“Nisyana direnen taşlar, bunlar. Hatırlıyoruz, biliyoruz, hesabını soracağız diyen taşlar…” Bu sözler, Aşikâr Sır sergisinin çağrı metnine ait… Kapılarını 10 Mayıs’ta Karşı Sanat’ta açan Aşikâr Sır sergisi, Türkiye’de 90’lı yıllardan bu yana zorla kaybedilenleri “gündelik hayata tekrar çağırmaya” odaklanıyor.
Aşikâr Sır, iki senelik kapsamlı bir çalışmanın ürünü. Temel amacı Türkiye’yi geçmişiyle yüzleştirmek olan Hakikat Adalet Hafıza Merkezi tarafından düzenleniyor. Sergi, Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında 21 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilecek.
2011 yılında faaliyete başlayan Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin İletişim Koordinatörü Kerem Çiftçioğlu, ülke tarihinde geçmişten bugüne gerçekleşmiş, ciddiyetle yüzleşilmesi gereken, sistematik, kapsamlı devlet şiddeti ve katliamların söz konusu olduğunu belirtiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan, günümüze kadar uzanan böyle bir sicili olduğunu vurguluyor. Çiftçioğlu, Hafıza Merkezi’nin, bu ihlal ve ağır suçun ifade edilmesi konusunda sıklıkla yaratıcı anlatım araçlarına başvurduğunu sözlerine ekliyor. 24 yıldır Cumartesi Anneleri’nin ellerinde tuttuğu fotoğraflar, artık sadece birer vesikalık fotoğraf olmanın çok ötesinde. O imajlar artık toplumun kolektif bilincine, kaybedilme haline direnen temsiller olarak kazınmış durumdalar.
Aşikâr Sır’ın temeli, Hafıza Merkezi’nin 2017’de düzenlediği bir çalıştayda atılmış.
Sergi, Asya Leman’ın kaybedilenlerin alındıkları yerleri gösteren video çalışması, Anıl Olcan’ın zorla kaybedilenlerin vesikalık fotoğraflarının basılı olduğu mermer taşlar, Mert Kaya’nın Cumartesi Anneleri ile ilgili yaptığı video ve Hacer Foggo’nun 90’lı yıllarda kayıpların bulunmasına dair mücadelelerde çektiği fotoğraflardan oluşuyor.
Serginin en dikkat çekici eseri Fotoğrafçı Anıl Olcan’ın sergiye de adını veren Aşikâr Sır eseri… Eser; 5,5 ve 7,5 cm boyutunda yüzeyleri olan 266 adet mermer taştan oluşuyor. Bu taşların üzerinde, vesikalık fotoğraflar göze çarpıyor. Hafıza Merkezi’nin veri tabanında, 500 zorla kaybedilme vakası doğrulanmış ve kaydı tutulmuş. Ancak maalesef bu kayıtlardan sadece 266’sının fotoğrafı bulunuyor. Olcan, bu arşivde olan vesikalık fotoğrafları kullandı. Mermer elbette ki mezar kavramıyla ilintili… Fakat Olcan’a göre mezar, ölümü çağrıştırsa da mezar sahibinin dünyada bir zamanlar var olduğuna dair bir gösterge ve doğrudan yine varlık alanıyla ilgili bir düşünce… Olcan, sözlerine şöyle devam ediyor: “Zorla kaybedilme pratiği, varlığı tamamen ortadan kaldırıyor ve kaybedilenleri ortak insanlık alanının dışına atıyor, bana göre bu vahşice bir eylem ve suç.”
Aşikâr Sır, Cyanotype denen eski bir fotoğraf tekniği ile üretilmiş. Bazı mermerlerin üzerinde mavi parmak izleri dikkat çekiyor. Olcan, “Üretim sırasında elime bulaşan solüsyondan kaynaklı bu izler. Bu izleri silmemeyi tercih ettim. Bir anlamda bu yüzler benim içimdeki bir ‘kaybı’ ortaya çıkardı ve aramızdaki bu bağlantının silinmesini istemedim” diyerek bunun nedenini açıklıyor. Ayrıca yapıtın üstündeki boş mermer taşlar ise fotoğrafı olmayanlar için koyulan isimleri temsil ediyor. Çünkü Hafıza Merkezi’nin arşivleme çalışması hâlâ devam ediyor. Hafıza Merkezi yeni fotoğraflara ulaştıkça Aşikâr Sır’a yeni mermerler eklenecek. Bu yüzden bu yapıt belki de hiçbir zaman tamamlanamayacak.
Sergiyi kaç kişinin ziyaret edeceği veya bu ziyaretlerin kayıplar konusuyla ilgili nasıl bir farkındalık yaratacağı hakkında öngörülerde bulunan Kerem Çiftçioğlu, “Sergimizi ziyaret edenlerin bu konuya duyarlı olan insanlardan daha öteye geçeceğini iddia edemeyiz” diyor. Çiftçioğlu, Hafıza Merkezi olarak sergiyi, kapasitelerinin ne olduğunu tarttıkları bir deneme alanı olarak gördüklerini belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Siyasi koşullarla da alakalı… Aşikâr Sır’ı zorla kaybedilenlerin hakikatinin siyasi olarak daha kolay ifade edilebildiği, koşulların daha elverişli olacağı zamanlar için bir ön hazırlık gibi görüyoruz.”
Hacer Foggo’nun 90’lı yıllarda zorla kaybedilenlerin mücadele sürecine eşlik ettiği fotoğraflarından bir seçki.
Kontak baskı.