1961 yılında gazeteciler ile gazete patronlarına arasında yaşanan ‘özlük hakları anlaşmazlığı’ sonrası gazeteciler önce boykota gitti; ardından da ‘Basın’ adlı gazete çıkararak mesleklerine sahip çıktı. Bunun üzerine gazete patronları 10 Ocak 1961’de geri adım attı; 59 yıldır Türkiye’deki gazeteciler tarafından Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor.
Ancak son yıllarda bu meslek grubunda artan tutukluluk, işsizlik, özlük hakları kayıpları, arka arkaya kapanan gazeteler nedeniyle bu tarihi gün, buruk bir şekilde karşılanıyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Sendikası, uluslararası yazarlar birliği PEN’in Türkiye Merkezi, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nin bugün İstanbul’da düzenlediği ‘‘İşsizlik ve Sansürün Kıskacında Gazetecilik” isimli toplantıda, gazetecilerin yaşadığı sorunlar masaya yatırıldı.
Uğur Güç: ‘‘Basın İlan Kurumu iktidar kontrolünde olmayan gazeteleri cezalarla devre dışı bırakmaya çalışıyor’’
Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Temsilcisi Uğur Güç, birçok gazetenin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemde olan Basın İlan Kurumu’nun iktidar tarafından tehdit mekanizması olarak kullanıldığını söyledi.
Güç, ‘‘Sektörün yüzde 95’i iktidarın kontrolünde manipülasyon ve propaganda aygıtı olarak kullanılıyor. Geri kalan yüzde 5’i ise Basın İlan Kurumu tarafından kesilen cezalarla devre dışı bırakılmaya çalışılıyor. Resmi ilanlarla varlıklarını sürdürebilen yerel gazeteler cezalarla tehdit edilerek işlevsizleştiriliyor. Havuz müteahhitlerinin milyarlık borçları tek kalemde silinirken Anadolu’da yüzlerce gazete, ‘3 kuruş vergi borcu var’ diye kapanmaya zorlanıyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2003-2018 yılları arasında 12 bine yakın gazeteci hakim karşısına çıktı. Sadece 2019 yılında 59 gazeteciye toplam 200 yıl ceza kesildi. 200’e yakın gazeteci hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Gazetecilere her gün yeni davalar açılıyor’’ dedi.
Olcayto: ‘‘İletişim Başkanlığı, MİT gibi çalışıyor”
Bir 10 Ocak Günü’nü daha gazetecilerin üzüntüyle karşıladığını belirten Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, 1961 yılındaki mücadelenin çalışan gazetecilere sağladığı hakların kullandırılmadığının altını çizdi.
TGC Başkanı, ‘‘Günümüzde işsizlik sorunu çok ciddi boyutlara ulaştı. Basın sektöründe haberin görünmediği gazetelerini satamayan, televizyonlarını izlettiremeyen medya patronları zararı kapamanın yolunu işten gazeteci atmakta buluyor. Son günlerde sendikalı oldukları gerekçesiyle Hürriyet’ten çıkarılan 45 arkadaşımızın yanı sıra birçok gazetede daha tensikat yapıldı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Temmuz 2019 istatistiklerine göre, işsiz gazeteci sayısı 11 bin 157. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ortadan kalktıktan sonra yeni kurulan İletişim Başkanlığı adeta Milli İstihbarat Teşkilatı gibi çalışıyor. 685 meslektaşımızın basın kartları sağlıklı bir gerekçe gösterilmeksizin güvenlik açısından denilerek iptal edilmiş bulunuyor. Pek çok arkadaşımızın basın kartları ise halen ‘beklemede’ denilerek henüz kendilerine ulaştırılmış değil’’ dedi.
Sansür, oto sansür, manipüle edilen haberler, kamuoyuna ulaşmayan haberlerin de Türkiye basınında yaygınlaştığına dikkat çeken Turgay Olcayto, ‘bugün çekilen sıkıntıların geçmişteki dönemlerde sendikal dayanışmaya yüz vermeyen, ve patrondan aldıkları yüksek ücretlerin sarhoşluğunda gazeteciliklerini unutan gazetecilerin rolü olduğunu söyleyerek çuvaldızı gazetecilere batırmayı da ihmal etmedi.
Kocatürk: ‘’12 Eylül yasaları hortlatıldı; bazı kitaplar ‘sakıncalı’ ilan ediliyor, bazıları hakkında toplatılma kararı veriliyor’’
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk de, yalnız gazetecilik sektöründe değil yayıncılık sektöründe de ağır bir kriz yaşandığını kaydetti
Kocatürk, ‘‘12 Eylül yasaları hortlatıldı. Sulh hukuk hakimleri basılan kitapları toplatan kararlar alıyor. Milli Eğitim Bakanlığı kimin hangi kitabı okuyacağına dair raporlar hazırlıyor. Muzır Kurulu’nda yer alan kimlerden oluştuğunu bilmediğiniz uzmanlar, klasik birçok kitabı çocuklar için sakıncalı ilan ediyor. Oto sansür, sansür ağır bir biçimde sürüyor. Sosyal medya aracılığıyla yazarlar, yayıncılar hedef gösteriliyor. Kitapların toplatılması yasaklanması talep ediliyor. Yargısız infaz olarak tanımlayabileceğimiz bu tepkiler ve sosyal medya kampanyaları zaten çeşitli yasalarla yayınlama özgürlüğü açısından baskı altıda olan yazar ve yayıncıların oto sansüre yönelmesine neden oluyor” ifadelerini kullandı.
Zariç: “Tanzimat’tan bu yana gerdan kırıp iktidarın istediğini yazan olduğu gibi direnenler de hep var’’
Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Zariç, 1950’li yılların güçlü başbakanı Adan Menderes’in dönemin etkili hiciv dergisi Marko Paşa’yı seçim meydanlarında hedef aldığını hatırlatarak Türkiye’de iktidarların eleştirel gazeteciliğe tahammülsüzlüğünün yeni olmadığına işaret etti.
Zariç, ‘‘Tanzimat’tan bu yana diz kırıp, gerdan kırıp iktidarın istediğini yazmakta beis görmeyen bir basın tarihimiz var. Ama aynı zamanda basın tarihi karşı gelme, direnme tarihidir. Biz bu süreç boyunca gazeteciler, edebiyatçılar olarak iktidar olanaklarını elimizin tersiyle itip kendi gücümüz onurumuzla var olmayı ciddi oranda başardık. Binlerce işsiz gazeteci var gidip iktidarın kapısını çalmıyor. Aynen kanun hükmünde kararname ile atılan akademisyenler gibi kimse imza çekmiyor. Utanç birikirken biz bu onuru da biriktirebiliyoruz. Bu dayanışmayı büyütmeliyiz” diye konuştu.
Kaynak: Hilmi Hacaloğlu / VoA