçenek yoktur.