Sizinle bu satırları paylaşmak için bilgisayarımı açtığımda, suratımda ansızın beliren tebessümü görmenizi isterdim.
Yazmak… Yazmayı, yazdıklarını başkalarıyla paylaşmayı sevmek…
Anlatmak… Satırlara, çiçeklere, insanlara anlatmak…
Sırtına aldığın ağır yükleri, en samimi, en sahici duygularla bir bir kaldırıp usulca yere bırakmak ve aslında paylaşırken kendi kamburundan da kurtulmak.
Açelya da böyle yaptı 11 Mayıs’ta Baba Sahne’de…
Koskoca 45 yılı sığdırdığı evliliğinin, nasıl içine sığamadığını hem muzip, hem hüzünlü bir o kadar da içten paylaştı sahne üstünden bizlerle.
Yazımın başındaki tebessümün nedeni, bilgisayar kullanmayı yeni öğrenen ve sırtındaki kamburdan kurtulmak için yazmaya heves eden canım Açelya’nın heyecanının, sizlerle bu satırları paylaşmak için heyecan duyan yazar Meltem’e karışmış olmasındandır.
Onun heyecanı gibi açtım bilgisayarı, size O’nu anlatmak için.
70’li yaşlara merdiven dayamış, dansa, çiçeklere ve umut etmeye aşık, iki evlat sahibi bir kadının aldatıldığını öğrenmesiyle birlikte; nasıl nefessiz kaldığını, yaralandığını, suyun üstünde durabilmek tekrar kulaç atabilmek için, eski duygularını yaşatıp, içinde açan çiçekleri soldurmamak adına verdiği mücadeleyi izliyoruz iki perde boyunca sahnede.
Ve büyük isim Işıl Yücesoy oynuyor Açelya’yı, “İZNİNLE” de.
Hem sesine ve oyunculuğuna hayran olduğum bu dev ismi 25 yıl aradan sonra sahnede izleyecek olmanın heyecanından, hem de Türk tiyatro tarihinde, zarafet ve yetenek kelimelerinin en çok yakıştığı isim, benim de yoluma ışık olmuş sevgili hocam Arsen Gürzap’ın rejisini seyredecek olmanın sabırsızlığından olsa gerek, kalp ritmim hızlandı salona girerken.
Oyun başlayıp ışıklar söndüğünde, usta kalem İzzeddin Çalışlar’ın satırlarındaki Açelya, rengarenk çiçeklerin olduğu, ışıl ışıl vitraylarla bezenmiş evinin salonunda ağırladı bizleri, yorgun ama hala içinde yaşattığı çocuğun pozitif enerjisiyle.
Türlü kompliman ve danslarla başını döndürerek, Açelya’yı evliliğe ikna eden eşinin, evlenip çocuk sahibi olduktan sonra, ona rutinleşen bir hayat dayatıp, Açelya’yı tüm bereketli kökleri ve çiçekli dallarına rağmen nasıl küçücük bir saksıya hapsettiğini, ilgisiz, susuz bıraktığını izliyoruz ilk perdede…
Kendi hayatımızda da sıklıkça karşılaştığımız o rutinler…
Akışkanlık, yerini alışkanlığa bıraktığında aldığın, o sevimsiz his!
Tekrara düşmeler, aynılar ve sonra, yaşamın akışında kalabilmek, kalp ritmini değiştirebilmek uğruna bir çırpıda harcanan ilişkiler ve sevgiler…
Dostoyevski’nin yıllar önce söylediği; “İnsanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır” sözü mıh gibi işleniyor ikinci perdede yüreğinize.
Duayen Sanatçı Işıl Yücesoy, müthiş oyunculuğu ve bitmesini asla istemeyeceğiniz şarkıları ile öyle bir sarıp sarmalamış ki Açelya’yı, oyun sonrasında 55. sanat yılını kutlayan bu dev ismi tebrik ederken, bir yandan da Açelya’ya: “Vazgeçme, koparma çiçeklerini ne olur!” demek istiyorsunuz.
Yapımcılığını Vigor Sanat olarak Serdar Akkaya’nın üstlendiği oyunda dekor, Ethem Özbora, ışık tasarım, Önder Arık imzası taşıyor.
Hocam Arsen Gürzap, Sanatçı Işıl Yücesoy’un: “25 yıllık hayalim” dediği bu projeyi, sahneye nakış gibi işleyerek taşımış.
Yıllara meydan okuyan dostlukla, birbirinin ne istediğini bir çırpıda anlayan ortak bir akıl ve kalpten çıkmış oyunda, Yücesoy’un hem sesine hem oyunculuğuna hem de tükenmeyen enerjisine tekrar hayran olacaksınız.
Bu kadar sahici yaratılan ve resmedilen bir karakterin, teknik olarak tamamı olamasa da, en azından sadece eliyle temas ettiği çiçeklerin, onun gibi sahici olmasını çok isterdim. Böylelikle onlara dokunduğunda, yapaylığın verdiği hışırtılı ses, beni anlık da olsa daldığım o seyr-ü sefadan mahrum etmemiş olurdu.
Oyun sonunda, hem daha önce tanışma şerefine nail olduğum bu usta ismi tebrik etmek, hem de sağlık sebebiyle oyundan erken ayrılan kıymetli hocama selamlarımı iletmek için bekledim.
Şimdi de, benim için ne büyük gurur ki, ömrünü sanata adamış böylesine kıymetli iki ismin yer aldığı projeyi sizlere anlatıyorum.
Hayatın, rutinlerle karşınıza çıkardığı tüm siyah-beyazlığına; “İZNİNLE” deyip,
kendinize izin verdiğiniz renkleri çoğaltmanız dileğimle…