1990’lardan bugüne Türkiye’de kültürel alanda verilen anadil mücadelesini konu alan “Bir Dilin Peşinde” sergisi 23 Mayıs’ta İstanbul’da Karşı Sanat’ta başladı. Sergiyi düzenleyen Bilgi Üniversitesi Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu’ndan Elif Yıldız, sergiyi merak eden ve ilgilenen herkesi davet etti.
İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu 1990’lardan günümüze Türkiye’de kültürel alanda verilen anadil mücadelesi araştırmasını sergiliyor. 23 Mayıs’ta Karşı Sanat’ta açılacak olan “Bir Dilin Peşinde” sergisi 17 Haziran’a kadar ziyaretçilerini bekliyor.
Araştırmaya konu olan diller arasında Kürtçe, Hemşince, Ermenice, Lazca ve Çerkes dilleri yer alıyor. Araştırma konusu olarak seçilen dillerin farklı köken ve dil gruplarından olmasına özen gösterilmiş.
TÜRKİYE KÜLTÜRLERİ ARAŞTIRMA GRUBU
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans yapan Elif Yıldız, 2 buçuk yıldır Bilgi Üniversitesi Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu’nda yer alıyor. Yıldız, araştırma grubunun ve çalışmalarının ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
“Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu, genel olarak Türkiye’deki tüm kültürel gruplar üzerine çalışmalar yapıyor. Başlangıcı 2013 yılını buluyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’nde Bülent Bilmez var. Onun 2013 yılında öğrencileriyle yaptığı girişimlerle birlikte çeşitli çalışma birimleri kuruldu. Bunlar Kürdoloji, Alevi toplulukları çalışmaları, Yahudi toplulukları çalışmaları, Lazuri ve Çerkesler. Aynı zamanda 40’a yakın da Türkiye’de farklı kültürel gruplar üstüne çalışan lisansüstü öğrencinin bir arada olduğu bir araştırma grubuyuz. Çeşitli ortaklıklar oldu bu sürede bazen bir panelde, bazen bir projede. Bu proje de onun bir ürünü olarak çıktı. Bilgi Üniversitesi Kuluçka Merkezi’nde bir proje eğitimine katıldık ve yaklaşık 6 ay bu projeyi tasarlamaya başladık. Nisan 2017 yılında ilk projemize başlamış olduk. Proje akademiyle kültürel gruplar üzerine çalışan sivil toplum aktörlerini birleştirmek üzerineydi. Hem eğitim hem de ortak işler yapılması üzerine kurulmuştu. 23 Şubat’ta Depo’da ‘Çoğul İstanbul Medyası’ diye bir sergimiz olmuştu. Bu sergi de aslında ona giden yolun başlangıcı gibi oldu. Çünkü süreli yayınlarla ilgilendiğiniz zaman ne kadar farklı diller üzerine çalışmalar olduğunu bunların çok dar alanlar olduğunu çoğu insanın aslında bilgisinin bile olmadığını görüyorsunuz. Başta bu sergiye başlarken ‘Acaba bu insanların biyografileri üzerinden mi gitsek?’ diye düşünmüştük. Sonra birkaç tane ön görüşme yaptığımızda dil meselesinin çok önemli olduğunu gördük. Bu noktada da sergide dile odaklanmaya karar verdik ve ‘Bir Dilin Peşinde’ diye sergimizin ismi oluştu ve bu şekilde aslında içeriği çalışmaya başladık.”
ANADİLİNİ YAŞATMAYA ÇALIŞMAK
Sergi için çalışma yaparken en çok bu işlerle uğraşan kişilerin bir yandan da mesleğini yürütüyor olmasının dikkatini çektiğini söyleyen Yıldız, bu alanda çalışma yapan herkesin hiçbir kazanç beklemeden, kendini adayarak bir şeyler üretip anadilini yaşatmaya çalıştığını aktarıyor.
“ANADİL KONUSUNDA YAPILAN ÜRETİMLER YETERSİZ”
90’ların sadece Türkiye’de değil dünyada bir kırılma noktası oluşturduğunu vurgulayan Yıldız, 90’lardan günümüze anadil konusunda yapılan üretimlerin yeterli olmadığını şöyle anlatıyor:
“Kamusal alanda bir şeyler yapabilmenin, görünürlüğün yavaş yavaş son dönemlerde başladığını belki söyleyebiliriz. Tabi görünürlük de biraz tartışmalı bir konu. Genelde çok küçük gruplar tamamen kendi dertleriyle başlayarak bu alanda üretim yapıyor. Duyurma konusu bazen müzikle oluyor, bazen belki süreli yayınlarla oluyor. Ama o da sadece ilgilisine gidiyor. Aslında geniş bir şekilde duyurulma gibi bir durum olmuyor. Haliyle gerekli ama yapılan işler birazcık yetersiz kalıyor.”
“DİLLERDE ‘ANLIYORUM AMA KONUŞAMIYORUM KUŞAĞI’ OLUŞTU”
Yaşatılmaya çalışılan dillerin hepsinde “anlıyorum ama konuşamıyorum kuşağının” oluştuğunu belirten Yıldız, sergi için çalışma yaptıkları süreçte bu söylemin karşılarına çok çıktığını ifade ediyor. Kendi babasının da Kafkas göçmeni bir Çerkes olduğunu söyleyen Yıldız, “Evin içinde konuşulmadığı zaman o dil aktarılamıyor. Zaten kamusal alanda bunun bir imkanı yok. O ‘anlıyorum ama konuşamıyorum’ diyen insanların çoğu da bir şekilde köyde büyümüş, evinde duymuş sonra şehre gelmiş ve dilini pratik edememiş insanlar. Şimdi yavaş yavaş artık evde de konuşulmamaya başlıyor ve anadil bu yüzden yavaş yavaş unutulmaya, tehlike altında olmaya başlıyor” diyor.
Farklı kültürler ve diller alanında daha çok çalışma olmasını ve bu çalışmaların daha kullanılabilir olmasını istediklerini aktaran Yıldız, 23 Mayıs Perşembe günü saat 19.30’da açılacak olan ‘Bir Dilin Peşinde Sergisi’ne merak eden ve ilgilenen herkesi davet ediyor.
Sergi, Karşı Sanat Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde bulunan Aznavur Pasajı’nda yer alıyor.
Kaynak: Suay Abak / PİRHA